Bilindiği üzere İmam Humeyni -ks- Resulullah’ın -s- ehli beyti ve İmam Ali’nin -s- soyundandır ve 14 asır sonra o büyük insanların yolunu İran’da sürdürmüş ve gözetledikleri devleti ve hükümeti İran toplumuna hakim kılmıştır.
İmam Humeyni -ks- asil İslam öğretileri ve İslam Peygamberi -s- ve Hz. Ali’nin -s- siyerinden esinlenmek ve İran milletinin desteklerinden yararlanarak İran toplumunda istibdat düzenini devirmeyi ve bu yıl kırkıncı yılını kutladığımız İslam Cumhuriyeti nizamını armağan etti. Biz de bu konuyu bahane ederek size özel bir program hazırladık ve biraz önce de belirtildiği üzere sizi imamın düşünceleri ile tanıştırmak istedik.
Bir çok siyaset meseleleri uzmanı ve düşünür İslam inkılabını dünyanın diğer inkılaplarından farklı nitelemiştir. Söz konusu düşünürler İslam inkılabının özelliklerini anlatırken dünyanın diğer inkılaplarında bulunmayan bazı noktalara temas ediyor. Örneğin bu uzmanlardan bazıları İslam inkılabının dini mahiyetini bu inkılabı başka inkılaplardan farklı kılan bir özelliğine işaret ediyor ve İslam inkılabı dünyanın bir çok yerinde din siyaset arenasından silindiği ve din adamları siyasi meselelere karışmadığı bir sırada zafere ulaştığını belirtiyor. Hatta bunun da ötesinde marksizm gibi ideolojiler dini kitlelerin afyonu olarak tanımlıyordu, zira marksizm ideolojisine göre din halk kitlelerini iktidar sınıfın zulmüne karşı pasif hale getirdiğini savunuyordu.
Ancak İslam inkılabı İslam dini ve şia mezhebinin öğretilerine dayanarak halk kitlelerini zalim hakim sınıfa karşı harekete geçirmeyi ve yeni bir nizam kurmayı ve topluma sosyal adalet ve özgürlük getirmeyi başardı.
İstikbar karşıtlığı İslam inkılabının bu inkılabı başka inkılaplardan farklı kılan bir başka özelliğidir. İstikbar karşıtlığı da İran İslam inkılabının fikri temelini oluşturan dini söylemden kaynaklanan bir özellikti.
İslam inkılabının istikbar karşıtı özelliği doğru biçimde idrak edebilmek için İslam inkılabının gerçekleştiği zamana dikkat etmek gerekir. İslam inkılabı dünyaya iki kutuplu düzen hakim olduğu ve dünyanın bir çok ülkesi bu iki kutuptan birine bağımlı olduğu bir sırada gerçekleşti.
Soğuk savaş döneminde ya da şu bilinen iki kutuplu dönemde Amerika Batı bloku yana kapitalist düzene ve sovyetler birliği de Doğu bloku ya da komünist düzene liderlik ediyordu. Bu denli rekabete dayalı ağır şartlarda ve bir kaç kez nükleer çatışma noktasına kadar ilerleyen durumlarda inkılaplar dünyada genellikle sol düşünceye dayanarak gerçekleşiyordu, zira komünist ideoloji inkılapçılar için büyük kapasitelere sahipti. İslam inkılabı ise böyle bir ortamda fakat ne Doğu ne Batı sloganını gündeme getirerek ve bağımsızlığa vurgu yaparken Amerika ve sovyetler birliği gibi iki süper gücün sultasını eş zamanlı reddederek zafere ulaştı.
İstikbar karşıtlığı Ruhullah mektebinin ve İslam inkılabı söylemlerinin en temel eksenlerinden biridir. Bu ülkünün kökleri İmam Humeyni’nin -ks- dünya görüşüne uzanır. Ruhullah’ın tevhidi dünya görüşünde yaratılış nizamı tek eksenlidir ve yüce Allah da merkezinde yer alır ve tüm kainat ilahi meşiyyet sayesinde ortaya yaratılmıştır ve varlık O’nun varlığından var olmuştur. Bu düşünceye göre alemin tüm mahlukları Allah’ın gücüne karşı acizdir ve tüm mahluklar O’na itaat etmeleri gerekir.
