Şehit Murtaza Mutahhari’nin şehadet yıldönümü dolaysıyla düzenlenen 10. Uluslararası Hikmet-i Mutahhar oturumu İran ve dünyanın diğer ülkelerinden gelen yetkililer ve düşünürlerin katılımı ile Tahran’da gerçekleşti.

Oturumda İran Devlet Radyo Televizyon Kurumu Başkanı İzzetullah Zergami ve İslamî Şura Meclisi milletvekili ve Fars Dili ve Edebiyatı Akademisi Başkanı Golam Ali Haddad Adil birer konuşma yaptı. Oturumda ayrıca Tackistan’dan Seyyid Cumahan Seyyidov ve Pakistan’dan Ümmi Selma Hüseyni ‘Şehit Mutahhari ve Düşünceleri’ hakkında birer konuşma yaptılar.

İranlı büyük düşünür şehit Mutahhari’yi anmak amacıyla düzenlenen oturuma İranlı düşünür ve araştırmacılardan başka yaklaşık 150 yabancı konuk katıldı. İran Devlet Radyo Televizyon Kurumu Başkanı İzzetullah Zergami oturumda yaptığı konuşmada şehit Mutahhari açısından vahdet meselesi üzerinde durdu. Zergami, Şehit Mutahhari’nin en önemli özelliklerinden biri, toplumun gereksinimlerine özel ilgi göstermek olduğunu belirterek şu ifadelere yer verdi: “Bu özellik şehit Mutahhari’yi başkalarından ayırt eden özelliğidir. Eğer şehit Mutahhari bugün aramızda olsaydı, zamanının büyük bir bölümünü vahdet ilkesi üzerinde harcardı. Şehit Mutahhari’nin vahdetle ilgili görüşleri gayet net ve uygulamalı biçimdedir. Şehit Mutahhari konu hakkında genel konuşmaktan sakınmış ve uygulamalı alanlara girmiştir. Vahdet ilkesi sadece idelojiye ve teorik tartışmalara münhasır değildir ve bizler vahdet konusunda doğru davranmamız gerekir. Şehit Mutahhari vahdet hakkında hem ideolojik tartışmalara yer vermiş ve hem davranış tartışmaları üzerinde durmuştur. Üçüncü aşamada şehit Mutahhari vahdet konusunda pratik ve belli uygulamalardan söz ediyor ve bir sonraki aşamada da vahdetin yolundaki engeller hakkında yararlı konulara temas ediyor. Şehit Mutahhari’ye göre vahdet, asil bir ilkedir ve İslamî tefekkürde de vahdet konusunun asaleti söz konusudur ve kesinlikle marjinal bir tartışma değildir ki zamanın zorunluluğu olarak değerlendirelim. Şehit Mutahhari açısından vahdet temel bir konudur ve bunu İslamî asil kaynaklardan algılamak da mümkündür.”

Dr. Haddad Adil de uluslararası Hikmet-i Mutahhar oturumunda oturumun ekseni Mutahhari, akılcılık ve vahdet olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Şehit Mutahhari ta gençlik çağından itibaren İslam dünyasının vahdetine önem verdi ve bakış ufku da çok genişti ve kendisini yaşadığı mahalleye veya kente sınırlamadı. Şehit Mutahhari başta vahdet olmak üzere müslümanların meselelerine ilgi duyardı. Vahdet İslam’ın temel ilkelerinden biridir ve şehit Mutahhari bu meseleyi öylesine titiz ve dakik bir şekilde açıyor ki sanki İslamî vahdetle ilgili yazdığı makaleler daha dün yazılmış gibidir ve asla bu yazıların eskidiğini hissetmezsiniz. Şehit Mutahhari İslamî vahdetten maksat İslamî mezheplerin izleyenleri inançlarından el çekerek bir birinin inancına ortak olmaları anlamına gelmediğine inanırdı. Şehit Mutahhari’ye göre vahdet sosyal bir meseledir ve Şii ve Sünni Müslümanların oturup karşılıklı konuşmaları ve bir birinin şüphelerini gidermeleri gerekir ve inanç açısından yaşadıkları anlaşmazlıklar onların ortak düşmana karşı birlik olmalarına mani olmaması gerekir. Şii ve Sünni Müslümanlar anlaşmazlıklarını her iki tarafın zarar göreceği şekilde ilerletmemeli, onlar düşmanlara karşı birlik olmalıdır.”

İslamî Şura Meclisi milletvekili Haddad Adil sözlerini şöyle sürdürdü: “Şehit Mutahhari esasen akılcı bir düşünürdür ve tüm görüş ve inancının temeli akılcılık üzerine inşa edilmiştir. Şehit Mutahhari bize akılcılık yolunu gösteriyor ve bizden vahdet için aklımızı kullanmamızı tavsiye ediyor. Aklın verdiği ilk ders ise ortak düşmanı defetmek, aramızdaki anlaşmazlıklardan daha önemli olduğudur. Bu akli açıdan kesin bir durumdur ve aklı olan herkes bunu çok iyi bilir. Eğer İslam dünyasında bu şekilde bir akılcılık oluşursa bir çok sorunumuz çözümlenir. Hiç kimsenin Müslümanların ortak düşmanları olduğu konusunda kuşkusu yoktur ve bölgede yaratılan krizlerin küresel Siyonizm’in işi olduğu herkesçe bilinmektedir. Şii ve Sünni Müslümanlar için en önemli ve en öncelikli mesele, İslam topraklarını ve varlığını İslam’ın varlığını hedef alanlara karşı savunmaktır.”

