Aşağıdaki yazı “Şeraiti, var olma istikametinde bir araştırmacı” isimli kitaptan alıntı yapılmış ve Şehid Şeraiti’yle ilgili Şehid Ayetullah Dr. Beheşti’nin konuşma ve röportajlarından derlenmiştir. Bu kitabın bazı bölümleri aynı zamanda Ayetullah Misbah Yezdi’nin, Dr. Şeriati’ye yönelik eleştirilerine cevap niteliği taşımakta.

İşte Şehid Beheşti’nin Şehid Şeriati hakkındaki düşünceleri :

Dr. Şeriati, zamanımızın çok değerli, coşkulu yetenek ve değerlerindendir. Müsaade edin de “O vardı, çünkü hayattaydı” demeyeyim. Bu fiilleri, onun dönemine uygun olarak açıklamaya çalışacağım. Şeraiti, kendini ızdırabın ürünü ve sonucu biliyordu.

Doktor Şeriati’nin şahsı hakkında, düşünceleri, kitapları, konuşmaları ve Hüseyniye-i İrşad hakkında fırtınalar koparılmıştı.

Aslında bu fırtına ve yaygaralar bizim başımıza da dökülüyordu. Sürekli olarak bizden, Dr. Şeraiti hakkında ne düşündüğüm, onun kitapları hakkında ne düşündüğüm, düşüncesi hakkında ne düşündüğüm soruluyordu. Ben de genellikle doktorun yapıcı ve öğretici yetenek olduğunu, çalışmalarında hata, sapma ve yanlışların olabileceğini ve bundan başka şeyleri düşünmenin doğru olmadığını söylüyordum. Ama aynı zamanda hiç kimsenin bu yanlışlar, hatalar, sapmalardan ötürü onun sahip olduğu üstün ve yapıcı değerleri göz ardı edemeyeceğini daha ötesi ona saldıramayacağını belirtmişimdir. Şurası kesindir ki benim Şeriati’ye saldıran bu gibi şahıslara açık cevabım, “Kesin olarak İslam’dan asıl sapan şey, bu kişilerin Dr. Şeriati’ye karşı takındıkları tavırdır”. Bu metot kesinlikle İslam dışıdır. Bu kesinlikle Kur’anı Kerim’in buyurduğu

«فبشر عبادی الذین یستَمِعون القول فیتّبعون احسنه اولئک الذین هداهم الله و اولئک هم اولوالالباب»

Müjdele kullarımı artık. O kullarım ki sözü dinlerler de en güzeline uyarlar, onlar, öyle kişilerdir ki Allah, doğru yola sevk etmiştir onları ve onlardır aklı başında bulunanların ta kendileri. (Zümer suresi Ayet 18 ve 19) ayetine aykırıdır.

Hatta bu meseleden dolayı ben  bazı eski arkadaşlarımla dostluğumu bile bozdum. Benim mütalaa ehli dostlarımdan biri “Ayetullah Misbah”tı. Onun da bir takım üstünlüğü var ve onun bu üstünlüklerinden dolayı, özellikle aşırı derecede mütalaa ve okuma ehli olması bakımından ben her zaman ona karşı sevgi ve saygıda bulunmuşum. Fakat benim Dr. Şeraiti ile ilgili görüşlerimden dolayı arası benimle açıldı ve hatta öğretim üyeliği yaptığı medresede artık ders vermeyi bile bıraktı ve bir daha gelmemek suretiyle orayı terk etti. Hatta daha sonraları ilişkisini benimle kesti.

Benim Dr. Şeriati’ye karşı taktir ve övgümün nedenine gelince… Ben onu öyle bir araştırmacı buldum ki eğer açık dille, kasıtsız bir mantıkla onunla konuşacak olsanız kendi görüşleri ve geçmiş düşünce yapılarını gözden geçirmeye hazırdı. Bu, her insanda var olması gereken çok güzel bir husus ve özelliktir. Zira hak ve hakka tapma da İslam’ın en açık hususlarındandır. Niçin toplumumuz şahsiyet ve simalardan, sermayelerden müsbet manada yararlanması gerekirken onlara karşı suçlamalara gidiyor ve bu müsbet yararlanmaya zarar veriyor ? Bu metot, benim İslam’dan öğrendiğim metot değil ve ben kesinlikle bu suçlamaları beğenmiyorum. Kanaatimce Doktor Şeriati ve diğer birçok bilim şahsiyetlerinden müsbet yönde yararlanılabilir ve belirtilen müphem hususlar dikkate alınamayabilir.

Dr. Şeraiti ve onun çalışmaları karşısında benim tutumum sahih bir yararlanma davranışıdır. Aşağılayıp, yerden yere vurmadığım gibi, onu haddinden fazla överek göklere de çıkarmıyorum. Belki bu tutumum belli bir hedef uğrunda, var olan sermaye ve zenginlikten en iyi şekilde yararlanma metodudur. Dr. Şeraiti’nin yazılarıyla ilgili iyi görüşlerle karşılaştığımda her zaman onların iyi görüşler olduğunu söylemiş ve eleştirilecek durumlar olduğunda da onları eleştirmiş, yanlış ve hatalı olduğunu söylemişim ve bunu dostlar da çok iyi biliyorlar. Bunu sürekli olarak takip ettiğim gibi hatta doktorun kendisiyle de karşılaştığımızda hatalı görüşlerini bizzat kendisine bildirmiş ve söz konusu hususta görüşünün yanlış olduğunu bildirmişimdir. Hatta yanlış fikirlerini düzeltmesi için gerekli yol, yöntem ve kaynakları kendisine göstermişimdir. Ama yine de onun görüşlerinden gerekli bir şekilde yararlanılması gerektiğine, çalışmalarının aksettirilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü Dr. Şeraiti’nin yazılarında çok ince, güzel ve etkili hususlar, zerafetler mevcuttur. Fazlasıyla iyi ve etkilidir. Aynı zamanda yanlışları da var ve bunların eleştirilmesi, kendisine iletilmesi gerekirdi. Bunun için de yeri geldiğinde kendisini övmüş, takdir etmiş ve yeri geldiğinde de eleştirmiş ve yanlışlarını ıslah etmesine çalışmışımdır.