Buna göre eğer bir mahluk bencillik yüzünden Allah tealaya itaat etmeyi reddeder ve O’nun ve kullarının karşısında isyan ederse, asi ve müstekbir olarak bilinir. Bu söyleme göre şeytan yaratılış tarihinin ilk müstekbiridir, zira ilahi fermana karşı itaatsizlik eden ilk mahluktur. Yine Adem’in yeryüzüne inmesi ve beşeri hayatın başlamasının ardından da sürekli bazı insanlar şeytana uyarak müstekbirler halkasına eklenir ve evliyalara ve insanlara karşı savaşır. İmam Humeyni -ks- söyleminde tüm toplumlarda ve ayrıca uluslararası düzende müstekbir ve mustazaf olmak üzere iki sınıf vardır ve İslam inkılabının ülküsü müstekbirlerle mücadele ve mustazaflara destek vermektir.
İmam Humeyni -ks- bu düşünceden hareketle eş zamanlı olarak hem iç istibdat ve zalim yönetimle ve hem küresel sulta düzeni yani ABD ve sovyetler birliği süper güçleri ile cihada başladı ve İran’da despot düzenin yenerek küresel istikbarla mücadele hareketinin bayraktarı oldu.
İmam Humeyni -ks- istikbarla mücadelenin sadece İran coğrafyasıyla sınırlı olmadığına inanır ve bunu alemin tüm mustazafları için kurtarıcı bir reçete olarak telakki ederdi.
İmam Humeyni -ks- ilk önce tüm İslam ülkeleri ve ardından alemin tüm mustazafların birlik olup müstekbirlere karşı direnmeleri gerektiğine inanırdı. İmam şöyle diyordu: biz tüm İslamî ülkelerin bu özelliğe sahip olmalarını ve İran’da gerçekleşen bu mananın tüm İslam ülkelerinde gerçekleşmesini ve dünyanın tüm mustazafları müstekbirlerin önünde durmalarını ve kendi sorunlarını çözmelerini ve haklarını almalarını istiyoruz ve bunu bilmeleri gerekir ki hak verilmez, alınır.
İmam Humeyni -ks- dünya mustazafları sonunda müstekbirlere karşı zafer kazanacakları yönünde ilahi vaadin kesin olduğu inancından hareketle tüm mustazafları bilinçlenmek ve istikbar cephesi ile mücadele etmek ve onların hegemonyasına karşı ortak bir blok oluşturmak ve bir direniş barikatı kurmak için evrensel bir parti kurmaya çağırarak şöyle diyordu: ben umarım İslam inkılabının zafere tüm dünyada mustazaflar partisinin kurulması için bir ön hazırlık olur ve tüm mustazaflar bu partiye katılmalarını ve mustazafların yolundaki sorunları ortadan kaldırmalarını ve alemin doğusunu ve batısını yağmalayan müstekbirlere ve yağmacılara karşı kıyam etmelerini ve müstekbirlerin mustazaflara zulmetmelerine izin vermemelerini umuyorum.
Ruhullah mektebinde ne Doğu ne Batı siyaseti resmen ilan edildi ve bu slogan İran İslam Cumhuriyeti’nin tüm uygulamalarının başında yer aldı. İmam Humeyni -ks- Doğu ve Batı kutuplarından bağımsızlık ve siyasi doğru yol İslam inkılabının eşsiz özellikleri olduğunu belirterek şöyle diyordu: İslam inkılabı sıradan bir inkılap değil ve hiç bir Doğu Batı blokuna bağımlı değil ve bu açıdan kendine özel özelliği vardır ve ne Doğu ne Batı, doğru yolu izlemekle her iki kutup karşısında durmuş ve hiç bir efsanevi güçten korkmamıştır.
