İmam Mehdi’nin gaybeti devrinde, üzerinde müzakere edilen önemli konulardan biri de, zuhura kadar “islam hakimiyyeti” kurmanın caiz olup olmamasıdır. Kaydetmek gerekir ki, Fakihlerin bir kaçı istisna olmakla, çoğusu tağut ve zalim yöneticiyle mücadelenin ve İslam kanunlarının toplumda hüküm sürmesinin taraftarı olmuşlardır. Günümüz fakihlerinin neredeyse hepsi bu fikirdedir.

Ama bazı şahıslar, hedef olarak İran İslam İnkılabını seçerken İmam Sadık’dan (e) şöyle nakl ediyorlar ” Kaim’den ( İmam Mehdi) önce olan kıyamlar ve Allah’tan başkasına ibadet eden bütün bayrak sahipleri tağuttur”

Bu rivayetden de şöyle bir sonuç çıkarıyorlar : ,İran İslam İnkılabı da İmam Mehdi’nin zuhurundan önce olduğuna göre tağuttur. Bunun benzeri olan bütün kıymlar gayri-ilahidir.

Bu şahısların düşüncesine göre, İmam Mehdi’nin zuhuruna kadar bütün zulümlere sabr etmeliyiz. Çünkü İmam gelip bu zulümleri ortadan kaldıracak. Kısacası önemli sorun ” velayeti-fakih”tir. ( Fakihin Şeri Hakimiyeti).

Gördüğünüz gibi, hadisten çıkarılan sonuç insan fıtratı ile tam tersi bir şekilde insanı zulüm ve zillete boyun eğmeğe davet ediyor.İnsanın zihninde bir kaç soru oluşuyor. Acaba, gerçekten hadisin manası, belli güçler tarafından böyle tebliğ edildiği gibi midir? Tağut nedir? Gerçekten Allah zuhur gerçekleşene kadar zulme sabr etmemizi mi istiyor bizden? Diğer hadis ve ayetler, söz konusu hadisi daha iyi açıklayabilir mi? Bu hadisi diğer hadislerle açıklamak mümkün müdür? Ve benzeri soruların insanı bu konuda düşündürmemesi mümkün değil.

Cevap: Cevaba geçmeden önce bir şeyi daha size söylemek istiyorum. Bazen bir ayet ve hadisi diğer ayet ve hadis tamamlıyor. Bu kural “usul” ilminde de geniş olarak bahsediliyor. Ayet ve hadislerden hüküm çıkarmakta geniş olarak kullanılır. Mesela bir hadiste şöyle naklediliyor ki, “Alimlere saygı gösteriniz”. Hadisin zahirine baktığımızda hüküm, istisnasız olarak bütün alimlere ait edilir. Diğer taraftan biz toplumda fitneci, haktan uzak olan, tağuta hizmet eden ve ilmine amel etmeyen fasık alimleri de görüyoruz. Hatta Allah Kuran-ı Kerim de bu tür ilim adamlarını ” kitap yüklü merkeb” ve “zalim kavim” diye isimlendirir. Acaba böyle alimlere de saygı vacib mi? Bu konu ile bağlı olarak diğer hadiste ise “Fasık alimlere saygı göstermeyiniz” deniliyor. Hadisten şöyle sonuç çıkıyor ki, o zaman fasık alimler istisna olmakla bütün alimlere saygı göstermeliyiz. Ama eğer ilk hadisten başka diğer hadislere bakmazsak öyle anlayacağız ki, hatta fasık alimlere de saygı göstermek vaciptir.

Yazının önemli konusu olan hadis de bu kabildendir. Eğer bu hadise zahiren bakıp ama onun nakledilme tarihine, sebebine ve bu konuda olan diğer hadislere dikkat etmezsek, doğal olarak meselenin doğruluğuna varamayız.

