Lübnan Hizbullahı Genel Sekreter Yardımcısı; Tekfircilerin varlığı coğrafi bölge ile sınırlı bir konu değildir aksine tamamen siyasi boyutu olan ve Siyonistlerin varlığının dayatılması projesidir.

Lübnan Hizbullahı Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım el-Kevser televizyonuna verdiği özel röportajda şu açıklamalarda bulundu: Tekfircilerin bölgedeki varlığı sadece bölgesel değil aslında Siyonistlerin çok yönlü ve siyasi bir projesidir.

Lübnan’daki başarıların ikinci adımı tarihte bir kilometre taşıdır

Naim Kasım açıklamalarının devamında Lübnan’daki başarıların ikinci aşaması ve diğer bölgelerin tekfirci güçlerden kurtarılmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: Başarıların ikinci aşaması ve birçok bölgenin kurtarılması Lübnan tarihinde bir kilometre taşı sayılmaktadır. Çünkü Lübnan-Suriye sınırlarının doğu bölümü tekfircilerin istilasına uğramıştı. Onlar, Lübnan-Suriye ortak sınırından Lübnan’ın içine geçmeye çalışıyorlardı. Bomba düzeneği yerleştirilmiş araçlarla güvensizlik oluşturup Lübnan’daki istikrarı zedelemeye çalışıyorlardı.

Tekfirci teröristler Siyonist Rejim’e yardım ediyor

Naim Kasım daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü: Tekfirci teröristler direnişi baskı altına alabilecekleri ve bu yolla Lübnan’a her türlü müdahaleyi yapabilecekleri bir ortam oluşturmaya çalışıyorlardı. Biz uzun yıllar devam edebilecek çok tehlikeli bir durumla karşı karşıyaydık. Bu tehlikeyi ilk kez el-Kasir bölgesindeki savaşta fark ettik. Daha sonra, 2015 yılında Kalemun’da yaşanan savaşa kadar operasyonlar ve çatışmalar arka arkaya devam etti ve daha sonra uzun süren “Arsal”, Elga”, “Ras Bealbek” ve el-Ceraciyre” operasyonlarında ortaya çıktı. Bu operasyonların yapılmasının ardından, direniş Lübnan ile Suriye ortak sınırlarındaki bölgeleri tekfircilerden tamamen kurtarmak için operasyonlara başladı ve bu amaçla yapılan en önemli operasyon Lübnan’ı, direnişi ve Suriye’yi korumak amacıyla yapıldı.

Bölgedeki başarılar bir bütündür

Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı açıklamalarının devamında; Irak, Suriye ve Lübnan sınırında kazanılan başarılarla ilgili olarak şunları söyledi: Biz; Telafer, Musul ve diğer bölgelerin kurtarılması ya da yapılan operasyonlar gibi bölgede kazanılan başarıları ve alınan sonuçları birbirinden ayrı göremeyiz ancak Lübnan-Suriye sınırının kurtarılması tarihi bir başarıdır ve bize Lübnan’ın güneyini hatırlattı.

Lübnan tekfirci teröristlerin varlığından tamamen güvendedir

Şeyh Naim Kasım daha sonra Lübnan’ın güvenliği ile ilgili şu ifadeleri kullandı: Eğer kastımız ülkenin tamamının güvenliği olursa, Lübnan’ın tamamen güvende olduğunu söyleyebiliriz ancak eğer kastımız bir yerde yaşanabilecek bombalı saldırı gibi küçük çaplı eylemler veya güvenlik sıkıntıları ise böyle bir şeyin yaşanabileceğini söylememiz gerekir ancak güvenlik birimleri her zaman tetikte olmalı ve önlem almalıdır. Güvenlik birimleri ihbarları dikkate almalı ve şüpheli kişileri tutuklamalıdır. Bu nedenle, güvenlik birimleri ülkede küçük çapta güvenlik zafiyeti oluşturmaya çalışan kişilere fırsat vermemelidir.

Lübnan bölgedeki diğer ülkelere örnek teşkil ediyor

Şeyh Naim Kasımi açıklamalarının devamında şunları söyledi: Genel olarak şunu söyleyebiliriz ki Lübnan güvenlidir. Lübnan bölgedeki tüm ülkelere örnek teşkil ederek bölgede yaşanan büyük krize rağmen kendi bağımsızlığını koruyabileceğini ilan ediyor. Tekfirci teröristler Lübnan’da büyük bir yenilgiye uğradı öyle ki artık uygun ortam bulsalar dahi sadece küçük çapta eylem yapabilecek güçleri kaldı ve Allah’ın izniyle bunu dahi yapamayacaklar.

