Kitap birbiriyle uyumluluk gösteren 23 dersten oluşmaktadır.İbadetlerin batınından başlayan dersler , orucun-namazın sırlarıyla devam etmektedir. İnsanın ve yaşadığı alemin batıni boyutu ele alınırken,insanın elini kolunu bağlayan Allah’a yakınlaşmasını engelleyen nefsi kelepçelerden bahsedilmiş ve ancak gerçek sırra ulaşmanın bu kelepçelerden kurtulmak olduğu vurgulanmıştır.
Tüm Yönleriyle Tahlil
Kitap: İbadetlerin Sırları
Yazar: Ayetullah Cevadi Amuli
Ayetullah Cevadi Amuli’nin kaleme aldığı İbadetlerin Sırları kitabında yazar kitabın genel teması olarak insanın asıl hedefinin gerçek sır alemini idrak edebilmesi olduğunu vurgulamış ve bu yolda nice zahmetlere katlanılması gerekliliğinin altını çizmiştir.Asıl amaç ibadetin görüldüğü , öğrenildiği gibi eksiksiz olarak yerine getirilmesi değil bunların yanı sıra yapılan ibadetten zevk alınmasıdır.
- Yazar ibadetlerin batını konusunu ele alırkan Ramzan Ayı’nın bu sırra erişmek için en uygun fırsat ve başlangıç olduğunu söylemiştir. Ramazan ayı Allah’ın ayıdır , Allah’ın sıfatıyla nurlanan , şeytanların zincirlere vurulduğu her ibadete misliyle karşılık verilen bir fırsat ayıdır.Kadir gecesini içerisinde bulundurması ise bu aya güzellik katan ayrı bir özelliktir.Bu ayda orucu görünen kısmıyla değil de batıni kısmına egemen olarak tutan bir insana için melek gibi günahsız olabilme fırsatı verilmiştir bu orucun faziletlerinden biridir.
Abdestin batınına da değinen yazar abdestin tamamen zahiri manada temizlik olarak görülmesinin yanlışlığından bahsediyor.İnsanın abdest alırken huzuruna çıkacağı yüce Rabb’ine tevessül etmesinin,onun huzuruna çıkmak için hazırlık yapmasının abdestin asıl batını olduğunu söylemektedir.
- Bir insanın manevi alanda ilerlemesi ve kalbini temizliğe ferahlığa çıkarması ilk adım olarak yapması gereken bir meseledir.Bu konuda başarıya ulaşan kişinin amelleride düşünce yapısıda değişecek , paklanacaktır.İnsan tevhid fıtratı üzerine yaratılmış ancak insan tabiatı kir ve kötülükle kirlenmiştir.Bu kalpteki kirler ve paslar ancak ve ancak Allah’a yakınlaşmakla bu yakınlık ise batini sırlara ulaşma ile meydana gelir.
Yazar Zeval (güneşin batıya doğru kaydığı ilk an) vaktinin faziletinden bahsetmekte ve bu vakitte rahmet kapılarının sonuna kadar açıldığından ve duaya icabet edildiğinden bahsetmektedir.Cihadın sırlarından biriside Zeval vaktinden sonra cihada başlanmasıdır.Olur da düşman saflarındaki insanların kalbinin katılığı erisin ve ilahi davaya Lebbeyk desin.
- Çağımız insanın hastalığı olan benlik düşüncesi ve ben merkezcilik zincirlerinden kurtulmanın yolu olarak yazar namazı göstermiştir.Secdeleri uzatmanın , herkesin uyuduğu vakitlerde Allah ile münacaat etmenin fazileti yüksektir. Bu geceler insanın muhabbetini ve yakinini arttırmada bir anahtar görevi görebilir.Gerçekten namazın batınına ulaşan bir kişinin özellikleri ise şöyle sıralanmaktadır;
-Çokça infak eder.
-Kıyameti daima zikreder.
-Allah’ın azabından korkar.
-Emanet ve ahidlerini korur.
-Hakkın şahitliğini yerine geterir.
-Namazın amellerini ve vakitlerini gözetir.
Kitapta melakut aleminin idrakına sahip olan Masum İmam(a.s)’lardan örnek verilmiş ve nasıl huşu içinde namaz kıldıklarından bahsedilmiştir.
