Türkiye’de olduğu gibi, Azerbaycan’da da Meclis seçimleri 1 Kasım tarihinde yapıldı. Azerbaycan seçimleri, gerek seçimlerin neticesinin aylar öncesinden herkesce malum olması ve de Türkiye’deki secimlerin gölgesinde kalması nedeniyle gerek Türk basınında ve gerekse dış basında yeterince ilgi görmedi. Oysa Azerbaycan, jeopolitik konumu ve Sovyetlerden siyasi “bağımsızlık” kazanan ülkeler arasında kendine özgü bir takım özellikleri nedeniyle, Sovyet sonrası dönemin siyasi dönüşümleri içinde hususi bir ehemmiyet taşıyor.

Azerbaycan hükümetine yakın yayınlar seçimlerin oldukça şeffaf bir ortamda ve uluslararası standartlara uygun (hatta onları aşan) bir biçimde icra edildiğini iddia etmekteler. Devlet Başkanı İlham Aliyev de kaçınılmaz olarak partisinin ezici çoğunlukla galibi olduğu seçimlerin Azeri halkının iradesinin bir yansıması olduğunu ilan etti. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın, Azerbaycan hükümetince getirilen sınırlamalar nedeniyle, seçim gözlemciliği misyonunu reddetmesine rağmen, 40’ın üzerinde ülke ve kuruluştan 500’ün üzerinde gözlemci seçimleri izlediler.

İran, Rusya, Türkiye ve İsrail gibi ülkelerin yanısıra Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesi, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi ve Avrupa Konseyi ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi (PACE) gibi kuruluşlar da seçimlerin başarılı, şeffaf ve uluslararası standartlara uygun olduğuna dair açıklamalarda bulundular. Ancak ne bu ülkelerin ne de ismi zikredilen kuruluşların sahada, seçimin niteliğini tüm boyutları ile değerlendirecek miktarda elemanları vardı. Ayrıca, BDT’nin eski Sovyet cografyasında, kendi aleyhine neticeler doğuran seçimler dışında, en şaibeli seçimleri bile olumlu değerlendirdiği bariz bilinen bir gerçekti.

2015 Azerbaycan Meclis seçimleri bağımsızlık sonrasının seçimlerine bir istisna teşkil etmedi. 1992 yılında Ebulfez Elçibey’in yüzde 61 oyla cumhurbaşkanı seçilmesine vesile olan seçimler dışında bu ülkede yapılan bütün seçimler şaibeli oldu. 2015 seçimleri de bu açıdan malumun ilanı idi. Devlet yetkililerinin ve medyasının belirttiği gibi seçimler genelde sakin geçmiş ve huzur bozucu olaylar yaşanmamıştı. Teknik açıdan seçim hazırlıkları disiplinli ve profesyonel bir şekilde yürütülmüştü. Sandıklar yaşlı ve sakatların da rahatlıkla oy kullanmalarına imkan sağlacak mekanlara yerleştirilmişti. Ancak bütün bu sözünü ettiğimiz olumlu hususlar seçimleri tartışılır ve şaibeli olmaktan çıkarmıyordu.

Seçim Öncesi

Ebulfeyz Elçibey’in iktidardan zor kullanılarak düşülmesinin ardından Aliyev hanedanlığının iktidara gelmesinden beri bütün parlamento seçimlerinin temel niteliği şudur: Haydar Aliyev’in kurmuş olduğu Yeni Azerbaycan Partisi (YAP) ile onunla müttefik “bağımsız” adaylar Meclis’teki 125 vekilliğin yaklaşık yüzde 88-90’ını alır ve geriye kalan da 5-10 parti arasında bölüştürülür. 2005 seçimleri de dahil olmak üzere hakiki muhalefet partisi sayılacak partilerin seçimlerde bir kaç tane de olsa sandalye kazandığı görülmüştür.

