Dünya, İmad Muğniye’yi , 12 Şubat 2008 tarihinde  tanıdı. CIA ve Mossad ise, onu 25 yıldır tanıyordu. Amerika ve İsrail hedeflerine yönelik sarsıcı eylemler gerçekleştiren İmad Muğniye, 25 yıldır CIA ve Mossad’ın öldürmek istediği bir isimdi.
Muğniye, coğrafyasını avucunun içi gibi bildiği –nitekim İsrail ile Lübnan arasında çatışmaların ana merkezi olan Lübnan’ın Sur şehrinde Temmuz 1962’de doğmuştu. İmad Muğniye’nin ailesi çiftçiydi. 5 kişiden oluşan aile daha sonra -anne babası ve Cihat ile Fuat adındaki iki kardeşi- Beyrut’un güneyindeki Dahiye’ye taşındı. Muğniye ilköğretim ve lise eğitimini Lübnan okullarında tamamladı. Büyüyünce kısa bir süreliğine Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde okudu.

Muğniye’nin direniş hareketleriyle ilk teması henüz 15 yaşındayken, 1977 yılında gerçekleşti. Muğniye, Lübnanlı fikir ve aksiyon adamı Enis Nakkaş’ın yanına giderek askeri eğitim almak, İsrail’e karşı mücadele etmek istediğini bildirdi. Nakkaş o günlerde, Fetih Hareketi içerisinde mücadele etmekteydi.

1980’li yılların başında Muğniye’yi, Fetih hareketi içerisinde önemli görevlere getirildiğini görüyoruz. Öyle ki Ebu Ammar, Ebu Cihad ve Ebu İyad gibi Fetih liderlerini korumakla görevli olan Fetih hareketine bağlı Kuvvet 17’le çalışmaya başlamıştı.

Muğniye 1982 İsrail işgalinden sonra Beyrut’tan çıkmak zorunda kalan Fetih’ten ayrılarak, model aldığı şahıslardan birisi olan Dr. Mustafa Çamran ve İmam Musa Sadr önderliğinde kurulan Emel Hareketi içerisinde yer aldı. Bundan bir süre sonra Hizbullah’un kurulmasıyla birlikte, Hizbullah kadroları içerisinde görev almaya başladı. Bu dönemde Fetih’in Lübnan’daki silahını Hizbullah ve Emel’in temsilcisi olarak Lübnan direnişine nakletme işine yardım etmişti.

Muğniye, 1982 ile 1985 yılları arasında, Hizbullah’ın ruhani lideri olan Muhammed Hüseyin Fadlullah’ı koruma görevini yürüttü. Daha sonra savaş meydanındaki planlamaları ve komuta etme alanındaki harikulade yeteneği sebebiyle Hizbullah’ın özel operasyonlarından sorumlu oldu.

Muğniye’nin askeri alandaki bu yeteneği, İranlı üst düzey liderlerin gözünden de kaçmamıştı. 80’lerin başlarında İran’a ilk gidişinde –o vakit 20 yaşlarındaydı- yüksek savaş yeteneğini gösterdi. Muğniye, İran devrimine tutkuyla bağlı diğer gençlerden birisi olmakla birlikte diğerlerinden farklı meziyetlere sahipti.

Amerikan kaynakları Muğniye’yi İran, Irak, Lübnan ve diğer bölgeler arasında gidip gelen, dünyada en çok Amerikalı öldüren kişi –bu 11 Eylül’den önce- olarak tanımlıyor.

Muğniye’nin Gerçekleştirdiği Operasyonlar

Muğniye, İsrail ve Amerika hedeflerine yönelik bir çok saldırıdan sorumlu tutulmaktadır. Muğniye’nin sorumlu tutulduğu operasyonlardan bazıları şunlardır:

– Nisan 1983’de Beyrut ABD Konsolosluğu’nun bombalanması eylemini planladı. Bu eylemde, 63 Amerikalı ve Lübnanlı asker öldü.

