Hamas’taki kaynak The Cradle’a ayrıca şunları söyledi: “Katarlılar, Meşal’in bu kadar kader belirleyici bir tavır alamayacağını hissettiler.” İşte bu noktada Şeyh Yusuf El-Karadavi (İhvan’ın manevi rehberi olarak kabul edilir) müdahale ederek henüz karar vermemiş Haniye’yi ve Ebu Merzuk’u baskı altına aldı.
Hamas’ta rejim değişikliği ve Suriye’ye dönüş
The Cradle
Eylül ayının ortalarında, Filistin direniş hareketi Hamas, on yıllık uzaklaşmanın ardından Suriye ile ilişkilerini yeniden kurduğunu ve kendi kendine empoze ettiği Şam sürgününe fiilen son verdiğini belirten bir açıklama yaptı.
Hamas, Mart 2011’de Suriye krizinin patlak vermesinden sonra, sözde Arap Baharı’nın zirvesinde, ana örgütü Müslüman Kardeşler (İhvan) ile uyumlu olarak bir zamanlar sadık müttefiki olduğu Suriye hükümetine sırtını döndü ve İslamcıların hâkimiyetindeki “devrim”e destek verdi.
Kilit Arap devletlerinde hükümetler çökerken, İhvan, örgütlerinin Gazze’den Mısır, Libya, Tunus ve Suriye’ye kadar liderlik rolüne yükselme zamanının geldiğini hissetti.
Yine de Hamas liderliğinin Şam’ı terk etme kararı, hareket içindeki etkili çevrelerin, özellikle de askeri kolu El Kassam Tugayları’nın güçlü muhalefetiyle karşılaştı.
Hamas’ın Suriye’ye yönelik resmi tutumuna rağmen, özellikle Hamas’ın kurucu üyelerinden Mahmud el-Zahar ile Muhammed el-Deyf, Mervan İsa, Ahmed el-Cabiri ve Yahya Sinvar gibi bir dizi El Kassam Tugayı liderinin ilişkilerin kopmasına yönelik iç muhalefeti yıllarca sürdü.
Bugün, bu denge önemli ölçüde değişti. Sinvar şu anda Gazze Şeridi’nde Hamas’ın lideri ve onun ekibi hareket içinde güçlü bir şekilde yükselişte.
Amman’dan Şam’a ve Doha’ya
Ancak 2011’de, Suriyeli müttefikini terk etme kararı konusunda son sözü söyleyen kişi, Hamas’ın o zamanki Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal idi.
Meşal, Ürdün hükümetinin onu sınır dışı etmeye karar verdiği 1999 yılında Amman’daki Hamas ofisinin direktörüydü. “Bir süper güçle, iadesini gerektiren anlaşmaları olduğu” bahaneleriyle kendisini almayı reddeden bir dizi Arap başkentinin havaalanları arasında seyahat edip durdu.
Meşal’i sadece Şam kabul etmişti. Suriye devletinin Müslüman Kardeşler ile ilişkilerindeki tarihsel gerginliğe rağmen, Meşal’e çalışma özgürlüğü verildi ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile kişisel bir ilişki kurdu. Sonraki yıllarda Hamas’a başka hiçbir Arap başkentinde sahip olmadığı olanaklar ve kaynaklar tahsis edilecekti.
Suriye, El Kassam Tugaylarından yüzlerce direniş savaşçısına, eğitilmeleri ve füze ve keşif uçağı gibi kaliteli silahlar üretmeleri için kapılarını açtı.
Bir Suriyeli kaynak The Cradle‘a, Suriye’deki Hamas liderlerinin ve üyelerinin sahip olduğu ayrıcalıkların Suriye vatandaşları için bile geçerli olmadığını söyledi. Meşal’in Şam’daki ikamet ve güvenliğinin yüksek maliyetine ek olarak, devlet ona ve yoldaşlarına başkentin en zengin mahallelerinde düzinelerce lüks ev sağladı.