- Yazar iki yol öne sürmüş ve bu iki yolla ibadetlerin sırlarına ulaşabilineceğini vurgulamıştır.Birincisi; İnceleme ve araştırma yolu. İkincisi; Nefsin tehzip edilmesi ve batının saf kılınması yolu.İkincisi insanda fıtri olarak var olan bir özelliktir.İnsanlar kalbini paslandırdıkça bu özelliklerinden uzaklaşmaktadırlar.
Bu kısımda Komünizm ile İslam’ın insanın dünyadaki konumu konusundaki farklı iki görüşü vurgulanmaktadır. Komünizm insanı bu dünya ile sınırlamakta vakti gelince meyve veren ve sonra kokuşup toprak olan bir insan ekolü çizmektedir. İslam ise dünyada ki insanı mükemmel bir benzetme yaparak kafesin içindeki kuşa benzetmektedir.Hayatın sonlanması demek kafesin kırılması ve kuşun özgürleşmesi demektir.
- Yazar orucun sırlarını anlatırken aşk kelimesinin nereden geldiğini açıklıyor ve muhteşem bir şekilde orucun batınıyla bu konuyu birleştiriyor.Aşk kelimesi ‘Aşeketün’ bitkisinden gelir.Bu bitkiler kendi ağaçlarına tutunurlar,ağacın kuvvetini emerler ve solmasına neden olurlar.Bundan dolayı orucun sırlarından birisi;kendisine aşeke bitkisinin isabet ettiği ve bu nedenlede gelişemeyen ağaç gibi insana ait olan hayvani aktivitenin kırılmasıdır.
Allah Teala; ‘Oruç benim içindir’ demiştir. Yani bana yaklaşmak içindir, benim hoşnutluğumu muhabbetimi kazanmak içindir.Bu yüzden bütün arzu ve isteği iftar vaktinin gelmesi ve yemeğe ulaşmak olan birisinin orucun batınine ne kadar ulaştığı söylenebilir? Asıl yapılması gereken şey kendini ölçmektir; tuttuğum oruç beni günahlardan uzaklaştırabildi mi ,Allah’a yakınlaştırdı mı ,oruç tuttuğum için mutlu olup zevk alabildim mi,gerçekten bu İlahi nimetlerin yoğun olduğu bu ayda nimetlerden hakkıyla yararlanabildim mi?
- Yazar kendini beğenmişlik konusununda üzerinde durmakta ve insanın sırlara ulaşmasında bu konuyu engel görmektedir. Öyleki Allah’ın dışında kişiyi herhangi bir şeyle meşgul eden herşeyin kendini beğenmişlik olduğunu söylemektedir.
‘Her kişi kazandığı şeye karşı bir rehindir’(52/et Tur/21). Kopamadığımız her şey Dünya ile aramızdaki düğme misalidir.Kazandığımız,onsuz yapamam dediğimiz her birşey Dünya ile olan bağımızı sağlamlaştırmakta ve ölümün çetinliğini arttırmaktadır.Bir alimin benzetmesi gibi;’ Dünya’ya bağlı olan kişiye ölüm geldiğinde sanki etinden tırnakları sökülüyormuşçasına acı hissedecektir.Bağlı olduğu dünyadan koparılması bunu gerektirir.’
- Düşünmek ria olmaksızın gerçekleştirilen bir eylemdir. Çünkü kişi kendi içinden istediği gibi başkaları haberdar olmaksızın bu eylemini yerine getirir.Riaya meyilli olmayan bu eylemi salih düşünceye, salih niyete dönüştürebilen ve sonrasında salih amele dökebilen insana ne mutlu! Masum(a.s) şöyle buyurmaktadır;’Niyet amelden daha faziletlidir’. Çünkü amelin gerçekleşmesinin nedenidir niyet. Salih niyet miladıdır temiz amellerin.