1.) Hadisin yanlış şerhi

Maalesef nakledilen hadis ya ilimsizlikten, ya da kasten düzgün tercüme olunmadığından dolayı yarım ve harfi tercüme edilmiştir. Bazılarının bu hadisi yanlış anlamalarının da nedeni hadisin tam tercüme edilmemesidir. Maalesef hadisi kendi kaynaklarından okuyup arapçadan doğru tercüme edenler ise çok azdır. Şimdi edebi ve gramatik değil, yanlış anlaşılmasına sebep olan harfi tercümesine bir bakalım. Harfi tercüme şöyledir: “Kaimin ( İmam Mehdinin) kıyamına kadar kalkan bütün bayraklar tağutdur. Onlar insanları Allah’tan başkasına davet edenlerdir.”

Ama insanlara anlatılan nakıs ve yarım tercüme ise şöyledir: ” İmam Zamanın (İmam Mehdinin) zuhuruna kadar kalkan bütün bayraklar, tağut bayraklarıdır.”

Ama cümlenin devamı olan “…onlar insanları Allah’tan başkasına ibadet ve kulluk etmeğe davet ederler” kısmı ise hiç bir zaman söylenmiyor. Cümle yarım kaldığında ise mana yanlış anlaşılıyor. Önemli noktası da cümlenin söylenilmeyen kısmındadır. Çünkü bu kısımda olan anlam, tağutu gayri-tağutdan ayırıyor.

Aslında bu hadis iki kısımdır. İlk önce “İmam Mehdinin (e) kıyamından önce olan tağuti kıyamlar”dan bahsedilmiştir. Sonra ise tağutu, gayri tağutdan ayırmak için, tağutun özellikleri olarak ” Allahtan başkasına kulluk” gösterilmiştir. Hatta farz edelim ki, hadis mana bakımından karşı tarafın dediği gibi olsun, yine de aşağıdaki deliller söz konusu yanlış sonucu batıl eder.

2.Hadisin esas amacı

Bu konu ile ilgili İmam Bakır’dan nakledilen diğer bir hadiste ise üzerinde bahsettiğimiz hadisin karanlık noktalarına açıklık getirilmektedir. O hazret buyuruyor: “Hiç kimse kendisine biat edenler olmazsa, deccalin çıkışına kadar halkı ayaklanmaya davet edemez. Her kim dalâlet ve sapıklık bayrağı yükseltirse,bunun sahibi tağuttur”.

İmam Bakır (as) bu hadiste iki konuya değiniyor. İlk satırda insanları ayaklanmaya çağıran kişilerin, ayaklanma planının gerçekleşmesi için,onun taraftarlarının olması zorunluluğundan bahsediyor, ikinci satırda ise insanlar hak ve batılı tercih edebilsinler diye bu ayaklanmalardan tağutu ayırır anlamını anlatıyor.Yukarıdaki hadiste olduğu gibi, İmam Bakır (as),”Rayət” (bayrak) ve “sapıklık” (azgınlık) kelimeleri ile,“insanları azgınlığa taraf çeken” ayaklanmayı ve bayrağı “tağut” olarak isimlendiriyor.İmam Zaman’ın (as) zuhuru döneminde tüm ihtilal yapanları değil. Belirteyim ki, bu hadislerde olan “bayrak” kelimesi ise mecaz anlamında kullanılmıştır.

İmam’ın (as) bu sözünden şöyle bir sonuç alabiliriz : ayaklanmalar iki kısma ayrılmıştır.

1) İnsanları sapıklığa ve sapkınlığa yönelten tağut hakimiyeti restore eden ayaklanmalar.

2) Hak uğruna, tağut ve zulümle mücadele için restore olan hak ayaklanmalar.

Bu sözümüze teyit olarak,İmam Bakır (as) diğer bir hadiste ikinci grubun ayaklanmasına hak kazandırarak,kendi etrafındakilere,her ayaklanmayı Zeyd ibn Ali’nin ayaklanması ile mukayese etmemeye ve bununla hataya düşmemeye çağırarak onlara şöyle buyurur:

