Millî Gazete köşe yazarı Ali Haydar Haksal, “Siyasa Dili Din Dilinin Önüne Geçerse” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Haksal, “Dinin helâl ve haramları, yasakları ile laik sistemin kural ve kararları birbiriyle örtüştürülemez ve karıştırılamaz. Faiz haram ise haramdır…” ifadesini vurguladı.
Yazının tamamı şu şekilde:
Laik, seküler ya da liberal siyasa dili hemen her değerin önündedir bugün. Bu dil kendini her şeyin üzerinde gördüğünden, kimi manipülasyonlar ile birçok şeyin üstü örtülebilmekte. Anlaşılmaz değil, anlaşılır bir kaos ve karmaşa var. Toplum dili edilgin ve etki altında. Kendi kendine yol bulacak bir kanal hemen açabiliyor. Bu dilin en belirgin özelliği “ama”dır.
Laik din devletinin dili, din dilini de kendi içine alabiliyor, eritebiliyor, içselleştirebiliyor.
İslâm, bir Müslüman’ın hayatının bütünlüğünde var. Bölümlenemez, parçalara ayrılamaz. Dinin helâl ve haramları, yasakları ile laik sistemin kural ve kararları birbiriyle örtüştürülemez ve karıştırılamaz. Faiz haram ise haramdır. Liberal sistemin kurallarıyla İslâmî bir dil ve söylem örtüştürülemez. Bunun bir ama’sı yoktur, olamaz.
Son zamanlarda yaşanan en çarpıcı vahamet “demokrasi şehitliği” söylemi ya da imgesi. Batı özlü, liberal, laik, seküler demokrasinin de bir dini var. Bu din İslâm değildir. İslâm’ı bununla özdeş kılmak çarpık zihinlerin bir sonucudur. Bir yere tutunmanın ya da bir çıkar elde etmenin aracı olabilir ancak.
Demokrasi dininin kendine özgü kuralları var. Bir milletin kendi kendini yönetimi değil. Böyle olsaydı eğer muhafazakâr olan güçlü iktidarlar bu yapıyı değiştirmeye, gücünü ve etkisini azaltamaya bakarlardı.
Böyle bir yapı içinde din dili ile siyasa dili büsbütün birbirine karışıyor. Baskın olan siyasa diline hemen her şey meşrudur. Çünkü çıkarcıdır, çıkar önceliklidir. Hemen her renge girebilir, yön değiştirebilir. Ortam veya genel hava yön değiştirtebilir.
İslâm’ın kesin hükümleri bile gerektiğinde tartışma konusu edilebilir bu sistemde. Dahası bu gerektiğinde de ifade edilebilir. Örneğin din diline sahip olanlar, gerçekte de Müslüman’ca yaşayanlar, kurallara uyanlar “laikliğin teminatı” olabiliyorlar. AB’nin dayatmasıyla haram olan sapkınlıklara yol açılabiliyor. Tabiî bu yaklaşımların mutlaka bir “ama”sı var.
Müslümanların arayışları ve yaşama biçimleri birbiriyle özdeş olmalı, örtüşmeli. Hem öyle hem de böyle olunca karmaşaya neden olur.
Bir Müslüman’ın din dili, siyasa dili, ticaret dili yani hayatın bütünlüğü içindeki dil birbiriyle uyumlu olmalı. Özellikle kişilik ve karakter bu gibi durumlarda kendini gösterir, göstermeli. Müslüman’ın bir hal dili var. Bu yaşamını bütünüyle tanımlar.
Bir Müslüman’ın kişiliği sadece kendini temsil etme noktasında değil. Bir Müslüman kendini temsil ettiği gibi, bağlı bulunduğu düşünce ve inancı da temsil ediyor. Çıkarcı, bencil, yalancı, iftira eden, kul hakkı yiyen, siyasası için yalan söylemeyi meşru bilen İslâm’ı temsil edemez. Etse etse ancak kendi şahsi çıkarını temsil eder.
Müslümanların içinde bulunduğu vahametin bir başka yönü de “harp hile”dir ilke ya da söylemine sığınışları. Bu çok tuhaf bir durum. Laik, seküler, batıcı, Kemalist, jakoben, liberal, ırkçı, muhafazakâr karmakarışık bir yapıda kime karşı hile yapıyor örneğin? Bu yapı içinde var olan bir unsur biraz muhafazakâr ise veya tamamen muhafazakâr ise sistem ya da yapıyı İslâmîleştirmiş mi oluyor? Demokrasi dininin partileri, mezhepleri birbiriyle çekişiyor. Bu yapıdaki çekişmeler ve mücadeleler sistem içinde birbirine karşı hilede bulunuyor. Gösterge şudur ki, yapı özü ve ruhuyla tamamen bize ait değil. Demokrasinin bir dini ve kuralları, rükünleri var. Bu yapı Müslümanlara ait değil, İslâmî de değil.
Hangi parti ya da mezhep kazanırsa kazansın kazanan demokrasi dini oluyor. Toplumun eğilimlerine göre biraz yön alıyor. Özünden ve ruhundan asla ödün vermiyor. Kişilerin Müslüman’ca yaşamaları sistemi değiştirmiyor. Sistemi tahkim ediyor ve güçlendiriyor.
Aşırılıklar her zaman için tehlikelidir. İfrat ya da tefrit deniler uçlarda gezinme aşırılıktır. Bu sistemin içinde hile yapıp bir kurum ele geçirmek onu asla İslâmî öze dönüştürmeye dönük değildir. Sadece taraftarlarına rahat bir soluk aldırır, imkânlar sağlar, bunlardan yararlanılır. Hile, bir dava ve inanç için değil sadece çıkar içindir. Örneği ortadadır.
Kaynak: Milli Gazete