Her ne kadar Hamas da İran da aralarındaki bağları onarmanın zamanı geldiğini düşünseler de, yakınlaşmalarını sınırlayacak bir takım engeller bulunuyor.
YDH-Adnan Ebu Amer, Katar’ın el-Cezire televizyonunun web sitesinde yayımlanan yazısında Hamas ile İran ilişkilerini değerlendirdi.
16 Temmuz’da İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’nin Gazze’de bir video konferansa katılması kararlaştırılmıştı.
Onun konuşması son anda iptal edildi ve diğer generallerden Gulam Hüseyin Gaybperver, programı düzenleyen yetkililerin açıklamasına göre İsrail’in parazit yapması sebebiyle yaşanan teknik sorunlara rağmen Tahran’dan Arapça bir konuşma yaptı.
Törene katılmaları kararlaştırılan Hamas ve İslami Cihat liderleri, törenden önce gelişlerini iptal ettiler.
Törene katılan en üst düzey Hamas yetkilisi, Evkaf Başkanı İsmail Rıdvan’dı. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nden Cemil Mazhar da katılanlar arasındaydı.
Bu konferans, Suriye konusundaki ihtilafların ardından Hamas ile Tahran arasındaki ilişkilerin iyileşmeye başladığının göstergesi olan son gelişmeydi.
2012 yılında Hamas, Suriyeli muhalifleri destekleme kararı aldı ve bu da Şam ve Tahran’la ilişkilerinin kesilmesine neden oldu.
Şimdi altı yıl sonra bölgede meydana gelen değişimler, bu iki eski müttefikin ilişkilerini yeniden başlatmasına sebep oldu.
Ancak bazı sebepler, 2011 öncesindeki sıcak ilişkilere dönülmesini zorlaştıracak.
Hamas neden ilişkileri iyileştirmeyi düşünüyor?
Hamas’ın İran’a yakınlaşma sebeplerinden biri, nakit para sıkıntısıdır. Mısır ordusunun Hamas’ın asli gelir kaynaklarından biri olan Sina’daki tünelleri tahrip etmesi, İsrail’in Gazze ablukasını arttırması ve Filistin Özerk Yönetiminin devlet memurlarının maaşları için ödediği bütçeyi kesmesi, Gazze’deki mali krizin hız kazanmasına neden oldu.
Bunun sonucunda halkın öfkesi artıyor ve Hamas da alternatif mali kaynaklar bulmak için yoğun bir çaba sarf ediyor.
İlişkilerin 2017 ortalarında iyileşmeye başlamasından itibaren, İran’ın Hamas’a mali desteğini sürdürmesi konusunda çok şey söylendi. Tabi 2012 öncesine göre daha az bir oran mevcuttu.
Bu mali desteklerin miktarı konusunda hiçbir resmi veri bulunmuyor; ancak İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman, mart ayında yaptığı açıklamada Hamas’ın tünel ve silah için 260 milyon dolarlık yatırım yaptığını söyledi.
Bununla birlikte İran şu an ekonomik krizle karşı karşıya bulunuyor. Parasının değeri giderek azalıyor, yabancı yatırımcılar, Amerikan yaptırımlarından korktukları için İran’ı terk ediyorlar.
Petrol satışının önümüzdeki aylarda hızla azalması bekleniyor. Bütün bunlara rağmen Tahran, Lübnan ve Irak’taki müttefiklerine mali destek vermeye devam ediyor.
İsrail’in mevzilerini ve üslerini sürekli olarak bombaladığı Suriye’de pahalı bir savaş yürütüyor.
Sonuç olarak İslam Cumhuriyeti, iç istikrarını bozabilecek şekilde halkın her geçen gün artan öfkesiyle karşı karşıya bulunuyor.
Dolayısıyla Hamas’a her ne kadar mali yardım yaparsa yapsın bu yarım sınırlı ölçüde olacaktır.
Zorluklar neler?
Her ne kadar Hamas da İran da aralarındaki bağları onarmanın zamanı geldiğini düşünseler de, yakınlaşmalarını sınırlayacak bir takım engeller bulunuyor.
Öncelikle, Hamas Şam’la geçmiş anlaşmazlıklarının üzerine yeni bir sayfa açma konusunda samimi bir ilgi göstermiş olsa da, Suriye rejimi Hamas’ın İran’ın liderliğini yaptığı şu “direniş eksenine” yeniden katılmasına karşı.
İran ve Hizbullah’ın onları uzlaştırmak için gösterdiği çabalar fazla yol kat etmedi.
Aynı zamanda, Hamas da bu cephede çok ileri gidemiyor; çünkü bu Arap sokaklarında sahip olduğu desteği riske atmak anlamına gelir.
Tıpkı, yıkıcı müdahalelerde bulunduğu ve mezhepçi kışkırtmalar yaptığı suçlamasıyla Arap ülkelerinde sürekli olarak kınanan İran gibi, Esed rejimi de Arap dünyasında çok ciddi bir çoğunluk tarafından olumsuz olarak algılanmayı sürdürüyor.
Bu koşullar Hamas yetkililerini açıkça ve doğrudan bir şekilde Şam’la barışmaktan ve hatta yeniden İran’la kucaklaşmaya koşmaktan alıkoyuyor.
Bir diğer sorun da İsrail’in Hamas’a karşı söylemini bir süredir yükseltmesi ve Gazze’ye askeri eylem tehdidinde bulunması.
Hamas’ın uluslararası kamuoyundaki duruşu İsrail’e kıyasla zayıf olduğundan, İsrail’in uluslararası karar verici çevrelerde dolaştırdığı “terör örgütü” etiketi Hamas’ı endişelendiriyor.
İran’la açıkça bir araya gelmek İsrail’in bu silahlı örgüte karşı argümanlarını güçlendirebilir.
Mısır da Hamas’ın İran’ın kucağına dönmesinden pek memnun değil. Çeşitli vesilelerle, Mısır rejimi Hamas yetkililerinin Kahire üzerinden İran’a seyahat etmesini engelledi.
Mısır, Gazze’yi bir diplomatik dosya olarak kendi tekelinde tutmak istiyor. Dolayısıyla, Gazze’yle ilgili bir eylemde bulunmaya çalışan herhangi bir üçüncü tarafa karşı fazlasıyla hassas.
Özellikle de İran gibi, çok sayıda Arap başkentindeki artan nüfuzu Mısır rejimini endişeye düşüren bir tarafa karşı hassas.
Bütün bu zorluklara rağmen Hamas, İran’la ilişkilerini onarma çabasından vazgeçecek gibi görünmüyor.
Mevcut bölgesel dinamikler ve artan kutuplaşma bu çabaları daha da acil kılıyor.
16 Temmuz olayı, bu çabaların sürmekte olduğunun bir göstergesi, her ne kadar tedbirli hareket etseler de (bu yüzden üst düzey Hamas yetkilileri katılımlarını son anda iptal ettiler.) Hamas ve İran, üzerlerine binen bölgesel ve uluslararası aktörlerin baskıları arttıkça, bu iki aktör arasındaki yakınlaşma yoğunlaşacağa benziyor.
Çeviri: YDH