– Beyrut’taki ABD Marines kuvvetleri karargâhının bombalanması eylemini organize etti. Bu saldırıda da 241 Amerikalı öldü.

– Beka’da 58 Fransızın öldüğü Fransız askerlerinin kışlasının bombalanması eylemini planladı.

– 1985 yılında Beyrut havaalanında, Amerikan TWA uçağının kaçırılmasında rol üstlendi ve uçaktaki Amerikan Marines kuvvetlerinden bir subayı öldürdü.

– Arjantin’in Buenos Aires şehrinde 85 kişinin ölümüne neden olan bir Yahudi merkezi ve İsrail Büyükelçiliği’nin hedef alan bombalı saldırını planladı.

– Muğniye, 19 Amerikan askerinin öldüğü Arabistan’daki Hobar kulelerinin bombalanması olayına katıldı.

– İsrail ordusunun Caitit 13 birliğinin hedef alındığı, Ensariye’deki Abbas’ın Tuzağı adlı operasyonu gerçekleştirdi.

– 2000 yılında Şeba çiftliklerinde İsrail askerlerinin esir alınması operasyonunu planladı. 2000’li yıllarda verdiği mücadeleyle, İsrail ordusunun Güney Lübnan’dan çıkmasını sağladı.

– Temmuz 2006’da iki İsrail askerinin esir alındığı Ayta Şaab operasyonunu gerçekleştirdi. Bu operasyon sonrasında patlak veren Temmuz 2006 savaşında Hizbullah savaşçılarını yönlendirdi.

Muğniye ve el Kaide ile Diyalogu

Ali Nuri Zade, Şarkul Avsat gazetesinde, “İmad Muğniye: Hacı… Tilki…” başlığı ile kaleme aldığı yazısında, Muğniye’nin 2003 yılında el Kaide savaşçılarının Irak’a girmesine yardımcı olduğunu ileri sürdü.

Zade, yazısında şu ifadelere yer vermişti: “1997 ile 2003 Irak savaşı arasındaki süreçte Muğniye günlerini İran, Afganistan, Suriye, Lübnan, Pakistan ve Kuzey Irak’ta geçirdi. Üst düzey el-Kaide liderlerinin Afganistan’dan İran’a geçmesine yardım etti. 2003 yılının sonunda el-Kaide savaşçılarının İran’dan Irak’a geçişlerinin planlanmasında önemli bir rol oynadı. Bunun için bir taraftan Devrim Muhafızları ve Kudüs Kolordusuyla diğer taraftan da Eymen ez-Zevahiri, Seyfuladl, Saad Bin Ladin ve Enver Sedat’ın katili Halid İslambuli’nin kardeşi Muhammed İslambuli’yle olan güçlü ilişkilerini kullandı.

2005’de Muğniye’ye Irak’ın güneyindeki silahlı Şii gruplar arasındaki ilişkileri örgütleme sorumluluğu verildi. Daha sonra Güney Irak’ta Devrim Muhafızları merkezlerinin kontrolü görevini devraldı. Yine 2005’de bu kez diplomatik pasaport taşıyan İran vatandaşı Seyyid Mehdi Haşimi adıyla İranlı yetkililer eşliğinde Suriye yoluyla Lübnan’a gitti.

2006’nın başlarında Irak’ın Basra şehrinde görüldü. Onun, eğitim turlarına katılmak için Ceyşü’l Mehdi (Mehdi Ordusu) savaşçılarının İran’a yolculuklarını planladığı söyleniyor. Geçtiğimiz nisan ayında Hizbullah’ın istihbarat teşkilatında önemli bir görevi devralmak için Lübnan’a geri döndüğü söylendi.