Lübnan gerekli olduğu sürece Suriye’de kalmaya devam edecek

Lübnan Hizbullahı Genel Sekreter Yardımcısı daha sonra Hizbullah güçlerinin Suriye’deki varlığının yararları ile ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: Tekfircilerin bir ülkede bulunması bu ister Suriye olsun ister Irak ve ister Lübnan birbiriyle ilintilidir. Tekfircilerin bir bölgedeki varlığı tüm bölgeleri tehdit etmektedir ve etkilemektedir. Tekfircilerin varlığı coğrafi bölge ile sınırlı bir konu değildir aksine tamamen siyasi boyutu olan ve Siyonistlerin varlığının dayatılması projesidir. Hizbullah’ın Suriye’deki varlığının nedeni bu planı bozmaktır. Bu nedenle Hizbullah Suriye’deki kriz devam ettiği sürece bu ülkede kalmaya devam edecektir.

Direniş kimsenin önünü almaya gücü yetmeyeceği parlayan bir güneştir

Lübnan Hizbullahı Genel Sekreter Yardımcısı açıklamalarının devamında, direnişin gücü hakkında şunları söyledi: Allah’ın yardımıyla, Hizbullah gösterdiği direniş dolayısıyla bir güneş gibi parlamaktadır ve bunun karşısında durmaya kimsenin gücü yetmez. Elde edilen başarılar, IŞİD ve el-Nusra’nın yenilgisi bir gerçektir. Bu hakikatlere karşın, hiç değeri olmayan bazı iddialar ortaya atılmaktadır. Bugün Hizbullah’ın uygulamaların sonuçlarına şahit oluyoruz, bu sonuçlar işgal altındaki toprakların kurtarılması, IŞİD ve el-Nusra’nın kovulmasıyla elde edildi. Bu başarılar neticesinde Lübnan hükumeti yaşam enerjisini tekrar kazandı. Bununla birlikte bu başarılar Lübnan hükumetini zayıflatmak anlamına gelmiyor tüm bunlar hükumete yapılan bir hizmettir.

Lübnan’daki grup Siyonistleri mutlu etti

Seyyid Hasan Nasrallah’ın yardımcısı daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü: Lübnan’da bulunan bir grup İsrail ve IŞİD, el-Nusra gibi terör örgütlerin uzantılarını kabul ediyor ancak başarıların Lübnan ve Hizbullah için bir keramet olduğunu kabul etmiyorlar. Bu grubun düşünce tarzında bir sorun bulunuyor. Onlar bu düşünceleri ve gizlice bizim bölgemize karşı yaptıkları planları ve hedefleriyle Amerika ve İsrail’i mutlu ettiler.

Eğer Hizbullah’ın ve ordunun çabaları olmasaydı, Lübnan askerlerinin sonu belirsiz olurdu

Şeyh Naim Kasım açıklamalarının devamında Lübnanlı askerlerin geleceği ile ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: Lübnanlı askerlerin akıbeti ile ilgili olarak şunu söylemek gerekir ki, eğer Hizbullah’ın uygulamaları ve Lübnan ordusuyla yaptığı işbirliği olmasaydı ve eğer böylesine etkin ortak bir operasyon yapılmasaydı, Lübnanlı askerlerin akıbetini kimse bilmiyor ve kriz aynen devam ediyor olurdu. Biz Lübnanlı askerlerin akıbetini belirlemeyi temel hedef olarak belirledik ve bunun için çalıştık ve bu hedefimize de Allah’ın yardımıyla ulaştık.

Ordu, halk ve direniş arasındaki üçlü işbirliği inkar edilemez bir gerçektir

Seyyid Hasan Nasrallah’ın yardımcısı daha sonra ordu, halk ve direniş arasındaki üçlü işbirliğine değinerek sözlerini şöyle sürdürdü: Ordu, halk ve direniş arasındaki üçlü işbirliğinin değeri büyüktür ve bu bizim yaymaya çalıştığımız bir rüya değil. 2006 yılında ordu, halk ve direniş İsrail’in projesine karşı mücadele etti. İsrail’in Hizbullah ile savaşında yenilmesi Lübnan halkı arasında gözle görülür bir birlik sağlanmasına yol açtı. Böylece, üçlü işbirliği sağlandı. Şuan Doğu sınırlarında elde edilen başarılar bir taraftan Lübnan halkı, ordusu ve Hizbullahı ve öte yandan Suriye Ordusuyla yapılan işbirliğinin bir sonucudur.

Tesnim Haber Ajansı

0
Would love your thoughts, please comment.x