Suriye ayrıca kuşatma altındaki Gazze Şeridi’ne yüksek kaliteli silahların ulaşmasını kolaylaştıran ülkelerin başında geliyordu. Direnişteki bir kaynak The Cradle‘a, 2009-2011 yılları arasında Gazze’ye ulaşan ilk Kornet füzesinin Suriye’den Başkan Esad’ın onayıyla geldiğini ve o zamanki El Kassam Tugayları Lideri Ahmed el-Cabiri tarafından teslim alındıklarını söyledi.
Öte yandan Suriye silah depoları üzerinden Gazze’ye sokulan İran ve Rus füzeleri de, Filistin direnişi için hayati önemdeydi.
Meşal Doha’yı seçiyor
Hamas’ın Şam’dan ayrılma kararının hiçbir şekilde oybirliğiyle alınmadığını, sonuçta bunun siyasi büro şefi Meşal’in çağrısı olduğunu kabul etmek önemlidir.
Bir Hamas kaynağı The Cradle‘a, Suriye krizinin patlak vermesinden altı ay sonra, Eylül 2011’de Meşal’in Katar Başbakanı ve dönemin Dışişleri Bakanı Hamad bin Casim el-Tani’den Doha’yı ziyaret etmesi için bir davet aldığını bildirdi. Katar’ın acımasız Suriye savaşında İslamcı muhalefeti finanse eden ve silahlandıran ilk devletlerden biri olduğunu hatırlayın.
El-Tani’nin tahminlerine göre, “Suriye devrimi” muhtemelen Esad hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanacaktı. Meşal’e, deyim yerindeyse batan gemiyi terk etmesini tavsiye ettiği bildiriliyor. Çünkü kaynağa göre “isyan başarılı olursa, Esad’ın yanında kalanlar, Saddam Hüseyin’in yenildiği Körfez Savaşı’ndaki Yaser Arafat gibi boğulacaklar” demiş.
El-Tani, Hamas’ı İran’ın himayesinden uzaklaştırmak için hareketi mali olarak desteklemeyi ve operasyonları için Katar başkentinde ve Türkiye topraklarında coğrafi bir alan sağlamayı teklif etti.
Meşal’in ev sahibine böyle bir kararın tek taraflı olarak alınamayacağını ve onay için Hamas Siyasi Bürosu ve Şura Konseyi’ne başvurması gerektiğini bildirdiği söyleniyor.
İç muhalefet
Meşal Şam’a dönüş yolundayken, Katar’ın teklifiyle ilgili Hamas liderliğini bilgilendirmek için bir dizi bölge ülkesinde koşuşturmaya başladı. Anlaşmanın Siyasi Büro ve El Kassam Tugayları üyelerinin çoğunluğu tarafından reddedildiğini söylemek yeterlidir.
Hamas kaynağı şunları söylüyor: “Kassam’ın ikinci adamı Ahmed el-Cabiri; Mahmud el-Zahar, Ali Baraka, İmad el-Alami, Mustafa el-Ladawi ve Üsame Hamdan ile birlikte Suriye liderliğine yönelik bu ihaneti reddetti.”
Öte yandan Meşal; Musa Ebu Merzuk, Ahmed Yusuf, Muhammad Gazal, Gazi Hamad ve Ahmed Bahr’ın yanı sıra Yunus el-Astal, Salih el-Raqab ve Ahmed Nimr Hamdan gibi hareketin bir dizi şeyhinden de destek gördü. O sırada Gazze’deki Hamas hükümetinin başkanı olan İsmail Haniye’nin belirleyici bir pozisyonu yoktu.
Meşal’in muhalifleri, Hamas’ın bir direniş hareketi olduğu için bölgenin Direniş Ekseni olan İran, Hizbullah ve Suriye ile bağlarını kesmenin yanlış olacağını ve bu ittifaktan ayrılmanın “Normalleşme Ekseni”ne [İsrail] katılmaktan başka bir seçenek bırakmayacağını söylediler.