Sunday Times Gazetesi; geçen nisan güvenlik uzmanları ve Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi’nde eski bir Amerikalı yetkilinin, Mahmut Ahmedinejad’ın sene başında Suriye’de Muğniye’yle buluştuğunu söylediklerini nakletti. Gazete “Amerikalı yetkililer ve İsrail istihbaratından kaynaklar, Muğniye’nin Hizbullah’ın dış operasyonlarının yönetici olması hasebiyle Amerika Başkanı George Bush’un İran nükleer santrallerini vurma emri vermesi halinde Batılı hedeflere karşı İran’ın vereceği cevabın planlanması görevini üstlendiğini düşünüyorlar” dedi. Ve gazetede şu ifadelere yer verildi: “Muğniye geçtiğimiz ocak ayında Ahmedinejad’la Tahran’dan Suriye’nin başkenti Şam’a gitti. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad orada Hizbullah, İslami Cihad ve İslami direniş hareketi Hamas liderleriyle görüştü.” İsrail ve Amerikan kaynakları, bu buluşmada Lübnan ve Filistin’deki İsrail askerlerini kaçırma operasyonu üzerinde anlaşıldığını düşünüyor.”

Zade, yazısında ayrıca, Muğniye’nin Sudan’a gittiği bir dönemde, el Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri ve Usame Bin Ladin’le bir araya geldiğini ileri sürdü.

25 Yıllık Kovalamaca

Muğniye, 25 yıldır 42 devlette, CIA ve Mossad ajanları tarafından aranmaktaydı. Geçen 25 yıl süre içerisinde Muğniye, gece gündüz demeden İsrail’e karşı tarihi zaferin kazanılması için çalıştı. Amerika, Muğniye’nin yeri hakkında bilgi verenlere 25 milyon dolar ödül vereceği ilan etti.

Meydandan geri çekilmedi ama gizlenmeyi de başardı. Kaynaklara göre Muğniye, sürekli olarak takipte olduğu için 1990 ve 1997 yıllarında, olmak üzere en az iki defa yüzüne cerrahi operasyon yaptırdı. Muğniye, Lübnan dışında rahatça dolaşabilmek için Lübnan, Suriye, İran ve Pakistan pasaportları kullandı.

Muğniye, güvenlik gerekçesiyle, basın karşısına çıkmamayı, tercih etmekteydi. Hatta, fotoğraf da çektirmezdi. Bundan ötürü Muğniye’yi arayan CIA ve Mossad ajanlarının elinde, 24 yaşındayken çektirdiği fotoğraf bulunmaktaydı.

Adeta karda yürüdü ama izini belli etmedi. Muğniye’nin karda yürümesi ama izini belli ettirmemesinden ötürü “Tilki”, “Gölge adam” gibi isimlerle anılır olmuştu.

Birçok defa kaçırma ve suikast çalışmasından kurtulmayı başardı. Bunlardan birinde kıl payı ölümden döndü. Bir defasında normal bir yolcu uçağıyla Hartum’dan Lübnan’a gittiği ve uçağın bir Arap ülkesi havaalanında durduğu haberi Arap ve Batılı güvenlik teşkilatlarına gelince onu tutuklamaya çalıştılar ama Muğniye tutuklanmaktan kıl payı kurtuldu çünkü bilgi birkaç dakika geç gelmişti.

2000 yılında, İsrail’in Lübnan’dan çekilmesiyle sonuçlanan tarihi zaferin arkasındaki isim, İmad Muğniye’ydi. Fakat, o “Zaferi kazananan komutan, benim diyerek” basın karşısına çıkmadı.

2000 yılında elde edilen zaferden sonra Lübnan direnişini daha büyük savaşa hazırladı. Temmuz 2006’da Muğniye’nin beklediği savaş gelip çatmıştı. 33 gün süresince Hizbullah savaşçılarını yönlendiren, savaşın yöneten ve nihayetinde zaferi kazanan komutan yine İmad Muğniye oldu.

Muğniye, 2006’daki savaştan sonra da köşesine çekilmedi. İsrail’in intikam alacağının farkında olan Muğniye, Temmuz savaşındaki zaaf noktalarının giderilmesi için çalışmalarını sürdürmeye devam etti.