“İhtilal için size başvuran kişinin ilk önce amacına ve ne için kıyam ettiğine dikkat edin. Demeyin ki ,”Zeyd de ayağa kalkmıştı.”Zeyd alim ve sadık bir insandı.O, sizi kendi hakimiyeti altına almaya değil,peygamber ailesinin rızası olan şeye kalkıştı.Eğer galip olmuş olsaydı sözünü tutardı. O, Beni Ümeyye’nin tağut kudretini gidermek için ayaklandı. Ama şimdi ayaklanan kişi (Muhammed ibn Abdullah) ise, sizi başka bir şey için istiyor .Biz şehadet ederiz, onun ayaklanması ile razı değiliz. O, bizim takipçilerimizden değil. ”

İmam Bakır (as) yukarıdaki hadiste Zeyd ibn Ali gibi hak uğruna ve tağut aleyhine olan ayaklanmaları doğruluyor ve övüyor, ama Muhammed bin Abdullah gibi kişisel çıkar için iktidara gelmek isteyen tağutların ayaklanmasını ise reddeder.

Ayrıca masum İmamlar (as) Harun Er-Reşid’in kardeşi Hadi’nin zamanında ayaklanan Hüseyin bin Ali’nin kıyamına rıza belirttiler.Hadislere göre,ayaklanmanın hak olmasında temel ölçü,tağutla mücadele,hakkı ve adaleti saglamak ve Ehl-i Beyt’in (as) sünnetine dayalı ayaklanmaktır. Bunun tersi ise tağuttur.

3.Gayb döneminin HAKK ayaklanmaları

Daha ilginç olan şudur ki, Peygamberden(s) ve masum İmamlardan(a) birçok hadis vardır ki, onlar İmam-ı Zaman’n gaybeti döneminde olan bazı ayaklanmaların hepsine tağut ismi vermediler,hatta bazı ayaklanmalara işaret ederek onların hakk olduğunu vurguladılar. Bu hadisleri, yorumları ile ”Zuhur Yüzyılı” kitabında okuyabilirsiniz. Sadece onlardan birkaçına değinmemiz yeterli olacaktır.

  1. Doğu Ayaklanması

İmam Bakır (a): ”Doğudan bir grup insanın ayaklanacağını ve haklarını talep edeceklerini görüyorum. Ama onlara (mevcut yönetim tarafından) bunun için izin verilmeyecek. Bir daha kendi istekleri için ayağa kalkacaklardır ama yine muhalifleri onların kendi isteklerine ulaşmasına izin vermeyecek.Bu durumu gördüklerinde silahlarıyla düşmanın önünde dizilecekler, böylelikle kendi isteklerine (devrim) ulaşırlar ve o ayaklanmayı asıl sahibinden (İmam Mehdi ) başka kimseye vermezler. Onlardan katledilenler şehitlerdir.Eğer ben o zamanda yasamış olsaydım, bu ayaklanmanın gerçek sahibi için kendimi korurdum “.(Arapçası: قَدْ خَرَجُوا بِالْمَشْرِقِ يَطْلُبُونَ الْحَقَّ فَلَا يُعْطَوْنَهُ ثُمَّ يَطْلُبُونَهُ فَلَا يُعْطَوْنَهُ فَإِذَا رَأَوْا ذَلِكَ وَضَعُوا سُيُوفَهُمْ عَلَى عَوَاتِقِهِمْ فَيُعْطَوْنَ مَا سَأَلُوهُ فَلَا يَقْبَلُونَهُ حَتَّى يَقُومُوا وَ لَا يَدْفَعُونَهَا إِلَّا إِلَى (صَاحِبِكُمْ قَتْلَاهُمْ شُهَدَاءُ أَمَا إِنِّي لَوْ أَدْرَكْتُ ذَلِكَ لَاسْتَبْقَيْتُ نَفْسِي لِصَاحِبِ هَذَا الْأَمْه)

Hazreti Resulullah(s): ”Doğudan bir grup insan ayaklanacak ve Mehdi’nin zuhuru için ortam oluşturacaklardır”.(Biharul-envar c.51 sayfa.87) (Arapcası ve izahı: الْبَابُ الْخَامِسُ فِي ذِكْرِ نُصْرَةِ أَهْلِ الْمَشْرِقِ لِلْمَهْدِيِّ ع عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ جَزْءٍ الزُّبَيْدِيِّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ص يَخْرُجُ أُنَاسٌ مِنَ الْمَشْرِقِ فَيُوطِئُونَ لِلْمَهْدِيِّ يَعْنِي سُلْطَانَهُ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ رَوَتْهُ الثِّقَاتُ وَ الْأَثْبَاتُ أَخْرَجَهُ الْحَافِظُ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ بْنُ مَاجَةَ الْقَزْوِينِيُّ فِي سُنَنِه بحار الانوار، ج51، ص87)

b) Kum  Ayaklanması: 

