Seyyid Haşim el-Haydarî’nin 3 Ekim 2014/9 Muharrem 1439’da Irak’ta Kerbelâ Şâhit başlıklı konuşması…

”Basiret yoksunluğu, bir ümmetin cehalete sevk edilebilmesidir.  Yani Şam ehlinin İmam Ali (as)’ın namaz kılmadığına dair bir kanaat beslemeye sevk edilişi gibidir.  Ki o, Resulullah (s.a.a)’ın halifesi, (kızı) Betül’ün kocası ve Peygamberin amcaoğluydu.  İşte hepsi İslam ehli olan ümmet buna inanmıştı. Nitekim (Hazret Kufe) mescidinde hançerlendiğinde Şam ehli “Ali namaz mı kılıyordu? Hayret!” demişlerdir. İşte bu nedenle basiret yoksunluğu, ümmetin ne yaptığını bilmeden bâtıl cepheye sevk edilmesi, ne işlediğini bilmemesidir. Her ne kadar bu tam olarak konuşma mevzuum olmasa da rivayetlerin şuna işaret ettiğine değinmek istiyorum. Bu rivayetlere göre; âhir zaman geldiği zaman kişi dinden çıkacak, ancak bunun farkında olmayacaktır. Kişi dinden çıkacak ancak bunu bilmeyecektir. Kufe halkından Hüseyin (as)’ı öldürenler de buna misaldir. Onlar İmamı öldürmelerine rağmen (İslam) dininden çıktıklarına inanmamaktaydılar. Zira onlar Allah’a ibadet etmekte, mescitleri doldurmaktaydılar. (Bugün için) bizler de aynı durumdayız. Bizlerin durumu da aynıdır. Bizlerin Irak ve Irak haricindeki muasır tarihimize müracaat etmemiz gerekmektedir. Saddam bizleri yönetmekteydi. Bizler Saddam’la nereye gittik? Namazlarımıza, İmam Hüseyn’i ziyaretlerimize rağmen! Belki de harbe sevk edildik ve bu sırada şöyle dedik: “Ey Abu Abdullah Hüseyin! Bizler sana teslim olana teslim ve sana harp ilan edene muharip olduk.” Allah’ın yanında böyle garipliklere yer yoktur. “Allah yanında en değerliniz en takvalı olanınızdır.” (Hücurât Sûresi: 13).

Bu nedenle ümmet Allaha ibadet etmekte, muhlis olmakta, ihtiyat ile amel edip dikkatli olmakta, şiarlar edinmekte, duygulanmakta ancak Hüseyin (as)’a yardım hususunda başarısızlığa uğramaktadır. Veya bâtıl cephede yer almakta onu alkışlamakta ve bununla birlikte şiarlar edinmeye, ihtiyatla amel etmeye devam etmekte ve Hüseyin (as)’ın başını da kesmektedir. Bu durum devam ettikçe devam etti. Bağdat zindanları buna tanıklık etmektedir. İmam Musa Kazım (as) yedi yıl boyunca bu zindanlarda kaldı. Onun Şiası neredeydi? Nerdeydi yanındaki taraftarları? Onlar Kerbela’ya yürüyerek gitmekteydiler ama gerçek Hüseyinleri zindandaydı. Bu tarih bizlerin değil mi? Şia nerede? Sadece iki zindan görevlisi olmasına rağmen Şiîlerden çok az bir grup İmam (as) için mücadele etmeye çalıştı. Ancak imam onlara “eliniz kolunuz bağlıdır, susun” dedi. Harun Reşid devlet sarayındayken Şiîler onu alkışlamaktaydı. İmam Kazım ise yedi yıl zindanda kaldı. Yedi Muharrem ayı, yedi Erbaîn günü. Harun, İmam Kazım (as) katledilip (bedenini) köprü üzerine koyup “Bu Râfızîlerin imamıdır” dedi. Şiîlik burada mı var? Evet, yas tutup siyah giyinmek! Tüm bu (olumsuzluklar) bizim tarihimizdir. Kerbela tüm bunlara şahitlik etmektedir. Tanıklık etmektedir. O halde bugün her kim Hüseyin (as) ile birlikte olmak, onun cephesinde ve ordusunda yer almak istiyorsa öncelikle şehâdete âşık olmalıdır. Zira İmam Hüseyin (as) kendi yoluna ulemayı, toplumun önde gelenlerini, işsizleri veya zenginleri davet etmedi. Sadece şehadet âşıklarını istedi. (Şöyle söyledi) “kim bizim yolumuzda kanını akıtmak ve nefsini likaullâhta vatan sahibi (kılmak) istiyorsa (yarın) bizimle hareket etsin.” Dini muhafaza için şehadet âşığı olmak. (İkincisi) nerede olursa olsun doğruyu araştırmak. Buna hâlisane bir şekilde kulak verin! Nerede olursa olsun doğruyu araştırmak ve nerede olursa olsun hakkı savunmak. Nerede olursa olsun bâtıla düşmanlık etmek. Nerede olursa olsun! İster kendi ülkesinde olsun ister başka ülkede. Allah yanında vatan, kabile, topluluk ayrımı yoktur! Hak/doğruluk zor iştir! Aşiretler Kerbela’da neredeydiler? Bir aşiret gelip de Hüseyin (as)’a yardım etti mi? Kesinlikle hayır! Sadece ferdi yardımlar oldu.

O halde bizlerin Hüseyin (as)’ı tanımamız ve zamanımızın Şimr’ini bilmemiz gerekmektedir. Sadece Hüseyin (as)’ı tanımamız yetmez. Zamanımızın Şimr’ini de tanımamız gerekmektedir. Ama Hüseynî olan ve âşurâ öğretilerine tutkun birinin ölçü ve mizanı sadece lafızlar, şiarlar, duygular olursa; İmam Hüseyin (as)’ı haremini ve türbesini ziyaret edip, (ziyareti) sadece türbenin parmaklarına yapışmaktan ibaret kalırsa hiç şüphesiz böyle bir ümmet aynı zamanda kılıcını Hüseyin(as)’a yardım edenlere doğrultur Hüseyin (as)’ın bayrağını (ortadan) kaldırır.”

Seyyid Haşim el-Haydarî’nin Muharrem konuşmasının videosu:

https://www.youtube.com/watch?v=uOmXvl02WHo

islamivahdet.com

0
Would love your thoughts, please comment.x