İmam Humeni Dr. Mustafa Çamran’ın şehadetinden sonra “Çamran gibi ölünüz! Sınırlarda öldürülen bu askerler gibi ölün. Bu azizlerin yazdıkları vasiyetnameleri okuyun. Bunlardan birazcık ders alın.” demiştir.
Dr. Mustafa Çamran, 1932 yılında Tahran’da dünyaya gelir. Lise yıllarında İslami mücadele ile tanışan Çamran, Tahran Üniversitesi’nde Müslüman öğrenci derneklerinde liderlik yapar. Şah rejimine ve İngiliz emperyalizmine karşı gösteri ve eylemler tertipler.
Doktorasını Amerika’da Elektro-Fizik dalında yapar. Burada okuduğu sıralarda Müslüman Öğrenciler Birliği kurarak hizmetlerde bulunur. Eğitimini tamamladıktan sonra İran’a döner. 1963 yılında ’15 Hordad Kıyamı’na katılır. İran Şahı tarafından kanlı bir şekilde bastırılan bu kıyamda binlerce Müslüman şehid olur. Olaydan sonra Mısır’a gitmek zorunda kalan Çamran, burada Filistin davası ile ilgilenir. Savunma ve silah eğitimi alır. Daha sonra Lübnan’a geçer. Burada da emperyalizm ve Siyonistlere karşı mücadelenin İslamî bir tarzda olması için elinden geleni yapar. Mücadeleyi İslamî bir zemine çekmeye çalışır.
1970 yılından “Hareketû’l Mahrumin” teşkilatını kurar. İmam Musa Sadr ile birlikte bir müddet sonra bu hareketin askeri kanadı olacak ‘Emel’ hareketini oluşturur ve Siyonist İsrail’e karşı silahlı savaş başlatır ve Hizbullah hareketinin yeşermesinde önemli etkisi olur.
İran İslam İnkılabı’ndan sonra memleketine döner ve Devrim Muhafızları’nın örgütlemesinde önemli rol alır. İyi bir savaşçı olmakla beraber iyi bir fikir ve düşünce adamıydı. Marksizim, sosyalizm ve nasyonalizm konularında kendisini yetiştiren Çamran, konuşma ve yazılarıyla İslam düşüncesini ve İslam’ın dünya görüşünü mükemmel bir şekilde gözler önüne getirir. Yazmış olduğu kitaplar çeşitli dillere çevrilir. Türkçe’ye çevrilen ‘Biz ve Allah’ ve ‘Ruhun İrfanla Yükselişi’ kitapları binlerce insan tarafından beğeniyle okunur.
Dr. Mustafa Çamran, irfani yönü ileri, fedakârlık simgesi, cesur, sabırlı, mütevazı ve kendini aşmış istikamet sahibi biriydi. Dünya menfaatlerinden hiçbir şeyi kendisi için istemiyordu. Korku ile tanışmamıştı. Riyanın en küçük unsuru dahi kendisinde tezahür etmemesi için gece namazlarında ve seher vakitlerinde Allah’a dua ederken kimsenin haberdar olmaması için dikkat ederdi.
İran-Irak savaşında da önemli askeri görevlerde bulunan Mustafa Çamran, 1981’de İran’ın güneyinde yer alan Dehleviye bölgesinde bir operasyon sırasında şehit olur.
Şehit Çamran’ın Kaleminden
“… Andolsun Allah’a ki, kanımızın son damlasına kadar iç ve dış düşmanlara karşı savaşacağız. Evrensel İslam İnkılabı’nı koruyacağız! Alemin tümünde Hakk ve Adaletin istikrarına, tağutların ve şeytanların yok edilişine kadar mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Söylediklerime sadık kalacağıma Allah şahidimdir!..”
“Allah’ım! Yaptıklarım için Senden her hangi bir mükafat istemiyorum ve fedakârlıklarımdan dolayı böbürlenmiyorum. Her neyim var idiyse Sen verdin ve ne yaptımsa, Sen kolaylaştırdın da yapabildim. Bütün yetenek ve kabiliyetlerim ve tüm varlığım Senin iradenin bir sonucudur. Sana sunacak, kendimden olan hiçbir şeyim yok. Kendi kendime ecir işleyecek kadar hiçbir şey yapamadım.”
“Allah’ım! Biliyorsun ki, ömrüm boyunca hiç bir zaman Seni unutmadım. Uzak diyarlarda sadece Sen yanımdaydın. Karanlık gecelerde dertlerim ve kederlerimin ortağı sadece Sendin. Tehlike anlarında beni muhafaza eden, göz yaşlarımı görüp yaralı kalbimi zikri ve yadıyla sakinleştirdiğim Sendin, Sen!..”