İmam Musa Kazım (s): ”Kum’dan bir kişi insanları hakka davet eder.Yaşanan olayların sert rüzgarları onları yerinden oynatamaz. Onlar demir parçaları gibidirler. Savaştan yorulmaz ve Allah’a tevekkül ederler.Sonunda hayırlı akıbet, iyi amel sahiplerinin olacak. “(Biharul-envar c.57 səh. 216)
(Arapçası: عَنْ عَلِيِّ بْنِ عِيسَى عَنْ أَيُّوبَ بْنِ يَحْيَى الْجَنْدَلِ عَنْ أَبِي الْحَسَنِ الْأَوَّلِ (ع) قَالَ رَجُلٌ مِنْ أَهْلِ قُمَّ يَدْعُو النَّاسَ إِلَى الْحَقِّ يَجْتَمِعُ مَعَهُ قَوْمٌ كَزُبَرِ الْحَدِيدِ لَا تُزِلُّهُمُ الرِّيَاحُ الْعَوَاصِفُ وَ لَا يَمَلُّونَ مِنَ الْحَرَبِ وَ لَا يَجْبُنُونَ وَ عَلَى اللَّهِ يَتَوَكَّلُونَ وَ الْعاقِبَةُ لِلْمُتَّقِين.» بحارالأنوار 57 / 216 )

4)”Yemenli” ve “Horasanlı” nın ayaklanması

“Biharul-envar” kitabında İmam Bakır’den (a) nakledilen bir hadiste Yemenli birinin ayaklanmasından bahsediliyor, onun bayrağına “hidayet bayrağı” denir. İmam Bakır, Yemenlinin ayaklanması sırasında insanların ona destek olmasını istiyor. (Biharul-envar, cilt 52 sayfa.232)

Diğer hadislerde ise, zuhurun delillerinden sayılan “sağ elinde sakatlık olan Horasanlı seyyid” in siyah bayraklı ordusu ile kıyam etmesinden ve Yemenli ile birlikte Süfyani ordusuna karşı savaşıp zafer kazanacağından bahsediliyor.
Sonuç:
Bu olaylardan anlaşılmaktadır ki, bazıları üzerinde bahsettiğimiz ilk hadisi doğru anlamayarak tüm ayaklanmalara isnad etmekle çok büyük bir yanılgıya yol açmaktadırlar. Eğer hadisin anlamı,hadisi anlamayanların tebliğ ettiği gibi olsaydı, son belirttiğimiz hadislerle celişkili olacaktı.

Ayrıca, eğer gaybet zamanında istisnasız olarak her ayaklanmayı batıl ve gayri şer’î olarak varsayacak olursak zulüm ve tağut aleyhine “Cihad”, “emir be maruf”(iyi amellere davet),“nehz ez münker” (kötü amellerden uzaklaştırmak) ve peygamgerin sünneti ile çelişmiş oluruz. Oysa  en büyük “emr be maruf” da zulümle mücadele ve hakkı tesis etmektir.Zulme boyun eğmek dinimizde “Zillet” olarak adlandırılmıştır.Nitekim, İmam Hüseyin (as) bize “zillet bizden uzaktır” dedi. Bunun tersi ise tağutu kabul etmek ve doğrudan İslam’ın temel ilkelerini tahrif etmektir.İslam hakimiyetini “tağut” olarak adlandırmak,  tağut rejimlere en büyük yardımdır.

Alimlerin bu hadisle ilgili teorileri

Şimdi ise ”Bilmediğiniz taktirde ilim ehline sorun.”(‘Neh’,43) prensibini dikkate alarak büyük İslam düşünürlerinin bu hadis ile ilgili düşüncelerine bakalım.

