Biz, Beyt’i (Kabe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de makamı İbrahim’i namazgah edininiz! İbrahim ile İsmail’e de:’’ tavaf edenler, itikafa girenler, rükû ve secde edenler için bu evimi tertemiz tutun’’ diye emr etmiştik.2/125

Derin manalar ifade eden ayete yaklaşmak için önce manevi alan oluşturmak gerekir. Hayatın huzur kaynağı olan Kur’an-ı Kerim, Beyti (Kabe’yi) konu alırken önce İbrahim ve milletinden Beytin şirk ve küfürden, zalim ve despot kıraliyetlerden, münafık ve Amerika hizmetinde bulunan zalim idarecilerden temizlenmesini ister. İlahi aşkın merkezi olan Kabe mümin kalplerin mevlasıyla irtibatını sağlar. Aşk ehli İbrahim’in makamında durarak eda edeceği namazla miracı yaşayarak kulluğu en üst seviyede mevlasına takdim eder. Ev sahibi olan İbrahim davet ettiği Allah’ın evinin misafirleri olan salih kulları ağırlayarak Beytin manevi tanımını yapar ve şu duada bulunur:

“Ey bizim Kerim Rabbimiz! Bizi, yalnız sana boyun eğen Müslüman kıl soyumuzdan da yalnız sana teslimiyet gösteren bir Müslüman ümmet yetiştir. Ve bizlere ibadetimizin yollarını göster, tövbelerimizi kabul buyur. Muhakkak ki tövbeleri en güzel şekilde kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.”2/128

“Ey bizim Hakim Rabbimiz! Onların içinden öyle bir Resul gönder ki; kendilerine senin ayetlerini okusun, onlara kitabı ve hikmeti öğretsin ve onlar tertemiz kılsın. Muhakkak ki aziz sensin, hakim  sensin! (Üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibisin!) 2/129

Kulluğun ve temizlenmenin manevi merkezi olan Beyt ağırlamakta olduğu mümin ve muvahhit insanları İbrahim makamında kılacakları namazla elde edecekleri miracı onlara yaşatır. Her tavaf bir yükselişi her yükseliş semanın bir tabakasını her tabakaya varış hakikat aynasından esrarı hakkı görmesini, yedi tavaf yedi semaya varmanın aşkını yaşatır. Her tevaf bir aşkı yaşatır her aşk semanın bir kapısını açar ve insan bu yolculukta varmak istediği yaradılış felsefesinin özüne ve hakikatine kavuşur ve şu ilahi çağırıya muhatap olur.

“Ey huzura kavuşmuş insa! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön.( Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetim gir!” 89/27-28-29-30

Hac ibadetinin insana kazandırdığı bu üstün manevi değer insanı özüne yönlendirerek kemalat belgesini almasını sağlar, almış olduğu manevi belge ile evine döner ve toplum arasında saygın bir makama sahip olur. Bu olgu şirkten küfürden, zulüm ve diktatörlerin hâkimiyetinden kurtulmuş emin beldenin güvenilir ve emin beytinde yapılan özgür bir Hac ibadeti neticesinde elde edilmiş olunur.

Emin bir beldede güvenilir bir yer olarak bildirilmiş olan Kabe’nin, etrafında tavaf yapılabilmesi için ayetin verdiği emre binaen, önce Kabe (beyt) zalim bir kraliyet ailesinin hakimiyetinden kurtulması istenilmektedir. ‘’İbrahim ile İsmail’e de: tavaf edenler, itikafa girenler, rükû ve secde edenler için bu evimi tertemiz tutun’’ diye emir etmiştik. Bu emir İslam ümmetinden ve İbrahim’in milleti olan bizlerden şunları istemektedir.

1- Beytin put ve putperestlikten kurtulması. Her ne kadar bugün Beytin içinde ve dışında heykellerden yapılmış putlar yoksa da Beytin sorumluluk ve idare etme görevini üstlenmiş olanlar yönetmekte oldukları insanların zihinlerine Lâtın yerine Amerika’yı Uzza’nın yerine İsrail’i Menat’ın yerine kendi kraliyetini kurarak şeytan üçgenini teşkil etmiştir. Böylece fikirsel  ve zamanın şartlarına uygun putları zihinlere yerleştirerek onlarla yönettikleri insanları korkutmaktalar. O gün Lât, Uzza ve Menat’a birşey söyleme çesaretini kendinde bulamayan insanlar, bugün de bu üçgene karşı bir şey söyleme cesaretini kendilerinde görmemekteler. Emrolunmuş haccın yerine getirilebilmesi için Beytullah’ın üçgenin hakimiyetinden kurtarılmalıdır.

2- İngiliz kurması, Amerika hizmetçisi, İsrail dostu olan Suud hanedanının esaretinden (Beytullah) kurtarılıp temizlenilmesi istenmektedir. Suudi hanedanının yetki ve tasarrufunda bulunan Allah’ın Beyti özgür olmadığı için özgür bir Hac da yapılmamaktadır,  zira Hac İbrahim makamından Miraca yükselen manevi bir yoldur, bu yolun önünde barikat ise Su’ud kraliyetidir; kirli elbisesi ile Beyti sahiplenen kral beyti kirletmektedir. Buna bina’en asrımızı Müslümanları kraliyet tarafından kirletilmiş Beytin temizleme göreviyle emir olunmuşlardır.