Açık bir şekilde sayın Misbah’a dedim ki; “Muhterem Misbah ! Benim Dr. Şeraiti karşısındaki konumum sağlıklı bir eleştiriden ibarettir ve böyle de olmuş ve bundan böyle de aynen böyle olacak.”

Sürekli olarak Misbah’a şöyle derdim : Aziz kardeşim Misbah ! Eleştirilmeden önce üzerinde daha fazla ilgilenilmesi ve araştırılması gereken bu mevzuları niçin böyle sarih bir şekilde gündeme getiriyorsun? Eğer gerçekten de açıkça eleştirmen gerektiği noktasında sorumluluk hissediyorsan, Şeriati’nin görüşlerinin böyle yanlış haliyle anlaşılması hususunda kaygılanmalısın. Bu durumda başkaları senin eleştirini çok daha kolay kabullenebilir ve tatsızlık da çıkmaz. Bu durumda hem görevinizi yerine getirmiş ve hem de insanları hidayet etmiş olursunuz. Şeriati’ye de ki “Efendim,  bu yazıda bu yanlış var ve birileri bundan şu yanlış anlamı çıkarabilir veya hatta çıkarmaktadır.” Böyle bir ifade ve beyanda bulunmanın acaba bir sakıncası ve sorunu mu var ? Böyle bir tabir insanları hidayet etmez mi ?  Halkı yanlışlardan kurtarmaz mı ? Sizce meselenin bu şekilde gündeme getirilmesi insanların kışkırtılmasının azalmasına vesile olmaz mı ?

Burada benim asıl meselem, Misbah Yezdi meselesi değil. Benim asıl muhattabım siz muhterem din talebelerisiniz. Bu meseleyi bizzat Misbah’ın kendisine de 10 veya 15 gün önceki görüşmemizde söylemiştim. Dedim ki mesele, medresede nasıl bir eğitim sisteminin olması gerektiği meselesidir. Ben onunla samimi dost olduğum için meseleleri de daha açık bir şekilde konuşuyoruz kendisiyle. Benim ona karşı açıklamalarım, dostun dosta karşı açıklamaları çerçevesindedir. Demek istiyorum ki siz muhterem din talebeleri, böyle saldırgan bir metot ve uygulamayla eğitim alamazsınız. Veya en azından benim kendim, böyle özellikteki bir okul ve medresede etkili olamam. Başkalarıyla iki çift laf edemez durumda olan ve bir avuç mutaassıp, hırçın insanı yetiştirecek olan bir medresenin ne önemi olabilir ? Bu durumda böyle vasıftaki bir medresenin İslam’a ve hakka nasıl bir hizmeti olabilir? Hangi amaçla ?

Bu gibi şiddet ve hiddet içerikli davranışların tam tersi sonuç vereceği kanaatindeyim. Bu gibi davranışlar, insana tekfiri zorbaları hatırlatıyor. Bu hırçın davranışlar;  düşüncelerin teftiş edildiği, insanların düşüncelerinden dolayı sorgulanıp zindana atıldıkları Orta çağ dönemini anımsatıyor.  Bu davranışlar, gençlik üzerinde başarılı eğitim faaliyetleri sürdüren arkadaşlarımızın tüm çaba ve çalışmalarının boşa çıkmasına sebep olmakta. Bu girişimler aynı zamanda modern okullarda eğitim gören aydın kesim ile, dini medreseler ve medrese talebeleri arasında ayrımın oluşmasına neden olmaktadır.

Sayın Misbah, bu konuyu  tartıştığımız bir toplantıda bana şöyle dedi: “Ben hücceti (hakikati) tamamlıyor ve son sözümü söylüyorum.” Ona dedim ki “ Kardeşim hüccetini tamamlamak da ne oluyor? Nasıl hüccetini tamamlayacaksın? İtmamı hüccetten önce hidayet söz konusudur. Eğer hidayet zarar görecek olursa hüccetin tamamlanmasının ne faydası olur?”   Eğer din uleması içinde, eğitimli genç nesil konusunda uzman ve mütehassıs olan biri söz konusu edilecekse onlardan biri benim. Çünkü benim  ömrüm bu gibi meselelerle geçmiş ve zamanımın büyük bir bölümünü bu konuya ayırmışım. Ve ben bir uzman olarak bu davranışın yanlış olduğunu, tehlikeli olduğunu söylüyorum. “Hüccetin tamamlanması” da neyin nesi oluyor?!!  Kim demiş ki bizlerin aydınlatıcı bir metotla yanlış hususları, sapmaları aydınlatmamız yeterli değil diye? Aydınlanma süresinin uzayacağını  iddia etmekteler. Bırak zaman alsın, uzun zaman alan yararlı bir çalışma mı daha iyidir yoksa tehlikeli acil bir girişim mi? Bunların hangisi daha sahih ve doğrudur?

Şehid Ayetullah Dr. Beheşti

 islamivahdet.com

0
Would love your thoughts, please comment.x