İmam Humeyni,  Ayetullah Mümin Qumi, Ayetullah Salehi Mazandarani, Ayetullah Melekuti, Ayetullah Mirza Cevad Tebrizi, Ayetullah İbrahim Emini, Ayetullah Muntezeri, Ayetullah Mekarim Şirazi, Allame Seyyid Cafer Murtaza, Ayetullah Nasrullah Şahabadi, Ayetullah Cafer Subhani, Şehid Seyyid Muhammed Bakır Hekim, Ayetullah  Muhammed Şirazi, Ayetullah Alevi Qorqani, Ayetullah Safi Gülpaygani, Ayetullah Seyyid Sadık Ruhani, Şehid Mustafa Humeyni, Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Tehrani, Ayetullah Seyyid Kazım Hairi, Ayetullah Seyyid Cafer Murtaza Amuli, Ayetullah Şubeyri Hamani, Ayetullah Cevadi Amuli, İmam Seyyid Ali Hamenei ve birçok büyük İslam alimleri kitaplarında kendilerine yöneltilen sorulara verdikleri cevaplarında üzerinde konuştuğumuz hadisin gayb devrinde İslam hükümetinin kurulmayacağı anlamının çıkarılamayacağını söylemişlerdir.İslam hükümetinin kurulamayacağı iddiasını ortaya atanların aslında hadisin anlamını anlamadıklarını belirtmişlerdir. Hadisde bahsi geçen ”tağut” kelimesinin şer’i olmayan ve Ehli Beytin(e) sünnetinden uzak olan ayaklanmalara ait oldugunu belirtmiş ve farklı delillerle bunlara geniş açıklamalar getirmişlerdir. Ayrıntılı bilgi almak isteyenler bu linke tıklayabilirler(http://koolo-rayat.blogfa.com/)

Ayrıca büyük İslam fakihi Merhum Ayetullah Muhammed Hasan Necefi, fıkıh ansiklopedisi olarak bilinen “Cevahirul Kelam kitabında, gaybet döneminde İslam anayasasına uygun yönetim kurmak hakkında şöyle buyurmuşlardır:

”Bazılarının bu konuda vesveseye düşmeleri tuhaftır.Hatta İslam devleti kurulmayacağı iddiasını ortaya atan şahıslar fıkıhtan ve Masum İmamların sözlerinden hiçbir şey anlamamışlardır. Bu şahıslar, İmamların ”Ben onları (fakihleri) sizin üzerinize hakim, huccet ve halife tayin ediyorum” vb. gibi  sözlerinden gaybet döneminde Müslümanların birçok  sorunlarından fakihlerin sorumlu olacağı anlamını düşünmüyorlar. (c.21, s.297,)

5.Yadsınamaz Hakikat

İmam Sadık (a) şöyle buyuruyor: ” Allah, Kum şehrini ve onun ehlini (burada olan ilim ehlini) İmam-ı Zaman’ın  ve İslam’ın hükümlerini gerçekleştirenler olarak kılacaktır. İlim bu şehirden doğu ve batıya yayılacak. İşte o zaman bizim Kaim zuhur edecek.”
Biraz dikkatlice tarihe göz atarsak İran’da Şah döneminde medrese öğrencilerine izin verilmiyordu. Hatta medreselerde eğitim alan öğrenciler defalarca zindanlara atılıp, şehid ediliyordu.İşkenceler ise uç noktadaydı. Şimdi ise dünyanın 100’den fazla ülkesinden İran’a gelen öğrenciler eğitim almakta ve kendi ülkelerine dönerek İslam’ı tebliğ etmekteler.İran İslam Devrimi’nin bereketini görmemek için kör olmak gerekiyor.