Lakin 2010 seçimlerinde bu son bulmuş ve bağımsızlar ve iktidar partisinin kazan(a)madığı sandalyelerin danışıklı muhalefet partilerine birer ikişer dağıtıldığı görülmüştür. 2015 seçimleri de bundan farklı bir görüntü içermemiştir. Danışıklı muhalefet partilerine pastadan ufak pay verilirken de dikkatli hareket edilmektedir. İktidar partisi dışında hiç bir partinin 125 seçim bölgesinin yarısından fazlasında aday göstermesi söz konusu olamamaktadır. 2015 seçimine katılan 15 siyasi parti ve bir tane siyasi blok vardır. Bunların toplamının yaptığı aday başvurularının sadece 286’sı kabul edilmiştir (parti başına yaklaşık 18 kişi). İlaveten 481 bağımsız aday şeçimlere iştirak etmeye uygun görülmüştür.

Adaylık başvurularının kabulü hakiki muhalefet partileri için her seçimde daha da zorlaştırılmıştır. Kökleri 1910’lu yıllara kadar uzanan ülkenin en köklü siyasi unsuru olan Müsavat Partisi son seçimlerde 125 bölgenin 74’ü için aday göstermiş; fakat bunlardan sadece 23’ünün adaylığı kabul edilmiştir (tek adayın seçildiği dar bölge şeçim sistemi uygulanması nedeniyle her şeçim bölgesi için ancak bir aday gösterebilmekte partiler). Bu durum üzerine parti seçimleri boykot etme kararı almıştır.

Partilerin belli oranda aday gösterememesinin beraberinde getirdiği sakıncalı bir durum sözkonusudur: Eğer partiler 125 bölgenin yüzde 60’ında aday gösteremezlerse, devlete ait televizyon kanallarında bedava seçim konuşması hakkını kaybetmektedirler. İktidar partisine mensup kişilerin üyelerinin çoğunluğunu oluşturduğu Merkez Seçim Komitesi aday başvurularını değerlendirirken, iktidar partisi dışında hiç birinin bu şartı yerine getirememesini garanti altına almada gereken her türlü dikkati göstermiştir. Yüzde 60 şartının sağlanamadığı durumlarda partiler ancak saniyesine 50 manat civarında ödeme yaparak televizyondan seçim için istifade edebilmektedir (bir manat yaklaşık bir dolar ediyor). Bu durum karşısında iktidarın güdümünde olan bir muhalif parti olmak da bir avantaj sağlayamamaktadır.

Seçimler için gösterilen alanlar ve kapalı yerler dışında herhangi bir yerde siyasi partiler seçim amaçlı olarak toplanamaktadır. Bir başka deyişle, kirası ödenmek süretiyle istenilen kapalı bir yerde toplantı yapmak da mümkün değildir. Ayrıca seçim komisyonları miting ve toplantı alanları olarak partilerin insanları biraraya getirebilmeleri neredeyse imkansız yerleri belirlemiştir. Partilerin gelişmelerini sağlacak şartların bilinçli olarak oluşturulması engellendiği gibi, onlara seçimlerde adil şartlarda rekabet etme imkanı bile çok görülmektedir.

Partilerin ve bağımsız adayların şehrin dikkati çekecek yerlerinde posterler ve pankartlar asmalarına da izin verilmemiştir. Şehirlerin önemli meydanlarında veya köşelerinde sadece baba-oğul Aliyevlerin resimleri göze çarpmaktadır. Seçimlerden bir hafta önce ülkeye gelmiş ve ülkedeki seçimlerden habersiz birinin seçimlerin yapıldığından haberi bile olmadan ülkeden ayrılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü şehirlerin hiç bir yerinde şeçim olduğuna dair ciddi bir emare bulunmamaktadır. Ücretler çok pahalı olduğu için iktidar partisi dışındakiler televizyonda kendilerine yer bulamadıkları gibi, geçmiş yıllarda olduğu gibi siyasi tartışmaların ve siyasi liderlerle söyleşilerin yapıldığı programlara da son verilmiştir.