Dr. Haddad Adil konuşmasında şehit Mutahhari’nin hayatının da İslamî vahdetle ilgili görüşleri ile örtüştüğünü belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şehit Mutahhari, Siyonizm’in Batı’nın destekleri ile Filistin’i işgal ettiğini görünce, büyük bir azim ve irade ile bu konudan söz etmeye başladı. Belki bazıları bilmeyebilir veya önemsemeyebilir, ama şehit Mutahhari Kudüs ve Filistin hakkında İslam inkılabı zaferinden önce yaptığı ciddi ve sert konuşmaların ardından Şah rejiminin istihbarat örgütü Savak onu yakaladı. Şehit Mutahhari bu doğrultuda üstadı Allame Tebatebai ile birlikte Filistin milletine yardım için bir banka hesabı açtı ve halktan Filistin milletine yardım etmek için bu hesaba para aktarmalarını istedi, ancak Savak bu hesabı da kapattırdı ve Filistin milletine yardım edilmesini engelledi.”

Günümüzde İslam dünyasında vahdet zarureti şehit Mutahhari’nin yaşadığı döneme nazaran daha da fazla hissediliyor, çünkü Dr. Haddad Adil’in de işaret ettiği üzere, bugün artık dünya İslam’ın gücünü görüyor ve bu yüzden düşmanların İslam’a darbe indirmek için komploları arttığı gözleniyor. Dr. Haddad Adil şöyle devam ediyor:“Bugün İslam dünyası dinin toplumların yönetilmesi ve uygun yaşam için iyi bir model sunduğunu gösterdi ve düşmanlar için İran İslam Cumhuriyetinin dünya halkına örnek oluşturması ve dünya halkı da bu örneğe bakarak ayaklanması ve sekularizm ve laikliği bir kenara itmesi ve kendini istikbar ve tağut sultasından kurtarmasından daha tehlikeli bir şey olamaz. Dolayısıyla düşman, Şii ve Sünni müslümanların asırlar boyu yan yaya yaşamış ülkelere yöneliyor, buralarda tekfirci akımları harekete geçiriyor, ihtilafları abartıyor ve böylece müslümanları kardeş kavgasına tutuşturuyor. Bu ülkelerin en somut örneği Suriye’dir. Suriye siyonizme karşı boyun eğmeyen ve teslim olmayan tek Arap ülkesidir ve bugün hepimizin ortak düşmanları, yani Batı ve küresel siyonizm bu ülkenin yönetimini devirmeye çalışıyor. Suriye krizinin siyonistlerin işi olduğunu anlamak asla zor bir iş değildir. Suriye’de nerede tekfirciler zor durumda kalırsa siyonist rejim İsrail savaş uçakları oralarını bombardıman ediyor. Bu durumda Suriye krizinin perde arkasında siyonistlerden başka kimse olmadığı rahatça anlaşılıyor.”

Dr. Haddad Adil konuşmasının devamında İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei’nin vahdet ve İslamî uyanışla ilgili beyanatına işaret ederek şöyle devam etti: “İslam İnkılabı Rehberi her fırsatta vahdete ve düşman komplolarına karşı uyanık olmaya vurgu yapmıştır. Bu, İslam ve Şii Müslümanların iftihar kaynağıdır ki bir ülke İslam öğretileri ile zafere ulaşsın ve dünyada bir toplum İslam öğretileri ile yönetilsin. Madem bu durum İran’da gerçekleşti, o zaman Müslümanların arasında vahdet etkeni olmalıdır. İran İslam Cumhuriyeti İslam dünyasının kurtuluşu için çaba harcamalı ve bu yolda vahdete vurgu yapmalıdır. Son yıllarda Batı ve siyonizmin bölgede yaşanan İslamî uyanış sürecini karşı komploları dikkat çekiyor. Onlar İslamî uyanışı etkisiz hale getirmek ve bu uyanışın yükselen dalgasını yatıştırmak için tekfirci akımı ileri sürdü ve böylece İslamî uyanışın başka ülkelere yayılmasını engellemeye çalıştı. Bizler bu konuyu anlamalıyız. Eğer Şehit Mutahhari aramızda olsaydı her şeyden ziyade dinin akılcılık ilkesinden hareketle din kardeşlerini İslamî vahdete davet ederdi.”

Hikmet-i Mutahhar zirvesinde Pakistanlı araştırmacı bayan Selma Hüseyni Şehit Mutahhari hakkında yaptığı araştırmaları şöyle anlattı: “Ben ta çocukluk çağında Şehit Mutahhari ile tanıştım. Babam Mutahhari’nin yazdığı kitapları bana okur ve ben de her geçen gün yeni kitaplarını dinlemeye merak sarardım. Şehit Mutahhari bir öğretmen ve bir simgedir. Şehit Mutahhari’nin eserleri düşüncemde yeni ufuklar açtı. Şehit Mutahhari’nin eserleri bireysel ve sosyal yaşam için büyük derslerle doludur ve ben herkese, yaşamını ve düşüncesini geliştirmek için bu şehidin eserlerini okumasını tavsiye ederim.”

islami beyan

0
Would love your thoughts, please comment.x