Güvenlik sorunundan ötürü Lübnan dışına çıkmaması isteniyordu. Fakat o, direnişi İsrail karşısında daha güçlü konuma getirmek için, Lübnan dışına çıkmaktan endişe hissetmedi.

İmad Muğniye Şehid Oldu

Geçen 25 yılın ardından, iki zaferin komutanı İmad Muğniye, 12 Şubat 2008’de çok sevdiği Hz. Rukeye’nin kabrini ziyaret ettikten ve matem gecesine katıldıktan sonra Suriye’nin başkenti Şam’da uğradığı suikastle şehid edildi. Muğniye, kendi aracının arkasına parkeden bir araca yerleştirilen bombanın patlatılması neticesinde şehid olduğu öğrenildi.

Muğniye’ye yakın kaynaklara göre Muğniye suikasti, Amerika, Avrupa, İsrail ve Arap istihbaratının koordineli çalışması neticesinde gerçekleşti. CIA’nın kontrolünde bir Avrupa ülkesinde araca bomba yerleştirildi. Arap istihbaratı, Muğniye’nin bulunduğu mekanı bildirdi. Mossad’a da bombayı patlatmak düştü.

Imad’ın şehadetiyle birlikte Muğniye ailesi, evlatlarının üçüncüsünü de İsrail’e karşı mücadelede şehid vermiş oldu. İmad’ın Cihad ve Fuad adlı kardeşleri de daha önceden şehid olmuşlardı.

İmad, 11 Haziran 1984’te, Fadlullah’ı koruma görevini devrettiği kardeşi Cihad’ı kaybetti. Cihad, Fadlullah’ı hedef alan İsrail saldırısı sırasında şehid oldu. Fadlullah ise bu saldırıdan yara almadan kurtulmayı başardı. Cihad şehid olduğu sırada, 28 yaşındaydı.

İmad’ın diğer kardeşi Fuad ise 21 Aralık 1994’de şehid oldu. Bu saldırıda esasında hedefte, İmad vardı. Mossad ajanı Ahmed Hallak’tan şüphelenen İmad, Hallak’la randevulaşmasına rağmen buluşma yerine gitmedi. Hallak’ın hazırladığı bomba düzeneği, kardeş Fuad’ı vurdu. Fuad, 31 yaşındayken şehid oldu. Bu saldırıdan iki yıl sonra Hallak, Muğniye tarafından yakalandı ve idam edildi.

Filistinliden Daha Fazla Filistinliydi

Onu yakından tanıyanlar, Muğniye’nin futbolu ve şaka yapmayı çok sevdiğini söylemekteler. Humeyni’ye biat etmiş, fakihin velayetine iman eden, savaşçı, devrimci birisiydi. İmam Huemyni’ye olan bağlılığı, Farsçayı 6 ayda öğrenmesine yardımcı oldu. Muğniye, Farsçanın yanı sıra iyi derecede İngilizce ve Fransızca da bilmekteydi.

Yine onu yakından tanıyanlar, onun Filistinlilerinden daha fazla bir Filistinli olduğunu düşünmekteler. İslami Cihad Hareketi lideri Ramazan Şallah, Muğniye’nin şehadetinden sonra yaptığı konuşmasında “Muğniye’yi tanıyan Filistinli liderler, onun hepimizden de fazla bir Filistinli olduğunu bilirler” dedi. Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal ise “Bu olay her ne kadar acı bir olay da olsa, direnişi güçlendirmiştir, zayıflatmamıştır” demişti.