Seçim öncesinde Azeri toplumunda yaygın olan kanaat şudur: “bizim şeçimler 6 ay önce bitmiştir ve Meclisteki bütün sandalyeleri iktidara mensup kişiler doldurmuştur. Ne bağımsız adaylar gerçek bağımsız adaylardır ne de Mecliste bir iki vekille de olsa temsil hakkı bulan küçük partiler muhalefet partileridir. Her biri iktidarın birer azasıdır.”

Seçimler sadece sisteme meşruiyet kazandırma amacı gütmekten öte gitmemektedir. Sandık başına oy vermeye gidenler de belli bir partiyi iktidara getirmek amacıyla yapmaz bunu. Sandığı ciddiye alarak oy vermeye gidenler partiden çok aday nedeniyle oy vermeye gitmektedir.

2015 Meclis seçimlerine gidilen ortamda diğer zikredilmesi gereken durum ise sudan bahanelerle adi suçlar isnat edilerek hapse atılan siyasi suçluların varlığıdır. Anayasa’nın iki kezden fazla cumhurbaşkanı seçilmeyi yasaklayan maddesinin kaldırılarak İlham Aliyev’in üçüncü kez seçilmesinin sağlandığı andan itibaren iktidarın zaten oldukça zayıf olan muhalefet üzerindeki baskısının giderek arttığı görülmektedir. Silah taşıma, uyuşturucu bulundurma veya vergi kaçırma gibi siyasi olmayan gerekçelerle muhaliflerin mahkum edilmeleri giderek yaygınlık kazanmaya başlayan bir uygulama olmaya başlamıştır.

2013 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Aliyev’in karşısına rakip olarak çıkan Cumhuriyetçi Alternatif (Respublikaçı Alternativ – REAL) lideri Ilgar Memmedov Mart 2014’te yedi yıl hapse mahkum edilmiştir. Ülkedeki en tanınmış bağımsız seçim gözlemleme grubunun lideri Anar Memmedi’ye ise aynı yıl içinde 5 yıl hapis cezası verilmiştir. Memmedi’ye verilen hapis cezasının asıl nedeninin İlham Aliyev’in yüzde 85 oy oranı ile kazandığını iddia ettiği seçimin serbest ve demokratik olmadığını iddia etmesidir. Aliyev Hanedanlığı’nın son bir kaç yıl içindeki onlarca siyasi kurbanları arasında tanınmış gazeteci Hatice İsmailova ve insan hakları aktivistleri olan Leyla ve Arif Yunus çifti de vardır.

Giderek artan baskı ortamı ve hakiki muhalefetin önüne konan engellerin artırıldığı bir ortamda aralarında Demokratik Kuvvetlerin Milli Şurası (DKMŞ), NİDA Hareketi, Müsavat Partisi ve Halk Cephesi gibi oluşumlar seçimleri boykot kararı almışlardır (Resmi sonuçlara göre 2013 Cumhurbaşkanlığı seçiminde DKMŞ adayı Aliyev karşısında yüzde 6 civarında oy almıştır). Lideri hapiste olan REAL ise seçimlerden çekilmemiş; fakat sonuçları tanımayacaklarını ilan etmiştir.

Oy verme aşaması

Merkez Seçim Komitesi seçimlere katılma oranının yüzde 55,7 olduğunu ilan etmiştir. Ancak bu rakam ne Azerbaycanlılara ne de ülkede yaşayan yabancı uyruklulara inandırıcı gelmiştir. Gerek hükümet dışı kaynaklarda gerekse ülkede yaşayan farklı yerli ve yabancı unsurlar arasında seçimlere katılım oranı olarak yüzde 10 ve yüzde 25 rakamları yaygın olarak zikredilmektedir. Bu satırların yazarı da 20’den fazla sandığı gezme imkanı bulmuştur. Bu sandıkların sadece birisinde ciddi bir kalabalık grupla karşılaşmıştır. Bu kalabalık grubun bir kaç sebepten dolayı o an o sandıkta bulunma ihtimali vardır. O sırada uluslararası gözlemciler malum sandığı ziyaret etmektedir. Ayrıca ilgili sandıkta o an devletin resmi televizyon kanalından bir ekip bulunmaktadır. Kalabalık grubun sandığı meşgul göstermek için o an oraya getirilmiş olması kuvvetle muhtemel görünmektedir. Ayrıca bu grubun o an sandıkta olmasının bir diğer nedeni de karusel oylama denilen icraat olabilir (topluca bir sandıktan diğerine otobüs veya minibüslerle taşınan kişilerce gerçekleştirilen oy verme işlemlerine karusel oylama denmekte).