Meşal daha sonra Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Genel Sekreteri Kemal Naci’den bir telefon aldı. Bu telefonda kendisine Suriyelilerin onun Katar’a yaptığı ziyaretin tüm ayrıntılarını bildiği ve Hamas liderliğindeki tartışmaların farkında oldukları bildirildi.
Kaynağa göre Naci, Meşal’e Hamas’ın “Suriye gibi sıcak bir kucak bulamayacağını ve Şam’ın, Müslüman Kardeşler ile tarihsel anlaşmazlığına rağmen Suriye krizi konusunda Hamas’tan herhangi bir beyanda bulunmasını istemeyeceğini” söyledi.
Hamas’taki kaynak The Cradle‘a ayrıca şunları söyledi: “Katarlılar, Meşal’in bu kadar kader belirleyici bir tavır alamayacağını hissettiler.” İşte bu noktada Şeyh Yusuf El-Karadavi (İhvan’ın manevi rehberi olarak kabul edilir) müdahale ederek henüz karar vermemiş Haniye’yi ve Ebu Merzuk’u baskı altına aldı.
Kader toplantıları
Meşal daha sonra Türkiye’yi ziyaret etmeye davet edildi ve burada Katar İstihbarat Bakanı ve Türk istihbaratından görevliler eşliğinde Suriyeli silahlı gruplarının liderleriyle bir araya geldi. Orada kendisini “Muhalefetin Şam’ın Mezzeh semtindeki Cumhuriyet Sarayı’nın birkaç adım ötesinde olduğuna ve Esad rejiminin sayılı günleri kaldığına” ikna ettiler.
Hamas’ın Sudan’daki siyasi büro toplantısı dönüm noktası oldu. Bu toplantıda, bazı katılımcıları şaşırtacak şekilde, hem Haniye hem de Ebu Merzuk, Meşal’in tarafında yer aldı ve Şam’dan “gizlice” çekilme kararı verildi.
Kararın alınmasından sonra Katarlılar, Katar Emiri Hamad bin Halife el-Tani’nin ilk Arap devlet başkanı olarak Gazze’ye yaptığı ziyaretiyle Meşal’in Hamas içindeki konumunu daha da güçlendirmeye çalıştılar. Bu ziyaret sırasında al-Tani, yeniden inşa ve kalkınma projelerinde kullanılmak üzere 450 milyon doları aşan bir “cömertlikte” bulundu.
Ancak Hamas’ın Şam’ı terk etme yönündeki bu can alıcı kararı, bu tavrın stratejik anlamda akıllıca olmadığına inanan askeri kanat tarafından aynı coşkuyla karşılanmadı.
Şam’a geri dönüş
Sonraki yıllarda gerçekleşen büyük bölgesel değişiklikler Halid Meşal’in düşüşüne ve Hamas’ın Siyasi Bürosu liderliği görevinden alınmasına katkıda bulundu.
Suriye devleti, Esad’ı devirmeye yönelik ortak NATO-Körfez çabaları karşısında kararlılığını korudu. Rus askeri müdahalesi, savaş alanındaki güç dengesini değiştirdi, Suriye siyasi ve silahlı muhalefeti dağılmaya ve ağır kayıplar vermeye başladı. İhvan’ın Mısır’daki yönetimi ve Libya ile Tunus üzerindeki kontrolü çöktü ve Katar ile yaşadıkları gerginlik Suudi Arabistan ve BAE’nin Suriye konusundaki tutumunu değiştirmesine yol açtı.
Bu çarpıcı bölgesel aksiliklerle, ne Katar ne de Türkiye desteğinin Hamas’ın direniş modeli için gerçek bir stratejik değer sunmadığı ve İran ile Suriye’nin askeri desteğindeki azalmanın bıraktığı boşluğun yerinin dolmayacağı çabucak ortaya çıktı.
Dahası, El-Kassam Tugayları, İsrail’in sürekli saldırılarına karşı anlamlı bir silahlı direnişi sürdürmek şöyle dursun, üyelerinin maaşlarını bile güvence altına alamayarak kendisini ciddi mali zorluklarla karşı karşıya buldu.
