Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte başlayan çatışmalar Balkanlar’da büyük bir trajediyi de beraberinde getirmişti. Slovenler ve Hırvatların bağımsızlık ilanından sonra Bosna Hersek bölgesinin de bağımsızlık ilan etmek istemesi hem Sırpların hem de Hırvatların Boşnak Müslümanlara karşı saldırı başlatmasına sebep olmuştu.
Savaş, 2 Mayıs 1992 yılında Bosna Hersek Cumhurbaşkanı seçilen Aliya İzzetbegoviç’in Saraybosna Havalimanı’nda Sırplar tarafından esir alınması ile başlamış oldu.
Beklemedikleri bir savaşa hazırlıksız yakalanan Boşnaklar, 3 yıl süren savaş boyunca hem Sırpların hem de Hırvatların acımasızca gerçekleştirdikleri işgal, katliam ve tecavüzlerle büyük bir dram yaşadılar.
Hırvat, Slav, Avar karışımı bir ırk olan Boşnaklar Müslüman olmadan önce Hrıstiyanlığın Bogomil mezhebine mensuptular. 1463 ile 1878 yılları arasında 415 yıl Osmanlı idaresi altında yaşadılar. 1921 yılında krallık, 1945 yılında Sosyalist Cumhuriyet ilan edildi ve Boşnak Müslümanlar, Bosna savaşına kadar Hırvat, Sırp ve Arnavutlar ile beraber yaşadılar.
Bosna savaşı boyunca 200,000 Bosnalı öldürüldü. 2 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. 50,000 Müslüman kadına tecavüz edildi.
Hollandalı Birleşmiş Milletler askerlerinin kontrolündeki güvenli bölgelerden biri olan Srebrenitsa’da Müslümanların silahları toplandı ve bölge Sırplara teslim edildi. Silahsız Boşnaklara yapılan saldırı neticesinde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 8,300 kişi katledildi.
Başkent Saraybosna 3 yıl boyunca kuşatma altında kaldı. Binlerce insan sniper ve havan toplarıyla öldürüldü. Bosnalı Müslümanlara yönelik bu katliamlara Türkiyeli Müslümanlar sessiz kalmadılar. Savaşın hemen başlarında Boşnak kardeşlerinin yardımına koşan Selami Yurdan, 22 Ağustos 1992 yılında şehit edildi. Selami Yurdan’ın şehadeti Türkiyeli Müslümanların cihat bilincini tetiklemiş ve pek çok Müslüman, tıpkı onun gibi cihada katılmak üzere harekete geçmişti.
Dünyanın dört bir tarafından gelen Müslüman direnişçilerle güç kazanan Boşnaklar önce Hırvatları anlaşmaya zorlamış ardından Sırpların işini bitirmek üzereyken Amerika devreye girmiş; 14 Aralık 1995 tarihinde Dayton Anlaşması Boşnaklara dayatılmıştı.
Ateşkese kadar 20’den fazla Türkiyeli mücahit bu cephede şehit düşmüştür. Şu anda federasyon ile yönetilen bölge Boşnak, Hırvat ve Sırp nüfusuna göre kantonlara ayrılmış, dönüşümlü başkanlık sistemiyle yönetilmektedir. Savaşın ilk yıllarında Sırpların ve Hırvatların katliamlarını görmezden gelen Amerika ve Birleşmiş Milletler, Boşnakların zaferini ellerinden çalmış ve masa başında düşmanları ile birlikte yaşamaya mahkûm etmiştir.
Bosna cihadının lideri ve başkomutanı Aliya İzzetbegoviç, bu anlaşmayı istemeye istemeye imzalamak zorunda kalmıştı. Aliya, Avrupa’nın ortasında Müslümanlara ait bir devletin kurulmasına küresel güçlerin izin vermeyeceğinin bilincindeydi.

‘Kara Kuğular’ın Kuruluş Yıldönümü Etkinlikleri
10 Mayıs 2015 tarihinde, Saray Bosna’da savaşın en önemli figürlerinden “Crni Labudovi(Kara Kuğular)” özel birliğinin kuruluş yıldönümü münasebetiyle bir program gerçekleştirildi. Savaş sırasında bu birlikte cihada katılmış Türkiyeli gazi mücahitler de bu programa davet edildi.
Kara Kuğular savaşın ilk başından itibaren milis kuvvet olarak çarpışmalara katılmış, Boşnakların efsanevi birliğidir. Hemen hemen her cephede mobil kuvvet olarak görev yapmışlardır. İlk iki komutanları Senad Mehdin Hodzic – Hayro Mesic de dâhil olmak üzere 80’den fazla şehidi 200’ün üzerinde kol ve bacakları kopmuş ağır yaralı gazisi vardır. Kara Kuğular özellikle Konjic – iqman – Jablanica – Kakanj bölgesinde konuşlanmıştı. Son komutanları Hase Tiriç ile birlikte ateşkes olduğunda 1500 askere sahip önemli bir güçtü.
Kara Kuğular, önceleri Hırvatlara ve daha sonra Sırplara karşı büyük ve önemli zaferlere imza atmış, aldıkları özel eğitim sayesinde kazandıkları zaferlere göre çok az şehit ve yaralı vermiştir.
Federasyon yönetiminden sonra diğer milis kuvvetler gibi Kara Kuğular’ın da askeri faaliyetlerine son verilmiş olmasına rağmen, bir dernek kurarak çeşitli organizasyon ve çalışmalar ile varlıklarını özellikle Saraybosna kantonunda sürdürmeye devam etmektedirler.
Federasyon içerisindeki Sırp ve Hırvatlara tanınan geniş haklardan dolayı, özellikle bu yıl Kara Kuğular’ın düzenlediği programın özel bir öneme sahip olduğu bilinmekteydi. Bunun en önemli göstergelerinden bir tanesi Kara Kuğular’da görev yapmış Türkiyeli mücahit gazilerin davet edilmesiydi. Kocaeli Karamürsel’den Salih Yavuz, Adapazarı’ndan İsmail Gacal ve Yusuf Baki Gündüz, İstanbul’danMehmet Şahin, Hakkı Sağır, Hakan Özayaz, Ahmet Saraç, İsmail Baykal, Mecit Çağlayan bu etkinliklere katıldılar.