Her ne kadar oy verenlerin tırnağına boya sıkılmakla beraber başta Demokratik Teşebbüsler Enstitüsü (DTE) olmak üzere çeşitli kaynaklar seçimlerde yoğun bir biçimde karusel oylama olduğundan söz etmektedir. Bu oylamanın yanısıra topluca oy kullanma da gerek sayım esnasında gerekse çeşitli yerel ve yabancı gözlemcilerce tespit edilmiş bir uygulama olarak dikkati çekmiştir. Gerek DTE gerekse siyasetçi Azer Kasımlı Facebook sayfalarında çeşitli sandık bölgelerindeki toplu olarak verilmiş oy vakalarına dikkatleri çekmişlerdir. Bu satırların yazarının karşılaştığı bir uluslararası gözlemci de sayım esnasında deste halinde iç içe atılmış toplu oylara rastladığını belirtmiştir. Bu gözlemcinin sözünü ettiği seçim bölgesi ile Kasımlı’nın sözünü etmiş olduğu seçim bölgelerinden birinin örtüşmesi tesadüf olmanın çok ötesinde bir durum olarak görünmektedir.

Ziyaret ettikleri seçim sandıklarında doğru dürüst vakit bile harcamayan çeşitli ve yetersiz sayıdaki uluslararası gözlemci heyetlerinin seçimlerin şeffaf olduğu konusundaki açıklamaları fazla bir anlam ifade etmemektedir. Katılma oranının yüzde 55,7’ye ulaşması da imkansız görünmektedir. Müsavat Partisi yetkililerinin iddia ettikleri yüzde 10 katılım oranı da fazla gerçekçi görünmemektedir. DTE tarafından açıklanan yüzde 25 oranı ise en makul rakamdır. Sandıkların çoğunda seçim süresi boyunca genellikle ciddi bir kalabalığa rastlanmadığı bir gerçektir.

Oy verme safhasıyla ilgili olarak sözü edilmesi gereken bir kaç husustan biri de bazı uluslararası gözlem heyetlerine bizzat seçim komisyonlarından görevlendirilmiş kişilerin rehberlik etmesidir. Bu açıktır ki, gözlemcinin hareket hürriyetini kısıtlayan bir durumdur.

İlaveten, parti gözlemcilere ilişkin üzerinde durulması gereken iki husus bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, bazı sandıklarda bu gözlemcilerin oy verme işleminin bütün safhalarını net bir şekilde gözlemleyebilecek yerlere oturtulmamalarıdır. İkinci husus da bu konuda yerli parti gözlemcilerinden hiç bir itiraz gelmemesidir. Bu itirazın neden gelmediğini de anlamak mümkün. Bu gözlemcilerin pek çoğu belli bir miktar para karşılığında kendilerine gösterilen yere oturtulmuşlardır. Önemli bir kısmı neden orada olduğunun farkında olmadığı gibi kimi temsilen orada oturduğunun bile farkında değildir.

