Dürtülerin Kontrolü isimli kitabın geniş analizini İslami Vahdet okuyucularına sunuyoruz:

KİTABIN ADI: Dürtülerin Kontrolü

KİTABIN YAZARI: Hüseyin MEZAHİRİ

TÜM YÖNLERİYLE TAHLİL

Kitabın ilk başında yazar esas konuya geçmeden önce insandan,insanın değerinden, Kuran-ın insana verdiği değerden bahsetmektedir

  • İlk bölümde insanı tasvir etmekte ve insanın öyle bir varlık olduğundan bahsetmektedir ki insanda korku ve hesap verme düşüncesinin bulunmadığı takdirde içinden geleni yapacağı ve isyankar bir durum sergileyeceğine değinmektedir.Hatta öyleki meleklerden üstün bir konuma sahip olabilecek güce sahipken hayvandan daha aşağı bir konuma düşürebilir kendisini . Fakat tüm bunlara rağmen insanın iç dünyasına , kendi gücüne insanlık mayasına bakıldığında harikulade özelliklere sahip olduğu görülür. İmam Ali (a.s) ında dediği gibi;

‘Ey insan! Sen küçük bir varlık olduğunu mu sanıyorsun? Oysa senin varlığında kocaman bir dünya gizlidir.’  Yani ey insan kendini küçük görme bu dünya ki senin için yaratılmış, yaratılış mayana ihanet etme ve çıkabileceğin en üst insan-ı kamil makamına yüksel!

Bu bölümde insanın eminullah sıfatına yer verilmiş ve Allah’ın verdiği akıl ve irade sıfatlarını dağların, göklerin ve yerlerin sorumluluğunu almadığı bu sıfatlarının sorumluluğunu alan tek varlığın Allah’ın emini insan olduğu vurgulanmaktadır.Ayrıca bu bölümde verilen bir örnek gerçekten çok etikeleyici olup öğreticidir de.Dünya peşinde koşan kişinin, tuzlu suyu içtikçe susuzluğu artan ve daha fazla su içmek isteyen susamış birisine benzetilmesi.

  • İkinci bölümde ; insanın zıt iki boyutu kendisinde barındıran bir varlık olduğu ve değeri ,saygınlığı da bunları doğru hareket edebilme yetisiyle doğru orantılı olduğu gerçeğidir. Bu boyutlardan ilki ruhtur ki kalbi imanın kök salması , Allah’a olan muhabbetimizi artırmaya başlayacağımız yer , temizlememiz gereken yer burasıdır. Diğer bir boyut ise dünyevi boyutudur. Zalim ve zorbaların kitabını yazabileceği bir boyuttur.Allah ruhi boyutunu aç bırakıp bütün gücünü dünyevi boyutuna doyurmaya harcayanlardan etmesin bizi inşallah.

Ayrıca bu bölümde kısa da olsa ölüm ve insan arasındaki bağlantıya da değinilmektedir.İçlerinde  dünya sevgisi kök salmış olan insanların kalbinın Allah’tan başka her şeye kulluk ettiği vurgulanmaktadır.Bu insanların kalbi Allah’tan başka her şeyin bulunduğu birer hayvanat bahçesinden farksızdır. Dr. Ali Şeriati’nin de dediği gibi ; ‘Bu dünyada vazgeçemediğin her neyin varsa o senin putundur. ‘Böyle bir insanın ölüm anının çok zor olacağı , Azrail canlarını almaya geldiğinde aynı etinten tırnakları çekiliyormuşçasına bir acı çekecekleri belirtilmektedir.

  • Diğer bölümde insanın bir dengeye sahip olması ve herşeyi yeri dahilinde yapması vurgulanmaktadır.Hem maddi boyut hemde ruhani boyut insanın ilerlemesi için gereklidir . Kişi bunların dengesini kurduktan sonra bu emin yolda sağlam adımlarla ilerleyebilir. Ruhani boyutun hoşnut edilmesinin ilk ve ana yolunun namaz olduğu vurgulanmakta bilhassa gece namazları Allah’a yakınlaştırıcı bir özelliğe bürünmektedir. Maddi boyutu hoşnut etme ise helal çerçevede her zaman doğru karşılanmış çünkü insanın ihtiyacı olduğu göz önüne alınmıştır. Zühde de kitapta değinilmiş ve yanlış anlaşılan zühd kavramının ne gibi yanlış sonuçlar doğuracağı ayet ve rivayetlerle desteklenmektedir. Peygamber (s.a.a) ve ashabından olan üç gencin hikayesi bu konu için güzel bir örnek olmuştur.