10 Mayıs Pazar günü gerçekleşen programa çok sayıda protokol ve vatandaşın katıldığı gözlemlendi. Şehitlerin anısına yapılan anıtın açılışından sonra Bosna’nın farklı kantonlarından gelen delegasyon, komutan Hase Tiriç’i tebrik etti. Bosna ordusu komutanları ve milis kuvvetlerin temsilcileri birer konuşma yaptılar. Türkiyeli gaziler adına Fatih Akıncıları onursal başkanı da olan Mehmet Şahin bir konuşma yaparak, böyle bir programa davet edilmiş olmaktan onur duyduklarını ifade ettikten sonra ümmet bilinciyle geçmişte nasıl Boşnak kardeşlerinin yanında yer aldılarsa bugün ve bundan sonra da gerekirse aynı şekilde hazır beklediklerini ifade etti:
“Dostlarımız ve düşmanlarımız iyi bilsin ki Bosna halkının bize ihtiyaç duyduğu her an kardeşlerimizin yanında yer alacak ve şehit olmak için sıramızı bekleyeceğiz. Ta ki bizim dökülen kanlarımızla bu topraklar bereketlensin ve İslam’ın bayrağı bir daha inmemek üzere yükselsin. “
Daha sonra Türkiye Akıncıları olarak komutan Hase Tiriç ve yardımcılarına Mehmet Şahin tarafından plaket takdim edildi.
Türkiyeli Gaziler için iki gün sonra milis kuvvetlerden sorumlu bakanın da katılımıyla özel bir program düzenlenerek Bosna cihadına katkılarından dolayı Kara Kuğular’ın özel plaketleri verildi. Burada da gaziler adına bir konuşma yapan Mehmet Şahin, “Bosna bizim ikinci vatanımız değil, tüm yeryüzündeki İslam coğrafyasının her karışının olduğu gibi bizim vatanımızdır. Bosna cihadı sizlerle bizler arasında derin ve kopmaz bağlar oluşturmuştur. Bizler sizleri Osmanlı’nın Bosna’daki Akıncıları olarak görüyoruz. Türkiye Akıncıları olarak sizlerin şahsında özgürlük sever Bosna halkını ve şehitlerimizi selamlıyoruz.” Şeklinde konuştu.
Programda oldukça duygusal anlar yaşandı. Aynı cephelerde savaşmış Boşnak ve Türk mücahitler birbirlerine sarılırken gözyaşlarını tutamadı.

Türkiyeli gaziler Bosna’da kaldıkları 4 gün boyunca çeşitli ziyaretlerde bulundular. Öncelikle savaştıkları bölgeleri ve şehitlikleri ziyaret ettiler. Travnik’te Şehit Selami Yurdan, Şehit Ahmet Demirer’in kabrini; daha sonra Arnavuti köyündeki Türkiyeli Şehitleri ziyaret ettiler. Pazariç’teki savaş sırasında kaldıkları evin sahipleri Bayro’nun çocuklarını ve Mayka (Anne) dedikleri hanımı ziyaret sırasında duygusal anlar yaşandı. Aliya İzzetbegoviç’in kabri ziyaret edildi, Fatihalar okundu.
Kuşatma sırasında Saray Bosna’ya hayat veren tünel ziyaret edildi, anılar tazelendi. Mostar Köprüsü, Balagay Sarı Saltuk Türbesi ziyaret edildi. ”Müslümanski Snage” olarak bilinen Müslüman kuvvetlerin komutanlarından Şerif Patkoviç ziyaret edildi. Novitravnik’te savaş zamanı emir olan Zero ziyaret edildi. Eski Başmüftü, şimdi Ulusal Boşnak Kongresi başkanı olan Dr. Mustafa Çeriç ziyaret edildi. Bu ziyaretler sırasında Bosna’nın geleceği üzerinde fikir alışverişinde bulunuldu. Son olarak Milli Görüş Balkanlar temsilciliği merkezi, Hasene Derneği ziyaret edildi. Başkan Adem Kasa ile birlikte yemek yendi.
Ve nihayet 13 Mayıs Çarşamba günü Türkiyeli Bosna Gazilerimiz yüreklerinin yarısını geride bırakarak evlerine döndüler.














.jpg)

islamianaliz