O zamanlar Hamas’ın gelirleri esas olarak Gazze sakinlerinden alınan vergilerden elde edilirken, ABD gözetimi altındaki Katar desteği, Katar’daki Hamas liderliğinin masraflarını karşılamak ve Gazze’deki hükümet çalışanlarına mevsimlik mali hibeler sağlamakla sınırlıydı.
Meşal’in iktidardan düşmesi
Toplamda tüm bu olaylar ve Filistin direnişinin durgunluğu, Hamas liderliğini bölgesel kartlarını yeniden dizmeye ikna etti. Serbest bırakılan tutuklu Yahya el-Sinvar’ın Gazze’deki yeni Hamas lideri olarak kazandığı büyük seçim zaferi, yepyeni bir gündemi canlandırmanın ilk kıvılcımı oldu.
El-Kassam Tugaylarının tarihi liderlerinden biri olan Sinvar, İran ve Hizbullah ile ilişkileri baştan almaya ve hareketin nihai olarak Şam’a dönüşü için çalışmaya karar verdi.
Bölgesel değişikliklerin artık kendi lehine olmadığını anlayan Meşal, basın açıklamalarıyla Suriye devletini defalarca kez pohpohlamaya çalıştı. Ancak Direniş Ekseni genelinde Meşal’in artık hoş karşılanan veya güvenilir bir figür olmadığına dair kesin bir karar verilmişti.
Bu, özellikle Suriye güvenlik servisleri tarafından, Meşal’in düzinelerce Hamas üyesiyle birlikte, silahlı grupları desteklemek amacıyla İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (IRGC) ve Lübnan Hizbullahı’nın gizli üslerini ifşa ettiği, stratejik Yermuk mülteci kampı ve doğu Guta bölgesindeki silahlı muhalefete silah kaçırdığı ve onlara gizli tüneller kazma konusunda uzmanlık sağladığı iyice anlaşıldıktan sonra netlik kazanmıştı.
Meşal’in izolasyonu, Aralık 2021’in sonunda, resmi olarak Hamas’ın dış ilişkiler sorumlusu olmasına rağmen Beyrut ziyareti sırasında Hizbullah’ın onu kabul etmeyi reddetmesiyle iyice belirginlik kazandı.
Hamas kaynağına göre Meşal, “Siyasi Büro ve Şura Konseyi liderlerinin Suriye ile ilişkilerin yeniden kurulması konusundaki fikir birliğini vardığını ve Şam’a dönme kararının alındığını geçen Haziran sonunda basına sızdırdıktan sonra da bu konsensüsü engellemeye çalıştı.”
Hamas, Meşal sonrası
Meşal’in bu bilgiyi sızdırması medyada kaosa neden oldu ve bunu Hamas’a rotayı tersine çevirmesi için yapılan baskı girişimleri izledi. Müslüman Kardeşler’in en önemli sekiz akademisyeni tarafından yayınlanan bir bildiride, Hamas’a “ümmet için taşıdığı büyük kötülükler” nedeniyle kararını yeniden gözden geçirmesi tavsiye edildi.
Bu arada Meşal, İran, Lübnan ve Suriye’ye paralel olarak Ürdün ile ilişkileri yeniden kurmaya çalışmakla meşguldü. Ancak kaynak, Hamas’ın geçtiğimiz günlerde Suriye’ye döneceğini açıklamasıyla birlikte, “Meşal ve arkasındaki Katarlıların çabaları boşa çıktı” diyor.
Hamas ve Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, yalnızca Filistin direnişi için elde edebileceği askeri getiri açısından değil, aynı zamanda Türkiye ve Katar’ın Suriye ile bağlarını yeniden kurmasının yolunu açabileceği için de önemlidir. Her ne kadar Doha şimdiye dek çok isteksiz davransa da.
Meşal kampını devre dışı bırakma kararı, bu bölgesel jeopolitik nüfuz savaşında Suriye’nin değil ama en sonunda Hamas’ın rejiminin değiştiğini gösteriyor.
Kaynak: https://thecradle.co/Article/Analysis/16060
Çeviri: Medya Şafak