6.Mantıksız İddia

Yukarıda belirtildiği gibi bazı insanlar İmam Mehdi’nin zuhuruna kadar İslam hükümetinin kurulamayaacağını düşünmektedirler.Bunun sebebi ise bazı hadislerde “ Mehdi, fitne ve fesadın arttığı bir dönemde ortaya çıkacak” şeklinde nakledilmesidir. Bazı insanlar bu hadisi de yanlış yorumlayarak fitne ve fesadın yayılmasına göz yummaktadırlar.Böyle insanların zihinlerinde karmaşa yaratan şey ise,”zuhurun alametleri’ ‘ile ”zuhura zemin yaratanlar” arasındaki farkı anlamamalarıdır.Fesat zuhurun alametlerindendir. İmam-ı Zaman fesadı ve kötülüğü yok etmek için gelecektir ama zuhurun gerceklesmesi için de uygun ortam ve ordu gereklidir. Bu ise, fesatla değil ”emir be meruf”la mümkündür.

İmam’ın zuhuruna fesadı artırarak ortam yaratmak gerekliyse ve bunu savunan kişiler fesadın artması gerektiğini savunuyorlarsa kendileri neden fesat çıkaranları kınıyorlar ? Böyle düşünen bir kişi neden ailesini fesaddan korumaya calışıyor?

7. Söz biterken ..

Defalarca karşılaştığım noktalardan biri de şudur ki, bazıları İslam hakimiyetinin kurulmasından yanadır. Ama konu Veliy-i Fakih İmam Hamanei’ye gelince onun yöntemini İslam hükümetinin yöntemine tersmiş gibi göstermeye çalışıp ve kendi söylediklerini ispat etmek icin bahsettiğimiz hadisten dem vurarak İslam Cumhuriyeti’ne darbe vurmaya çalışıyorlar. Ve her zamanki gibi anlamadan, yanlış ve yarım bir şekilde…

8. Bir Hakikat

Gerçek olan bir nokta da bu düşünce sahiplerinin her zaman içtimai ve siyasi bir pasiflik içinde olduklarıdır.
Onlar, Sunnilerin ”kendinizden olan emir sahiplerine itaat edin” ayetine getirdikleri ”her bir zamanda yöneticiye itaat etmek gerekir” tefsirinde (ama son islami direnişlerde bunun tam aksi gözlemlendi) hata olduğunu belirtip,ama pratikte aynı tavrı gösterenlerdir.

İran’dan Azerbaycan’a din görevlisi olarak gelen ”Velayet-i fakih” yolunda olan din adamlarının ülkeden sınırdışı edilmelerini, ama anti-İran görüşündeki din adamlarının ise tebligatına izin verilmesinin de tesadüf olmadığını düşünüyorum.

Bu din adamlarıysa 2009 yılında İran’da olan cumhurbaşkanı seçimleri esnasında, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Azerbaycan’da da desteklendiler.Bunun sebebiyse bu din adamlarının Velayet-i Fakih makamına düşman olmalarıydı. Böylece halkı ayaklanma çıkarmaya yönelteceklerdi.

9.Sonuç Olarak

Burada aklımıza şöyle bir soru gelmelidir : İmam Humeyni ve destekçileri, Şah’ın tağut olan sistemine karşı ayaklanmadılar mı ? Eğer İslam İnkılabına ve bu inkılabın önderlerine tağut damgası vuracaksak asıl tağut olan Şah rejimine ne isim vermeliyiz !
İslam İnkılabı gerçekleştikten sonra halkı Allah’tan başkasına tapmaya mı davet ettiler ki bu inkılaba tağut ismi verebiliyorlar ! Devrimin ilk gününden buyana İslam İnkılabına düşmanlık besleyenler ve inkılaba karşı savaşanlar Siyonistler ve dünyadaki diğer tağt rejimler değil midir ? Peki Siyonizme karşı savaşan tek güç kimdir ?Yüzbinlerce şehit veren bu millet ‘zillet bizden uzaktır’ diyerek devrimi kanları ile korumadı mı ? Devrimi canları pahasına koruyan büyük din alimlerinin sizin bahsettiğiniz hadisten haberleri yok muydu !
İran bu devrimin bereketiyle bugün en büyük İslami direniş hareketi haline dönüşmüştür. Zerre kadar insafı olan bir insan bu hakikatleri görmezden gelemez.

Ekrem Hacızade

islamivahdet.com tarafından tercüme edilmiştir.

0
Would love your thoughts, please comment.x