3- İnsanlık tarihinin en büyük dramını acımasızca Yemen halkına Amerika emriyle yaşatmakta olan kraliyet ailesinin tasarrufunda olan Beytin kurtulması istenmektedir. Merhamet şefkat, güven evi olan Allah’ın Beyti merhametsiz zalim biri tarafından idaresi elinde tutulan birinin riyasetinde Haccın yapılması haccın felsefesine aykırıdır. İslam ümmetinin bu cani kraliyete karşı duyarlı olması ve Beytin esaretten kurtarılması için gayretli bir çalışma yapmalı.

4-

Amerika’nın isteğiyle İsrail’in güvencesini sağlamak için Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de mazlum savunmasız insanların kanını parasıyla ve asker gücüyle döken ve Ortadoğu’yu kaosa sürükleyerek karuni görevi yapan kral Selman bu çirkin eylemiyle Beytin altınoluğundan hacıların başına kan akıtmaktadır. Kanla kirletilmiş bir Beytte nasıl rükû edilecek, nasıl secde edilecek ve nasıl İbrahim makamında namaza durulacak? Ve hangi Hac farizası eda edilmiş olucak? Ve milyonları teşkil eden hacılar nasıl bu kanlı eli göremiyorlar? Amerika’nın jandarmalığını yapan Suudi kralı Selman Türkiye şefi Erdoğan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin kralının akıtmış oldukları kanı, Beyti tavaf etmekte olan Müslümanlar neden göremiyorlar? İnsanlık susmuş, Müslümanlar da hem kör hem de sağır olmuş, zalimler ise kan döküp insanlığın iffeti ve namusuyla oynamakta, analar ağlıyor, çocuklar yetim ve sokaklarda kalmış, Müslümanlarının hanımları sokaklarda dilenci olmuş sığınacak bir yerleri yok.

Allah’ım Müslümanlara basiret ihsan et, ilahi bu acılar ne zaman bitecek!

Kraliyet tarafında kirletilmiş (Beytin) temizliği yapılmadan yapılacak olan Haccın ayetin metnine aykırıdır. Zira Allah İbrahim Ve İsmail’den tavaf edip rükû eden ve namaz kılanlar için  (Beytin)  temizlenmesini istemiş  ve emir etmiştir. İbrahim’in milleti ve Muhammed’in ümmeti olan bizler bu görevi yapmakla sorumlu olduğumuzu unutmamalıyız; bunun açık örneğini imam Hüseyin’in (a.s) Hac merasimini tamamlamadan zalim bir idareciye karşı kıyam etmek için Küfeye doğru hareket etmesidir. Bu kıyamın felsefesinde zalim bir idarecinin işgal ettiği Allah’ın Beytinde özgürce yapılmayan Haccı yarıda bırakarak kıyam etmeyi vazife bilerek Mekke’yi terk etmiştir. Bu terk ediş Allah’ın beytinin esarette olduğunu bildirerek zalimlere karşı kıyam yapmaya davettir. Bugün İslam beldelerine hüküm eden zalimler (Allah’ın Beytinin) idaresini ittifakla zalimlikte birinci sırada olan kraliyet ailesine vermişlerdir. İran İslam Cumhuriyeti hariç tüm islam beldelerine hükmeden zalimler mahiyetindeki Müslümanlara çeşitli kıyafetler altında zulm ederek İsrail’in varlığını korumaktalar. Bunun kanıtı Ortadoğu haritasıdır, bakın! Eğer görebilme basiretine sahip iseniz delil olarak yeter. Ama ne yazık ki günümüz Müslümanları yapılmakta olan zulmü görmedikleri gibi zalimlere alkış tutarak mazlumun akan kanına seyirci kalıyorlar.  Şii-Sünni, Kürt-Türk, Acem-Arap demeden dökülmekte olan insanlık kanı, İsrail’in çıkarları ve kendi saraylarını korumak içindir. Böyle bir durumda Müslümanlara sormak gerekir hangi Hac? Allah’ın emrettiği Hac mı? Yoksa İsrail’in korunması için olan mı? Evet hepimiz Allah için diyoruz, ama netice İsrail’in menfaatine tamamlanmış oluyor!

Vicdanlara sığmayan akıllara durgunluk veren günümüzde yapılan Haccın hangi dini hükme dayanarak yapılmakta? Beytin etrafında tavaf yapılırken, Mina’da şeytan taşlanırken Yemen’de, Suriye’de, Bahreyn’de, Irak’ta, Türkiye’de ve diğer İslam beldelerinde büyük şeytanın arkadaşları olan bölge şeytanları çocuk kadın yaşlı demeden ölüm fermanı vermişken, Müslüman kadınlar cariye diye pazarlarda satılırken Müslümanlar hangi Haccı yapmaktalar?!

welayet-Muhammed Avcı

0
Would love your thoughts, please comment.x