Zühd ‘ün kelime anlamı ilgisizlik olup dünyaya , yemeye , içmeye kısacası Allah’tan uzaklaşmaya neden olan herşeyden ilgini çekme anlamındadır. Bunu yaparken ise Allah’ın verdiği nimetlerden israfa kaçmayacak gösterişe maal vermeyecek çerçevede faydalanmalıdır insan.

Buraya kadar yazar asıl konuya gelmeden önce kısaca birkaç konuya değinmiştir bunlar asıl konu için ön bilgidir.

  • Bu bölümde yazar dürtüleri kontrol altına alabilen 8 faktör vermiştir. Bunlar;

1-AKIL

2-İLİM

3-AHLAKİ VİCDAN

4-EĞİTİM

5-KANUN

6-TOPLUMSAL KONTROL(Emr-i Bil Maruf Nehy ani’l Münker)

7.8-) İnanç( Kalbi ve Akli)

Yazar geri kalan bölümlerde 7 faktörü açıklamış ve islamın buna verdiği önem hakkında birçok ayet, rivayet ve hadis nakletmiştir. Bunların insan için bir nimet olduğunu ve insanın dürtülerini kontrol etmekte hepsinin belirli bir yere kadar yararlı olabileceğini söylemiştir ancak normal şartlar altındadır bu yarar. Yazar insan adı verilen bu varlığı sekizinci güç yani kalbi iman dışında hiçbir kimsenin ve hiçbir gücün kontrol edemeyeceğini söylemektedir.

  • İslam’da ilme, bilime ve eğitime ne kadar önem verildiği herkesçe bilinmektedir. İslam akılsız, bilgisiz insan istemez. İslam, davasında kararlı ve bilgili kendini herşekilde donatan bir müslüman arzular. Kitapda meleklerin ilim meclislerinde hazır bulundukları ve bu yerlerde hazır bulunan kişileri kanatları üstüne alıp onlarla birlikte gökyüzüne yükseldikleri örneği verilmiş ve bu da İslam’ın ilme ve bilgiye ne kadar önem verdiğini desteklemektedir. Ancak soruyoruz: İlim, eğitim ve bilgi, dürtüleri kontrolde yeterli midir?Cevap normal şartlar altında. Yani dürtülerin bize eziyeti normal dereceyi geçmediği zaman , dürtüleri kolayca def edebildiğimiz zaman. Ancak dürtüler coşkun bir su gibi harekete geçtiğinde ne ilim ne bilgi ne de eğitim bunun önünü alamaz. Yazarın da söylediği gibi ne büyük müçtehitler ,alimler vardı ilim konusunda zirveye ulaşmış olan ancak sonu hüsran olan. Tarihe bakarak birçok örnek görebiliriz . Kalbi iman ve onun meyvesi salih amel olmadan bunların hepsi Kur’an-ı Kerim’in de söylediği gibi insanın sırtında faydasız bir yüktür.

Ayetullah Muhsin Kıraati ilk eğitim gördüğü yıllarda Ayetullah Tabatabai’nin yanına gidiyor ve şöyle bir soru soruyor; ‘Ağa ben buraya gelmeden ve eğitim almadan önce namazalarımda daha huşu içerisindeydim daha çok Allah’a bağlıydım sanki, bunun nedeni nedir ? ‘diyor. Ayetullah Tabatabai de şunu söylüyor; ‘ Çünkü sen şu an aldığın dersleri sadece ezber yapıyorsun bunların kalbine de işlemesi gerekir.’ Allah o İslam müctehidi ve eşsiz bilgin Ayetullah Tabataba’iye rahmet etsin bizi de onun yolundan gidenlerden eylesin inşallah.

