Doğruhaber Gazetesi yazarı Av. Emin Güneş, içinde bulunduğumuz süreçte vahdeti savunmanın başlı başına cesaret ister hale geldiğini belirttiği yazısında, “İnadına Vahdet, İnadına Ümmet, İnadına Mü’minlerin Kardeşliği” vurgusu yaptı.

İşte o yazı:

Bu başlığı twit olarak paylaşmıştım, Nedeni özellikle mezhepçilik tehlikesine dikkat çekmekti. Kendimi bildim bileli hep tevhid vurgusunda bulunurduk. Hatta tevhid ve vahdet isimli dergiler çıkarmıştık. Sonra bunlar da “tevhidçiler” ve “vahdetçiler” olarak, var olan fırkalarımıza eklendiler, ama olsun. En azından vahdetin önemi tefrikacılığın zararı konusunda ittifakımız vardı. Ancak öyle tehlikeli bir döneme girmiş bulunuyoruz ki artık vahdeti savunmak başlı başına cesaret ister hale geldi.

Bir zamanlar tartışmasız, amasız, fakatsız “adüvv” olarak ifade ettiğimiz, düşmanımız olduğunda ittifak ettiğimiz bir israil vardı. Şimdi öyle mi? Ümmetin her bir fırkası nerdeyse diğer fırkasını “israil’den beter” olmakla itham edince, mefhumu muhalifinden hareketle şöyle ifade edilse mübalağa olmaz. “israil birçok Müslüman fırkadan iyidir” (haşa) Ne hale geldik ya Rabbi.

Ulusalcı Kürtçüler “ÜMMET” kelimesini duyunca kırmızı görmüş boğa gibi saldırganlaşıyorlar. “Biz Türk Arap ve Farslarla kardeş olamayız, ümmet asla olamayız, Ümmeti savunmak onların Kürtler üzerindeki hegemonyasını, istilasını hatta vahşetini savunmaktır. Bize Müminler kardeştir demeyin. Bu Kürtlere kurulmuş bir tuzaktır falan filan..

Mezhep faşistleri tefrikacılar da kendilerinden farklı düşünenler için “bize bunlarla kardeş olun diyemezsiniz, bunlar şöyle bunlar böyle..” diyerek,  Faşist Kürtlerle benzer saldırılara geçiyorlar. Efendimizin bizleri tarif ettiği “Birbirine kurşunla kenetlenmiş sağlam yapı (bünyan-ı mersus)” hiç bu kadar tahrip olmamıştı.

Allah Teala’nın “ancak müminler kardeştir” buyruğuna rağmen sanki bu iş keyfimize bırakılmış gibi dilediğimizi kardeş dilediğimizi düşman addedebilir miyiz? Bu ayet bizi bağlamıyor mu? Herkes kimi kardeş edineceğini kendisi mi belirleyecek? Bir Müslüman “ben Nurculara, Süleymancılara, tarikatçılara mealcilere, şiilere, Sünnilere, selefilere, particilere, partisizlere vs. vs. kardeş diyemem” deme lüksüne sahip midir? Madem biz Sünniyiz, İmamlarımız bizi bağlamaz mı? Mesela, İmam Maturidi, İmam Eşari ve ya diğer dört mezhep imamlarından hangisi Şiiler bizim kardeşimiz değildir demiş. Ağzını açan “tekfirci değilim tekfirciliğe karşıyım” diyor ama sadece diyor, o kadar. Nerdeyse herkes en ince ayrıntısına kadar kendisi gibi düşünmeyeni rahatlıkla dışlayabiliyor, kafası bozulunca da “israil’den beter” olarak niteleyebiliyor. Halbuki bir mümin ancak kafirlere “kardeşim değil” diyebilmelidir. Mümin ise kardeşimizdir beğensek de beğenmesek de bu böyledir. İnadına vahdet, İnadına tevhid, İnadına müminlerin kardeşliği düşüncelerimden dolayı biri beni tekfir etse bile “ehli kıble” ise namazını kılıyorsa o benim kardeşimdir. Bana bu düşüncemden dolayı saldıranların bir “öncü”sü varsa benim daha çok “öncü liderim” vardır. Onların yan yana getiremediklerini ben rahatlıkla yan yana getiriyorum. En sevdiklerim ve saygı duyduklarımın başında merhum Erbakan, Hasan el Benna İmam Humeyni, Üsame b. Laden Said-i Nursi, Şeyx Saidi Kürdi, M.Zahit Kotku, Mahmut Sami Efendi, S.Hilmi Tunahan, Aliya İzzet Begoyiç, Şeyx Ahmed Yasin ve şimdi hemen aklıma gelmeyen bu çizgidekiler gelir.

Bu düşüncelerime saldıranlar biraz insaflı olup HÜDA PAR’ı ayrı tutsalar en azından bütün bir camianın günahına girmemiş olurlar. HÜDA PAR bu günlerde 3. kuruluş yılını kutlayacak, Oysa ben en az kırk yıldır bu fikirleri savunuyorum. Kınayıcıların kınamasına eyvallahımız yoktur elhamdülillah.

 

islamianaliz

0
Would love your thoughts, please comment.x