“Meçhul ve isimsiz biri olarak, dünyada eziyet çekenlerin yanına gidip eziyet ve işkencede onlara ortak olmak istiyorum. Aynı şekilde Afrika devrimcileri saflarında savaşıp şehadet mertebesine ulaşmak da arzularım arasında.”
“Kimsenin beni tanımasını istemiyorum. Hiç kimse namazlarımda ve dualarımda muttali olmasın. Ta ki, Allah’tan başka hiç kimse, O’ndan başka kimse dualarıma kulak vermesin.”
“Allah’ım! Bana öyle rahmet ettin ve öyle inayet ettin ki, huzurunda durmaktan utanç duymaktayım. Yine kendimi Senin lütuf ve ihsanına karşı küçük hissediyor, Sana teşekkür ediyorum. Allah’ım! İnsanlar bana öyle muhabbet ettiler, lütuf ve sevgileriyle öyle karşıladılar ki, doğrusu utanıyorum. Allah’ım! Sen bana fırsat ver, Sen bana güç ver; ta ki bütün bu külfetlerin altından çıkıp onların bu sevgisine layık olayım.”
“Allah’ım! İnsan hayatının bir özü olan gözyaşı yolunu yaratan Sana hamd olsun. Aşk ateşi içerisinde yanıp tutuştuğum zaman ya dertlerin şiddetinden kıvranır ya da irfani güzellik zevkinde erir giderim. Ve baştan başa vücudum ruha dönüşür; lütfolur, aşk olur. Vücudumun özü gözyaşı şeklinde suya dönüşür; bir taraftan aşk ve zevk, diğer taraftan da gam ve keder şeklinde tezahür eder. Ve hayatın en güzel ürünü olarak varlığın gölgesinde kaybolur. Eğer Rabbim benden senet isterse kalbimi, ömrümü isterse de gözyaşımı takdim edeceğim.”
“Allah’ım! Bu tahammül gücünü bana verdiğin için Sana şükürler olsun. Bana oyun ve eğlence meclislerinden kaçıp zorluk, bela ve tehlikelere sığınma gücü veren Allah’a hamd olsun!..”
”Ben sahte inkılapçılardan kaçmışımdır hep. İnkılap silahıyla silahlanan maddeperest tüccarlardan nefret ediyorum. Şehidlerin kanlarıyla ticaret yapanlara kin duyuyorum! Allah’ım! sana şükrediyorum; şehadet sırrını bana çözdürdün. Güç ver ki tehlike döneminde ölümden korkmayayım, aşk ile tehlike denizine dalayım! Korkunç sahnelerden kaçmayayım. Tehlike ve tehdit beni senin yolundan saptırmasın! Şehadeti kabul etmem, beni hürleştirdi. Şehadete dayanan böyle bir hürriyeti, hayatım pahasına hiçbir şeye satmayacağım…”
* * *
İmam Humeynî Şehit Çamran’ı Anlatıyor
“O hayatında marifet nuru ile devamlı olarak Allah’a doğru adımını atmış ve O’nun yolunda cihada kalkmış ve canını feda etmiştir. O, yüce onuruyla yaşadı ve yüce onuruyla şehit olarak Rabbine kavuştu…
O, Yüce Allah’ın katına onuruyla gitti. Ruhu şad ve adı hayırla anılsın. Ama biz, acaba bizler böyle bir hüneri elde edebilir miyiz? Ellerimizden tutacak ve cehalet ve nefsaniyet karanlığından bizi çıkaracak Allah’tır. Ben, bu kaybı şerefli İran ve Lübnan halkına, belki Müslüman halklara, silahlı kuvvetlere, hak yolunda savaşanlara ve bu mücahidin yakınlarına taziyelerimi sunuyorum. Yüce Allah’tan onun için rahmet, geride bıraktığı muhterem ailesine sabır ve mükâfat vermesini diliyorum.
Dünyada yaşanan bu olaylardan ders alın. Sizler kaç yıl sonra artık bu alemde olmayacaksınız. Çamran da artık yok. Çamran, izzet ve azametle, İslam’a vefalı bir biçimde canını feda etti. Bu dünyada şerefi, öteki dünyada ise Allah’ın rahmetini sigortaladı; bizler ve sizler de bir gün gideceğiz. Çamran gibi ölünüz. Sınırlarda öldürülen bu askerler gibi ölün. Bu azizlerin yazdıkları vasiyetnameleri okuyun. Bunlardan birazcık ders alın.”