Hizbullah Savaşçısı, İmad’ı Anlatıyor

Temmuz 2006 savaşında cephede bulunan bir Hizbullah savaşçısı, İmad Muğniye’yi şöyle anlatmıştı: “İşini çok ciddiye alır, bütün boyutlarıyla ele almadan yola koyulmazdı. Her zaman düşmanın güçlü taraflarını hatırlatır, kolay kolay zaferden bahsetmezdi. İşini çok ciddiye alır, bütün boyutlarıyla ele almadan yola koyulmazdı. Her zaman düşmanın güçlü taraflarını hatırlatır, kolay kolay zaferden bahsetmezdi. O, zaferin her zaman Hak ehline ait olduğunu ve bu meydanın erlerinin cephede alınacak sonuçtan yana fazla endişe duymamaları gerektiğini, zira bu yolda olmanın zaten muzaffer olmak olduğunu söylerdi. Hakkın zalimden alınması gerektiğini vurgulamakla birlikte burada bile düşmana zulmedilmemesi gerektiğini hatırlatırdı. Düşmana sert, dostlar karşısındaysa mihribandı. Hacı Rıdvan, bazen çatışma çok uzadığında yorgunluğunu atmak için az bir müddet duvara yaslanır ve sessiz bir şekilde düşüncelere dalardı. O, 33 gün savaşında Hizbullah’ın maneviyatının ruhu mesabesindeydi, fakat hiçbirimiz bu aşk timsali kişinin düşmanı yıllardır uykusunda kabusa boğan meşhur İmad Muğniye olduğunu bilmiyorduk! Zekasıyla düşmanın gövdesinde nice hatıralar bırakmış olan o İmad’dı bu. Direniş tarihinin, ismini hakikat kalemiyle yazdığı İmad idi; yakıcı güneş ve parıldayan ay gibi olan bir hakikatti. 33 gün savaşına katılan herkes Şehid Muğniye’yi operasyon komutanı olarak tanıyordu sadece, kimse düşmanı yıllardır peşinde koşturan o efsanevi hayalet olduğunu bilmiyordu.

Savaşın sonlarına doğru, yavaş yavaş Hizbullah’ın zaferi bütün dünya tarafından dillendirilmeye başlandığı günlerde, biri arabasıyla yanaşarak siperlerimizin yanında durdu. Bu esnada Hacı Rıdvan, elini arkadaşlardan birinin omzuna atmış konuşuyordu, bu yabancı kişi “Hacı İmad, birlikte genel komutanlık merkezine gitmek için geldik, Seyyid Hasan sizi bekliyor” dedi. Hepimiz hayretten dona kalmış bir halde yüzümüzü Hacı Rıdvan’a çevirerek birbirimize sessizce “Bu kişi meşhur Muğniye, şu yıllarca yakalanamamış olan hayalet mi yoksa?” diye sormaya başladık. Hiç kimse bu soruyu doğrudan doğruya Hacı Rıdvan’a yöneltmeye cesaret edememişti. O, “Çocuklar biz zafer kazandık, sizin en başta bile bana ihtiyacınız yoktu. Çölün keskin bakışlı kartallarının benim gibi kırlarda yaşamış birine ihtiyacı yoktu. Selam olsun siz İslam savaşçılarına! Her zaman başı dik olursunuz inşallah, zira İslam’ın izzeti sizinledir” diyerek bizlere sıcaklık ve ümit veren gülümsemesiyle veda etmiş, bir kez daha o ulaşılmaz efsanevi kimliğine dönmüştü.

Hacı Rıdvan’ın 33 Gün Savaşı esnasındaki dikkati ve planlamasındaki titizlik eşsiz idi. Düşman hakkındaki öngörüleri her zaman isabetli olurdu, her zaferin ardından ona “Hacı, bu sefer de dediğin çıktı, yoksa ğayb ilmin mi var?” derdik; o da gülerek bizi cevaplar ve “düşmanın karşısına çıkmak için ğayb ilmine gerek yok, düşmanın zayıf noktalarıyla kendimizin güçlü tarafları üzerinde düşünmemiz yeterli” derdi.

