Siyasal Bilimlerde araştırmacı-düşünür olan Semih Hammude, şehadetinin 19. yıldönümünü idrak ettiğimiz Şehit Fethi Şikaki’nin düşüncesi üzerine bir çalışma yayımladı. Hammude çalışmasında Şikaki’nin düşünce mirasının Filistin’deki İslami hareketlerin oluşumunda özel bir öneme sahip olduğunu vurguladı.

Hammude, Şikaki’nin İslamcılıkla direnişi birlikte tanımlama anlamında önemli çalışmalara imza attığını da ifade etti.

Palestine Today” sitesine yaptığı açıklamalarda Semih Hammude şunları söyledi: “Ortada vatansız bir İslam ve İslamsız bir vatan anlayışı mevcuttu. İki tarafı da bir araya getiren Şikaki oldu. Ayrıca başta Siyonistlerin işgali başladığında direniş İslam’dan ayrı değildi. Ulusalcı Arap hareketlerinin kökü Filistin’deki İslami hareketlere dayanıyordu. Bu iki taraf ancak 1950’li-60’lı yıllarda ayrıştı.

Şikaki’nin düşüncesi ayrıca direniş tanımında da karşımıza çıktı. O güç dengelerini değiştirmede öncü oldu ve bir saldırı durumunda direnişin her Müslüman’ın, Filistinlinin ya da Arap’ın üzerine zorunlu olduğunu vurguladı.

Şikaki bu düşüncesini Şehit İzzeddin El-Kassam’dan ilham alarak ortaya koydu. Kassam 1935 senesinde hafif silahlara sahip birkaç askerle birlikte devrim mücadelesini başlatmıştı. Çünkü İzzeddin El-Kassam’a göre İngilizlere karşı mücadele etmek kutsal bir görevdi. Başarılı da oldu ve günümüzdeki Filistin direnişinin sembolü haline geldi. Şikaki şu anda Filistin yönetimindeki siyasetçilerin büyük çoğunluğunun yaptığı gibi maddi hesaplar yapmadı. Ona göre bu görev için harekete geçmek gerekiyordu. Sonrasında sonuç Allah’a bırakılmalıydı. Bu cihad sayesinde ümmet güçlenecekti zaten. Bu şekilde asla teslim olup boyun eğmemeye, düşmana karşı kararlı bir duruş sergileyerek meydan okumaya çağırdı.”

Hammude çalışmasında Şikaki’nin İslami hareketler üzerindeki etkisine de değindi:

“Onun sayesinde direniş meselesi gündeme gelebildi. Siyasal İslam fikri üzerinden ayrılıkların ortaya çıktığı bir süreçte Şikaki’nin girişimleriyle Filistin davasıyla ilgili hareketlenmeler arttı.

Mesela FKÖ Fethi Şikaki’nin çok eleştirdiği bir kuruluştu. Bazı hatalı ilkeler ve gerçekten uzak düşünceler üzerine kuruluydu. Yine mesela İhvanı Müslimin cemaat içindekilerin eğitiminin direnişten ve cihaddan çok daha büyük bir öneme sahip olduğunu savunuyordu. Eğitim cihaddan önce gelir, diyorlardı. Şikaki ise bu düşüncenin karşısındaydı ve “Cihad eğitimden önce gelir” tezini savunuyordu. Şikaki “Ümmetin eğitimi cihadın olmadığı bir zeminde gerçekleştirilemez. Bilakis eğer gençler cihada katılır, eğer işgalcilere karşı mücadele edilirse ümmet de Filistin halkı da eğitilmiş ve temizlenmiş olur” diyordu. İşte bu bakış açısı Hamas Hareketi’nin kuruluşundaki fikri arka planı teşkil ediyordu.

İslami Cihad Hareketi kurulmadan önce İhvanı Müslimin’in siyasi düşünce yapısını inceleyenler büyük bir değişimin olduğunu göreceklerdir. İhvanı Müslimin, Şikaki’den sonra daha önceden olmadığı şekilde “Filistin davasının İslami hareketin merkezi meselesi” olduğunu savunmaya başladı.

Şikaki’nin düşüncesinin ardından İhvan içerisinde, onun söylemlerinin İhvan’ın da söylemi olması gerektiği savunulmaya başlandı. Bunun oluşumunda iki faktörden söz edilebilir: Birincisi, Şikaki bu hususta İhvan’a karşı sessiz kalmamış ve üstelik yaptıklarıyla da ortaya bir örneklik koymuştu. İkinci faktör ise, İhvan’a mensup gençlerin Şikaki’nin bu çağrısından etkilenerek İhvan yönetimine çağrı yapmalarıydı. Bunun sonucunda da cihadi hareketlenme başlamış oldu.

Mesela Hamas Hareketi 1987 yılında Şikaki’nin İhvanı Müslimin’i doğrudan ya da dolaylı şekilde etkilemesinden sonra kurulmuş olan siyasi bir oluşumdur.

Ancak hareket üzerindeki bu denli etkisine rağmen Şikaki kendisini İhvanı Müslimin’den görmez. İslami hareketlere yönelttiği eleştiriler kapsamında İhvanı Müslimin’i, İhvan’ın Filistin davası karşısındaki olumsuz tavrını, dışa kapalı bir grup oluşunu eleştirir ve bu özelliklerinin İhvan yönetimiyle Filistin halkı arasında bir engel teşkil ettiğini söyler.

Nitekim Filistin davasına sahip çıkan İslami hareketlerin ortaya çıkmasıyla birlikte bu ayrım daha da belirginleşmiştir.

Bu durum yalnızca İslami hareketi etkilememiş, aynı zamanda taviz üstüne tavizler veren FKÖ’nün de önüne geçmiştir. FKÖ’nün Filistin halkını çok daha hızlı bir şekilde pasifize edip uzlaşmaya yöneltmesi mümkünken direniş bu tavizlerin önüne geçmiş ve İsrail’i gerçek niyetini ortaya dökerek, İsrail’in niyetinin barış değil, daha çok Filistinliyi bu topraklardan uzaklaştırarak işgal ve istilayı güçlendirmek olduğunu gözler önüne sermiştir.”

islamianaliz

0
Would love your thoughts, please comment.x