Sayım safhası

Sayım safhasına katılmış gözlemcilerden edindiğimiz malumata göre, sayım aşamasında ilk dikkati çeken husus, sandık görevlilerinin küçük bir masanın etrafını çevirerek neredeyse gözlemcilere görme imkanı tanımak istemeden sayma girişiminde bulunmalarıdır. Ancak uyarılmaları durumunda sınırlı bir bakış alanı tanıyacak şekilde ayırma ve sayma işlemine devam etmişlerdir. Ayırma işlemi esnasında özellikle oldukça hızlı bir şekilde oy pusulalarını üst üste toplamaya çalıştıkları görülmüştür. Bazı gözlemciler bunun arkasında yatan nedenin toplu halde atılmış ve iç içe konmuş oy pusulalarını kamufle etme çabası olduğuna değinmişlerdir. Çeşitli kaynaklardan aktarılan bilgiler bize sayım esnasında toplu oy verme işleminin sıklıkla tespit edildiğini göstermektedir.

Oy sayımı sırasında dikkat çeken bir diğer husus da sabah saatlerinde bazı sandıklarda çok sayıda parti gözlemcileri seçim mahallinde olmasına rağmen sayım gibi oldukça kritik bir aşamada sadece bir kaç tanesinin ortalıkta olmasıdır. Bu parti gözlemcilerinin bir kısmının da, yukarıda değindiğimiz gibi, ne yapmaları gerektiğinden adeta bihaber oluşları sayım esnasında karşılaşılan yanlışlıklar hakkında ciddi bir tepkinin ortaya çıkmasını beraberinde getirmemiştir.

Sonuç

2015 Azerbaycan seçimlerinin Türkiye’nin de üyesi olduğu bazı uluslararası kuruluşların belirttiği gibi uluslararası standartlara uygun ve şeffaf olduğu iddiaları pek gerçekleri yansıtmamaktadır. Ülkede sağlıklı bir siyasi tartışma ve muhalefet ortamının olduğundan söz etmek mümkün değildir. Ülkenin en köklü siyasi partisi ve Sovyet sonrası dönemin ilk cumhurbaşkanının mensup olduğu hareket bile mevcut siyasi baskı ortamında adeta varlığı hissedilmez hale gelmiştir. İktidar sahici bir muhalefetin önünü açabilecek her türlü gelişmenin önünü kesecek şekilde hareket etmektedir. Muhalefetin sesinin kesildiği ve gücünün kırıldığı bir ortamda çok seslilik görüntüsü vermek için iktidarın koltuk değneği niteliğindeki yeni oluşumlar ortaya çıkarılmaktadır. Ancak iktidar bu oluşumların da kurumsallaşmasının önünü tıkamakta ve onların potansiyel olarak ileride bir muhalefet oluşturma ihtimalinin de önüne geçmektedir.

Son seçimlerin ciddi anlamda katılım, rekabet ve serbestlik şartlarını biraraya getiren bir ortamda vuku bulmadığı bir gerçektir. İktidar partisi diğerleri ile karşılaştırılınca, onların bir eşiti olmaktan ziyade karıncaları her an ezmeye hazır bir fil görüntüsü vermektedir. Yönetimdeki zümre devletin tekelindeki örgütlenmiş şiddet gücünü keyfi bir şekilde seçim sürecinin bir parçası haline getirmiştir. Bu şartlarda seçimin işlevi yöneticileri belirlemek değildir. Aksine yönetici zümrenin elinde seçim sosyal ve siyasal denetim mekanizması haline dönüştürülmüştür.

Partiler Vekil sayısı 2010 seçimleriyle mukayese
Yeni Azerbaycan Partisi 70 -2
Bağımsız adaylar 43 +2
Vatandaş Dayanışması Partisi 2 -1
Anavatan Partisi 1 -1
Milli Diriliş Hareketi Partisi 1 =
Bütün Azerbaycan Halk Cephesi Partisi 1 =
Azerbaycan Demokratik Islahatlar Partisi 1 =
Büyük Kuruluş Partisi 1 =
Vatandaş Birliği Partisi 1 =
Azerbaycan Sosyal Refah Partisi 1 =
Azerbaycan Sosyal Demokrat Partisi 1 +1
Azerbaycan Demokratik Maarifçilik Partisi 1 +1
Birlik Partisi 1 +1
Toplam (katılım oranı 55.7%) 125 125

 

dünyabülteni

0
Would love your thoughts, please comment.x