- Diğer bir ulaşılması gerekn sır olarak yazar Salavatı ele almıştır.Salavat çevirilmesi mizanların hafifletildiği günde kişinin hayırlı amellerinin ağırlaşmasına vesiledir. Hz.Muhammed(s.a.a) ve Pak Ehlibeytine gönderilen selamın onların kemalinde bir değişiklik yapmadığı anlatılmaktadır. Fakat bu salavatlar sayesinde O’nların kemali zahir olur ve biz bu eylemimizle kendi kemalimize ulaşırız. Gökten istenilen rahmet indiği anda diğerlerinede isabet eder.
Salavatların özelliği insanı çokça nurlandırmasıdır.Ayrıca salavat çevirirken elin yüze götürülmesi yüzünde nurlanmasına bir vesiledir.
- Kur’an’ın bir mücize olduğunu hissedebilmek ,onu okurken Allah’ın varlığını hissedebilmek Kur’an’ın batınıdır.Kur’an tilaveti adablarından birini yazar şöyle açıklamaktadır; ‘Ya Eyyühellezine Amenu/ey iman edenler’ buyruğunu kıraat ettiğinde ‘Lebbeyk’ demek.
Kur’an okunduğu evi nurlandırmakla birlikte gökteki meleklerin bu nurlu evi görüp o eve çokça salat ve selam göndermelerine vesile olur.
- İbadetlerin sırlarına ulaşan kişilerin Kamil bir noktada bulunduğu şüphesiz bir konudur. Kamil kişiler ibadetlerin batını ile amel ederler,onların dünya ile ilişkileri yoktur dünyayı gelip geçtikleri bir yol olarak görürler.Kemalet noktasında zirveye ulaşan İmam Ali(a.s)’ın üç talakla boşadığı dünya.
Kemalet noktasına ulaşamayan insanların yanlışı nedir peki? ‘Dualarımız neden müstecab olmuyor’ diye sorulan soruyu İmam Ali(a.s) şöyle açıklıyor; ‘Çünkü sizler tanımadığınız kişiye dua ediyorsunuz.’ Her geçen gün nefsimizin üzerindeki toz bulutları Allah’tan uzaklaşmamızA, ona olan az da olsa muhabbetimizi yitirmemize neden oluyor.Allah Teala perde arkasında ve örtülü değildir.Biz toz bulutunun altından bakıyoruz.Nasıl açıkça O’nu görebilelim? Bir tarafta bu toz bulutlarıyla biz, diğer tarafta İmam Ali(a.s) ki şöyle buyuruyor; ‘Görmediğim Allah’a ibadet etmem.’
- Nefsin kontrolünun kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu söyleyen yazar;konuşmalarımızın ,işittiklerimizin ,işlediğimiz günahların nefislerde birikmiş olduğunu ve namaz kıldığımız esnada bize saldırmaya hazılandıklarını açıklamaktadır.
Nefsin yaptığı zulümlerden bir diğeri ise insanın içinde bulunduğu ZAMANININ İMAM’I ile arasındaki uzaklığı arttırmasıdır. İmam CAFER Sadık(a.s)’ın aradan çok zaman geçtikten sonra Unvan-ı Basri’nin yanına gelmesine izin vermesi olayındaki gibi.Unvan-ı Basri’nin ‘Neden o kadar vakit beklettikten sonra beni huzuruna kabul ettin?’ sorusuna ise İmam(a.s) şöyle cevap vermektedir. ‘Benim suçum değil kendi suçunuzdur.Biz şialarımıza hep yakın olmak isteriz ama her günah işlediğinizde,nefsinize zulmettiğiniz her an bizden uzaklaşmaktasınız.’ Ne acıdır ki Zamanımızın İmam’ını gel diye çağıran dillerimiz ama ondan koşarcasına uzaklaşan amellerimiz var.
- İnsanın ibadetinin sonucunda meydana gelen en güzel meyve yakindir.Yakin Allah’ın seçkin kullarına sunduğu esaslı bir nimettir.Yazar yakini arttırmanın yolunun ibadetten geçtiğini söylemekte ,ibadetin batını sayesinde muhabbete sahip olunabileceğini açıklamaktadır.
Her bir insan batıni aleme davetlidir çünkü muhattab alınmasaydı davet edilmezdi,o ne güzel davetçidir.
Tahlilimizi burada sonlandırıyoruz. Allah başta eserin yazarı olmak üzere bu kitapta emeği geçen herkese hayırlı ömürler versin.