İslam inkılabının bu özelliği anayasada da açık bir şekilde ifade edilmiştir. İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 10.maddesinde İslamî nizamın bağımsızlık ve sultacı güçlere karşı yükümsüzlük ilkesine vurgu yapılarak şöyle deniliyor: İran İslam Cumhuriyeti’nin dış politikası her türlü sultacılığı ve sultaya boyun eğmeyi reddetme, çok yönlü bağımsızlığı ve ülkenin toprak bütünlüğünü koruma ve müslümanların haklarını savunmaya ve sultacı güçlere karşı bağımsızlığa ve muharip olmayan devletlere karşı barışçıl ilişkiler kurmaya dayalıdır.
İmam Humeyni -ks- dünya mazlumları ve mustazaflarına destek vermeyi İslam inkılabının temel ilkelerinden biri olarak biliyor ve dünya müstekbirleri ile mücadelenin yanında mustazaf ve mazlum milletlerin bilinçlenmeleri ve onların müstekbirlere verdiği mücadelenin desteklenmesi gerektiğini belirterek şöyle diyordu: İran’ın hür milleti şimdi mantıkları top, tank ve sloganları süngü olan zümreye karşı dünyanın mustazaf milletlerine tam destek veriyor. Biz dünya genelinde Allah yolunda hak ve hakikat için mücadele eden tüm özgürlükçü hareketleri destekliyoruz.
İmam Humeyni’ye -ks- göre istikbar karşıtlığı ve mustazaflar ve mazlumlara destek vermenin tek yolu milletleri bilinçlendirmek ve İran milletinin kıyamını örnek almaları ve hiç bir ülkenin içişlerine karışmaksızın mümkündür ve bu mücadelenin sonucu da mustazafların izzet, özgürlük ve istiklale kavuşmalarıdır. Bu konu İran İslam Cumhuriyeti anayasasında 154.maddesinde şöyle beyan edilmiştir: İran İslam Cumhuriyeti tüm beşeri camianın saadetini kendi ülküsü olarak bilir ve istiklal, özgürlük ve hak ve adalet hükümetini tüm insanların hakkı olarak tanır. Dolaysıyla İran başka milletlerin her türlü içişlerine müdahaleden tam olarak sakınmakla beraber mustazaflara müstekbirlerle haklı mücadelesinde dünyanın neresinde olursa olsun destek verir.
İmam Humeyni -ks- dünyada sultacı hükümetlerin şekillenmesinin sebebi hakkında üç konuya işaret ediyor. Birinci mesele müstekbirlerin bencilliğidir. İmam Humeyni’ye -ks- göre dünyada tüm fesatların kökünü bencillik hastalığında aramak gerekir, zira bencillik iktidar hırsı ve başkalarına musallat olma eğilimine yol açıyor. İmam Humeyni’ye göre mustazafların kendini kaybetmesi ve mustekbirlerin onlara güçsüz olduklarını telkin etmesi, sulta düzeninin şekillenmesinde ikinci etkendir.
İmam Humeyni -ks- müstekbir düzenlerin ortaya çıkışının üçüncü etkeni olarak mustazaflar ülkelerin liderlerinin nefislerinin zayıf olmasına işaret ediyor ve onların küresel istikbar güçlerinden korkuları müstekbirleri küstahlaştırdığını belirtiyor.
Ruhullah mektebinde istikbar karşıtlığı eğilim, İmam Humeyni’nin -ks- halefi yani İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin döneminde de devam etti ve Ayetullah Hamanei de defalarca İslamî nizamın ABD elebaşılığında istikbar karşıtı mahiyetine işaret ederek şöyle demiştir:
İstikbar düzeni, İslam nizamın tam karşı noktasıdır. Biz istikbara karşıyız ve istikbarla muhalefet etmeye devam ederiz.
parstoday