  • Diğer bir kontrol yolu Ahlaki vicdan olarak görülmektedir. Kur’an vicdanı (Nefsi levvameyi) kınayan bir güç olarak görüyor. İnsan bir iyilik düşüncesindeyken onu teşvik eden , eylem ve davranış gerçekleşirken onu destekleyen ve işin sonunda onu öven vicdandır. Kötü düşüncelerde de bu durum tam tersidir.Ancak bu faktörün de gücü bir yere kadardır. Çünkü şu anda Dünya‘nın bir çok yerine baktığımızda bir çok vahşetin, hayvandan daha aşağılık olan bazı insanlar tarafından yapıldığı görülecektir.Böyle insanların vicdandan yoksun olduğu kesinlikle aşikardır. Böylesi durumlarda vicdanın sözü geçmez. Galip olan nefsani dürtülerdir.
  • Diğer önemli bir konu kanunun rolü ve yetersizliğidir. Yazar burda çok güzel bir şekilde açıklama getirmiş ve kanun yetersizliklerini açık bir dille ifade etmeştir .

Bu yetersizliklerden ilki kanunun insanın yüce makamıyla uyuşmamasıdır. Kanun insan olma bilincine varamamış ve dışardan bir kontrolle durdurulması gereken insanlar için vardır. Oysa insan gerçekten insan olabilse ne kanuna ne de kendisi gibi insan olan kişiler tarafından oluşturulan hükümlere ihtiyaç duymaz. Çünkü insan olmanın gerekliliğini yerine getirirse ortada sorun kalmaz.Kur’an’ın insana olan saygınlığını yazar burda kanıtlamış ve Kur’anda 7.000’e yakın ayet olduğunu ancak bunun içinden ancak 600 den fazla kanun hükmünde ayet bulunduğunu söylemiştir.Bu ise Allah’ın karşıdaki muhattabını insan olabilmenin idrakına varmış bir varlık olarak görmesinden kaynaklanmaktadır.

Kanunun diğer bir yetersizliği ise gözlerden uzak, hiçbir işe yaramayacak olmasıdır. Kanun sadece aşikar ya da şahitler olduğu zaman görevini yerine getirir, kişi yalnız olduğunda kanun bir işe yaramaz. Bu da gösteriyor ki insanı günahtan ve kötülükten kurtulmasına etken olan şey  Allah’ın her daim onu gördüğünü ve izlediğini bilmesidir.Hz Ali’nin de günahkar bir adama dediği gibi; ‘ Git  Allah’ın olmadığı bir yer bul ve günahını orada işle.’

Diğer bir yetersizliği ise kanun kapsayıcılığındaki problemdir. Kanun güç egemenliği çerçevesinde uygulanabilir ,güç kimin elindeyse kanun hükümleri bu kişilerin lehine bir şekilde uygulanır.Ancak Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda bütün devirlere ve bütün insanlara inen evrensel bir kitap olma özelliğini görürüz.

  • Yazar toplumsal kontolün de caydırıcı özelliğinden bahsetmiştir. Olumlu ve olumsuz mücadele olarak ikiye ayırmıştır.Olumlu mücadelenin insanların güzel bir dille karşındakini incitmeden onu uyarması yada doğruyu açıklaması olarak adlandırabiliriz.Olumlu mücadeleye örnek olarak grupça yapılan tahlilde şu güzel olay anlatılmıştır. Bir gün Hz. Hasan ve Hz.Hüseyn yaşlı bir adamın yanlış abdest aldığını görüyorlar. Kendi yaşlarının küçük olması ve karşıdaki kişinin gururunun zedelenmesini istemedikleri için Hz . Hasan ve Hz. Huseyn bir yöntem izliyorlar. Bu iki kardeş adamın yanında karşılıklı olarak abdestin nasıl alınması gerektiğini tartışmaya başlıyorlar. Bunu gören yaşlı adam duruyor ve şöyle diyor; ‘Vallahi ikiniz de doğru alıyorsunuz yanlış abdest alan benmişim.’ Bu olay da gösteriyor ki sözün yanında amelle örnek olmak büyük bir etkiye sahiptir.Olumsuz mücadele ise sözden ve davranışlardan anlamayan kimseleri kapsıyor. Böyle insanlar için kalan son çare bu kişilerle olan samimiyeti bırakmak ve ilgisiz olmaktır.

Ancak bu faktör de bir yere kadar etkisini gösterebilir.Belli bir yerden sonra etkisizliği ortaya çıkar.

