Milli Gazete yazarlarından Ali Haydar Haksal, bugün yayımlanan ‘Muhafazakarlıktan seküler ulusalcılığa’ başlıklı yazısında, anayasa ve başkanlık tartışmasına değinerek, “Ulusalcı bir düzlemde tek bayrak, tek vatan gibi söylemler ile İslâm coğrafyasının ve Müslümanların hangi sorunu hallolacak?” ifadelerini kullandı.
Muhafazakarların büyük ölçüde ulusalcı çizgiye kaydığını ve başkanlık sistemi üzerinden insanların tekfir bile edildiğine dikkat çeken Haksal şöyle devam etti: “Başkanlık sistemi Müslümanların bütün dertlerinin devası gibi göstermek insanları ötekileştirmek ve hatta tekfir etmek neyin nesi oluyor? 28 Şubat sürecinin MHP’si ve sayın Bahçelisi diğerleriyle birlik olup o karabasanı oluştururken. Bugün ayni kişi ve düşünce mensuplarının nesi değişti? Olan nedir?”

Haksal’ın söz konusu yazısı şu şekilde:

Tuhaf bir dönemden geçiyoruz. Abartılar hamasetten de öte. Düşünüme yöntemleri ve biçimleri kişilere odaklı. Kişi ne buyuruyorsa öyle gelişiyor olaylar ve durumlar.
Müslümanların garip ve tuhaf halleri düşünce ve inanç ötesi. Müslümanların bütün derdi ve davası, kişilerin bu dünyadaki hayatına ve geleceğine odaklı. Kişilerin hataları ise diz boyu değil bütün cesametiyle bedenleri kuşatıyor. Yanlışlar dizisi ardı ardına geliyor. Müslümanların asıl derdi nedir, davası nedir, düşüncesi nedir?
Müslümanlar mevcut seküler sistemi iyice kavileştirdi. Çıkarcılık başını almış gidiyor, ahlâkî sorunların üstesinden gelinecek gibi değil. Bir medeniyet ve kültür bilinci köreliyor. Dönemsel dalgalar insanları oradan oraya sürüklüyor. Tutunacak dalları kalmıyor, tutunacak düşünceleri hemen yok gibi. Neyi nasıl ortaya koyacakları belli değil.
Şu sıralar bir Anayasa tartışması ve başkanlık sorunu var. Müslümanlar sanıyorlar ki başkanlık sistemi gelince bütün sorunlar bitecek. Anarşinin kökü kazınacak. Ekonomi bir düzene kavuşulacak. Kim bilir kimileri de Başkanlık sistemi ile artık Müslümanlar düzene hakim olacak. Şer’i bir düzen kurulacak.  Adaletin, eşit paylaşımın ve dağılımın olmadığı bir düzende; ne, nasıl düzelecek?
Ulusalcı bir düzlemde tek bayrak, tek vatan gibi söylemler ile İslâm coğrafyasının ve Müslümanların hangi sorunu hallolacak? Müslümanların birbiriyle farklı bayraklar altında savaştığı, çatıştığı, birbirini tükettiği bir düzlemde mi? Biz kendi bayrağımız ile sadece kendimiz sınırlıyor isek, diğer Müslüman topluluklarla nasıl bir araya gelinecek?
Misak-ı Milli sınırlarıyla belirlenmiş yapay sınırlar içinde Müslüman bu toprakları kutsarken ve sadece kendilerini düşünürlerken.. O zaman Kudüs’ün, Mekke’nin, Medine’nin, Bağdat’ın, Marakeş’in, Şam’ın, İstanbul’un, Urfa’nın, Edirne’nin, Bursa’nın ne anlamı olur? Kavmiyet düşüncesinin hayata egemen olduğu şu zamanda şu Anadolu sınırları içindeki insanları bir araya getirecek güç, olgu ve manevi moral nedir?
Müslümanların birleşmesi bir araya gelmesinin önünü kapatılıyor. Başkanlık sistemi Müslümanların bütün dertlerinin devası gibi göstermek insanları ötekileştirmek ve hatta tekfir etmek neyin nesi oluyor? 28 Şubat sürecinin MHP’si ve sayın Bahçelisi diğerlerle birlik olup o karabasanı oluştururken. Bugün ayni kişi ve düşünce mensuplarının nesi değişti? Olan nedir?
Şu muhafazakârların insanları tekfir edişleri hangi fıkhî meseleye dayanıyor? Şeriat mı geliyor, adalet mi geliyor, eşit paylaşım mı geliyor? Şu muhafazakar iktidar zamanda başını alıp giden devleşen müteahhitlerin, zenginlerin karşı taraftakilerden farkı ne? Gariban insanlarla ancak dalga geçerler.
Başkanlık ve anayasal değişiklik gelince dünya Müslümanları bir çatı altında mı toplanacak? Batı düşüncesinin ve siyasal baskıları altında Kıbrıs’ın verilişinin önüne mi geçilecek? Kıbrıs sırtımızda bir kambur mudur yoksa? İnsanlara Allah ömür versin. Şu anki sayın biri başkan olunca ilanihaye hayatta mı kalacak. Başkanlık sisteminde başkan olanların bir sonu yok mudur?
Hızla değişen şu dünyada, Müslümanların kendilerini modernizme, refaha iyice kaptırdığı bu hayat hep böyle mi sürecek? Bugün bir başkan gelir yarın başkası. Bugün bütün olanakları kendileri adına kullananlar yarın başkaları kullanır? Bu düzen değişmedikçe değişen hiçbir şey olmaz. Şu zamanda artık kavmiyetçilerin günü ve bayramıdır. Ulusalcıların günü ve bayramıdır.
Bu tür dalgalara karnı artık tok bu milletin. Çünkü geçen seçimlerde X partisine oy verenler İsrail’e karşı bomba atacaklardı. Gele gele İsrail ile anlaşmaya varıldı. Ve bu garip anlaşmalar ise Hudeybiye anlaşması ile özdeş kılındı. Sanki bir yıl sonra Mekke’nin fethi gibi bir fetih gerçekleşecek. Tek Bayrak ve tek vatan sloganlarıyla daralan bir dünyaya doğru hızla gidiliyor.
İslami Analiz
0
Would love your thoughts, please comment.x