İmad Muğniye dünyaya ölmek için değil de şehit olmak için gelenlerdendi. Şehid Muğniye Seyyid Hasan Nasrallah’ın sağ kolu değildi gerçekte, o Hizbullah’ın gerçek gücü ve önderi filan değildi, o gam yükünü tek başına sırtına almış bir adam idi sadece; Filistinli ve Lübnanlı kadın ve çocukların ah ve gözyaşlarının intikamını İsrail ve Amerika’dan almaya ahd etmiş biriydi. O bizim siper arkadaşımız olmakla birlikte Seyyid Hasan’ın da kardeşiydi. İnanın, Seyyid Hasan Muğniye için ağlamıyor, Muğniye gibi kişilerin yokluğunda tüm yükü tek başına sırtlayacağı ve bu yolculuğu tenha sürdüreceği için kendisine ağlıyor. Muğniye’nin yokluğu direnişe vurulmuş yıkıcı bir darbe olamayacaktır, çünkü en başta Seyyid Hasan Nasrallah olmak üzere herkes direniş ehlidir. Muğniye gitti ki yerini yeni Muğniyeler alsın ve tarihteki yolunu sürdürebilsinler. Ve düşmanın kalbine yeni ateşler salsınlar.”

Amerika ve İsrail, Suikast Haberine Çok Sevindi

Muğniye’nin şehadeti, Amerika ve İsrail’i oldukça sevindirdi. Muğniye’yi “büyük katil” olarak anan Amerika, suikast haberini alınca “Muğniye’siz bir dünya çok iyi olacak” diyerek sevincini dile getirdi.

Suikast haberine İsrail de çok sevindi. Dönemin İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Muğniye’nin suikast haberine o kadar çok sevindi ki, çevresindekiler bu durumu “istisnai bir sevinç paylaşımı” olarak nitelediler.

İsrail, Muğniye’nin suikastinin başarılı bir şekilde sonuçlanmasını, önemli bir kazanım olarak niteledi. Lübnan İslami Direnişi Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Muğniye’nin şehadetinin kırkıncı günü münasebetiyle yaptığı konuşmasında, Muğniye suikastini gerçekleştiren İsrail’in, 25 yıldır Muğniye’ye ulaşamamasının başarı olarak kabul edilemeyeceğini, esasında 25 yıl süresince hayatta kalabilen Muğniye’nin başarılı olduğunu söylemişti.

Muğniye’nin İntikamı

Lübnan İslami Direnişi Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Muğniye suikastinden sonra yaptığı konuşmasında, Muğniye’nin intikamının alınacağını vaat etti.

Daha sonradan bir çok kez diğer Hizbullah liderleri tarafından da dile getirilen bu vaadin ne zaman, nerede ve nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin ise bir açıklama yapılmadı. Muğniye’nin kanının yerde kalmayacağı, intikamının alınacağı son olarak Nasrallah’ın yardımcısı Şeyh Naim Kasım tarafından gündeme getirilmişti.

Hizbullah’ın bu tehdidi, İsrailli liderleri her zaman panik havası içerisinde yaşamalarına yol açmıştır. Hizbullah’ın tehdidinden sonra İsrail, yurt dışındaki büyükelçiliklerinden tedbirleri artırmalarını, sınır karakollarındaki askerlerin ve yurt dışına çıkan İsrailli etkililerin dikkatli olması istedi.

İsrail de Hizbullah’ın intikam alacağının bilincinde. Haaretz’in güvenlik yorumcusu Yossi Melman, suikast sonrası yaptığı değerlendirmesinde, yanıtı merakla beklenen sorunun “Hizbullah, yanıt verecek mi?” değil “Hizbullah, Ne zaman Nerede ve Nasıl yanıt verecek” sorusu olduğunu söylemişti.

İsrail, Hizbullah’ın güvenlik zaafı olan Ürdün, Mısır ve Afrika’daki büyükelçiliklerini hedef alabileceğini, sivil bir uçağı kaçıracağını düşünüyor. Hizbullah ise bundan daha ötesini vaat ediyor. Hizbullah, İsrail’e sürprizler vaat ediyor…

0
Would love your thoughts, please comment.x