Milli Gazete yazarlarından Anadolu Gençlik Derneği Adana Şube Başkanı Abdulaziz Kıranşal, bugün yayımlanan ‘Ümmetimizin Manevi Denetim Mekanizması’ başlıklı yazısında, Ümmetin üzerindeki bu büyük kuşatmayı yarmak istiyorsak önce Allah’ın yardımını hak etmek zorunda olduğumuzu ifade etti.

Kıranşal’ın söz konusu yazısı şu şekilde:

YERYÜZÜNDEKİ İslam toplumları olarak savaş, işgal, terör, kargaşa, ihanet, darbe, ekonomik kriz, açlık ve sefalet, ahlaksızlık, tefrika, itikadi sapkınlık gibi bin türlü bela ve musibetle imtihan olduğumuz bir asırda yaşıyoruz. İslami kaynaklarımız da toplumlara gelen bela ve musibetlerin ana sebeplerinin ya imtihan, ya ilahi bir uyarı ya da Kur’an ve Sünnet’ten uzaklaşıp günahlara ve isyana dalmanın bir sonucu olduğunu okuyoruz.
Elbette ki bela ve musibetlerin tamamı günahlar ve isyanlar yüzünden değildir. Allah›ımız büyük nimetler, fetihler ve mertebeler vermek istediği kullarını veya toplumları baş edilmesi güç sıkıntılarla da imtihan edebilir. Ancak ümmet coğrafyasında Allah’ımızın yasakladığı içki, kumar, zina, faiz, eşcinsellik, ateizm gibi büyük günahların kurumsallaştığı, ahlaksızlık ve tefrikanın zirveye çıktığı, Allah’ın hükümlerinin uygulanmadığı, namazın ve zekatın büyük oranda terkedildiği bir dönemde ümmet olarak başımıza gelen bunca bela ve musibetin sadece bir imtihan olduğunu düşünmek de ciddi bir idraksizlik olur.
Hele hele Allah’ımız, içerisinde peygamber bulunan, cennetle müjdelenmiş, Bedir görmüş, Uhud görmüş sahabilerin bulunduğu bir topluma bile “Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizle yaptıklarınızdan dolayıdır.” (Şura: 42/30) buyurarak, dönün kendinize bakın şeklinde uyarıyorsa bugün bu ümmetin âlimlerinin, hocalarının, şeyhlerinin, manevi önderlerinin üzerindeki en büyük görev İslam toplumlarının içerisine düştüğü bu büyük tufanın manevi sebepleri üzerinde de düşünüp, dönüp kendimize bakabilmemizi sağlayacak manevi denetim mekanizmasını harekete geçirmektir.
“Bir toplumda zina-fuhuş yayılıp, açıkça işlenirse hastalıklar artar, ölçü ve tartıda hile yapılırsa mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı olur ve idarecilerin zulmüne uğrarlar. Bir toplum mallarının zekâtını vermezlerse mutlaka yağmurdan (bereketten) menedilirler. Bir toplum Allah ve rasûlüne olan ahitlerini, sözlerini bozarlarsa o topluma kendilerinden olmayan bir düşman musallat olur ve ellerindeki servetin bir kısmını alır. Bir toplum Allah’ın kitabı ile hükmetmeyi bırakır ya da kitabın hükümlerinden işlerine geleni seçip alırlarsa Allah onların azaplarını kendi aralarında kılar (yani fitne, fesat, terör gibi belalarla birbirleriyle savaşırlar.)” (İbn Mace, Kitabu’l-Fiten, Bab,22) Efendimiz (s.a.s) bin dört yüz sene öncesinden savaş, terör, ekonomik kriz gibi birçok bela ve musibetin bir takım manevi sebepleri de olduğunu bildiriyorsa ahir zaman ümmeti olarak elbette ki bizler de başımıza gelen bunca sıkıntının siyasi, sosyal, ekonomik, askeri sebepleri üzerinde kafa yorup çözüm önerileri araştırdığımız gibi bu bela ve musibetlerin manevi sebepleri üzerinde de düşünüp, çözüm önerileri sunup, topluma ve yöneticilerimize gerekli uyarıları yapacak manevi denetim mekanizmasını harekete geçirmek zorundayız.
Enes (r.a), Rasûlullah’tan sonra toplumda baş gösteren bazı işleri görünce  “Siz bir kısım ameller işliyorsunuz ki onlar size göre son derece küçük ve kıldan bile önemsiz amellerdir. Halbuki biz onları, Rasûlullah (s.a.s) zamanında görünce toplumu helak edecek işler olarak görürdük.” (Buhari) uyarısı, bu manevi denetim mekanizmasının en güzel örneklerindedir. Ümmetimiz üzerindeki bu büyük kuşatmayı yarmak istiyorsak önce Allah’ın yardımını hak etmek zorundayız. Allah’ın yardımını hak etmek için ise iyiliği emretme ve kötülükten men etme mekanizmasını etkin bir şekilde yeniden devreye sokmak zorundayız.
0
Would love your thoughts, please comment.x