  • Bölümde yazar akli imanı detaylı bir şekilde açıklamış ve bunun anlamını ; insanın akli olarak Allah’ın varlığını peygamberin peygamberliğini, ölümü ahireti , cenneti ve cehennemi idrak edebilmesi olarak açıklamıştır. Burada bu imanın önemli ancak kalbi iman olmaksızın faydasız oluşundan söz edilmektedir. Nice alimler vardır ki Allah’ın varlığını ispatlar hakkında kitaplar yazmış ancak kendi heva ve heveslerinin kurbanı olmuşlardır.
  • bölümde nihayet kalbi iman konusuna gelinmiştir. Dürtüleri dizginlemekte , günah yapmaktan çekinmekte bizi kontrol edecek yegane gücün kalbi iman olduğu vurgulanmaktadır.Yazar imanın mertebelerini üçe ayırmıştır;

1-) İman-ı lisani: Bu iman akılda ve kalpte kökleşmemiş olan imandır.Böyleleri olaylara göre müslümanlığını belirleyen kişilerdir. Güzel ve mutlu günlerinde Allah ve peygamberine iman edip(!), zorlukta inkarcılığa başlarlar.

2-)Delil Yoluyla Akılda Kök Salmış İman: Çok önemli  bir incidir ancak dediğimiz gibi kalbi imansız faydasızdır.

3-)Kalpte Kök Salmış İman: İnsanı sırat-i Müstagim yolunda ilerletebilecek bir başlangıçtır.Yakin sınırına ulaşmamış olsa dahi dürtüleri engelleyebilir.

Yazar imanı açıkladıktan sonra Kalbi imanı üçe ayırmaktadır;

1-) İlme’l Yakin: Başlanıç seviyesidir ancak insan bazı şeyleri akletmeye ve farkında olmaya başlar. Allaha olan yakınlığı artar ve günahlardan kaçınmayı bir görev haline getirir.

2-) Ayne’l Yakin: Bu mertebedeki kişi ateşi hisseder . İçindeki çıkmazlardan tereddütlerden kurtulmuş ve kendisini tam anlamıyla temizlemiş kişidir.

3-) Hakka’l Yakin: Kul için artık ben diye bir şey ortadan kalkmıştır. Tek düşündüğü rabbi ve ona yakınlaşma arzusudur. Selam olsun bu mertebeye ulaşanlara.. Selam olsun namazlarında kendinden geçen Ayetullah Behçet’e…

  • Sekiz faktörü tanımladıktan sonra yazar tek çıkış kapısı olan ve herkesin ulaşması gereken kurtuluş olan kalbi imanın nasıl elde edileceğinden söz etmektedir. Burdaki esas mesele ibadet yoludur. Bu kalbi imanın nasıl elde edileceği 3’ e ayrılıyor;

1-)Dinin dış yüzüne bağlılık.( Allah’ın emirlerine uymak,günahlardan kaçınmak , farz ve vacip ibadetlere önem vermek)

2-) Günahtan Kaçınmak

3-)Farz ve Vacip Dışında Kalan Müstehap İbadetleri Yerine Getirmek (Kitapda bu kısma verilen örnek harikadır. Müstehap ameller kalbe ekilen iman ağacının sulanması gibidir.Ağacın suya ihtiyacı vardır gürleşmesi , büyümesi ve sağlamlaşması için.)

  • Son bölümde imanın kalpte kök salması için yazar anahtar niyetinde sözler söylemektedir. Tevbe , sabr , kötü huy ve sıfatların ortadan kaldırılması ve benliğin iyi huy ve sıfatlarla donatılması kalbi imanın kök salmasına bir vesiledir. Kötü huy ve sıfatları maddeye ekledikten sonra yazarın yanına eklediği not ise önemlidir. Çünkü bu işin kolay olmadığını, zorlu bir yol olduğunu ama imkansız da olmadığını açıklamaktadır. Yani ümitsiz olma ey insan çünkü sen Allah’ın bu aleme kendi halifesi olarak gönderdiği varlıksın . Alem senin için yaratıldı, kendi gücünün farkında ol ve Rabbi’ne doğru ucu olmayan bir yola koyul!.

Tahlilimizi burada sonlandırıyoruz. Allah başta eserin yazarı olmak üzere bu kitapta emeği geçen herkese hayırlı ömürler versin.

İslami Vahdet Iğdır Grubu – islamivahdet.com

0
Would love your thoughts, please comment.x