Milli Gazete yazarlarından Ali Haydar Haksal, bugün yayımlanan yazısında ABD, AB, Siyonist İsrail ve onların güdümündekilerin darbenin başarısızlığından duyduğu rahatsızlığı ele aldı. Haksal buna karşı D-8’in yeniden hayata geçirilmesi gerektiğini, Türkiye-İran birlikteliğinin bu yoldaki ilk adım olabileceğini belirtti.

İşte Haksal’ın o yazısı:

İslâm coğrafyasında Müslümanlar güdümlüdürler. Bu, gerek demokratik ülkelerde olsun gerekse krallık veya başka yönetimler olsun hiç fark etmiyor. Müslüman coğrafyayı yönetenlerin hemen tamamı bu konumdadırlar. İktidar olmaları kendi iradelerinin dışında ya da egemenlerin koruması altındadırlar. Yönetimler, Batı’nın çıkarlarına aykırı bir üsluba bürününce, halkın iradesi ile yönetmeye başlayınca dışarıdan müdahaleler başlar. 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından ısrarla üzerinde durduğumuz husus bu darbenin güçlerin birleştirilmesi ile bir merkez üs tarafından yönetildiğiydi. “Darbenin Merkez Üssü” başlıklı yazımıza ve sonrakilere bakılabilir. Yoksa sıradan bir adamın bu kadar organize ve güçlü bir darbe yapması düşünülemez. Servisler, ajanlar ve güçlerin birlikteliği üzerinde yoğunlaştık.
Yanılmadığımız ortada. Darbe başarılı olmadı, olamadı memnuniyetsizliği bütünüyle belli. Başta Amerika, AB, Siyonist İsrail ve onların güdümündekilerin tutumlarından ve davranışlarından iyice belli olmuş durumda.
 Devlet yetkilileri, siyasi partiler ve genel kamuoyu baştan beri bizim ortaya koyduğumuz düşüncelere varmış bulunuyor. Açıkça bunu dile getiriyorlar.
Türkiye’nin seçenekleri çoktur aslında. Bölgesel özellikleri bakımından da. Darbe öncesi ve sonrasında Rusya ile olan yakınlaşma, İran ile yeniden yakın ilgi, diğer kimi bağımsız ülkelerle olan sıcak temas yeni bir yol izleği görünüyor. Başta D-8 topluluğunun gecikmeden yeniden hayata geçirilmesi gerekiyor. Azerbaycan’dan doğuya uzanan izlekteki kimi cumhuriyetler, Balkan ülkelerinden kimi topluluklarla bir süreç başlatılmalı. Başta Rusya, Çin gibi büyük ülkeler ile bir birliktelik oluşturulabilir. Şangay topluluğu, Afrika ülkeleri, Güney Amerika ülkeleri gibi geniş bir alan ile ilişkiler sürdürülebilir.
Türkiye İran birlikteliği ilk adım olabilir. Buna Irak ve diğer İslam toplulukları dâhil edilebilir. Suriye, Mısır gibi ülkeler ile olan sorunların bir an önce giderilmesi gerekir.
Örneğin Suriye’de önemli bir hamle geldi. El-Nusra, el-Kaide ile bağlarını kopardı. Yeni bir oluşuma gitti. Taraftarlarını dağıttı. Emperyalizmin bölgedeki oyunlarının farkına varıldı. Edinilen bilgiler bunlar. Umarız ki bu diğer örgütler tarafından da kabul görür. Emperyalizmin oyunları bozulur.
Türkiye, bu darbe sürecindeki gelişmeleri ve süreci iyi değerlendirmeli. İktidar ve muhalefet partilerinin birliktelikleri iyi değerlendirilmeli. Ülkenin geleceği bakımından, emperyalizmin oyunlarının bozulması için buna özen gösterilmeli. Artık şu kayıkçı kavgaları, horoz dövüşleri bırakılmalı. Küçük hesaplar değil büyük gelecek gözetilmeli.
Çünkü darbe sonrası tehlike geçmiş değil. Onlar elbette boş durmayacaklar. Yeni örgütler oluşumlarla yeni hamlelerde bulunurlar. Oyun bitmedi. İlk kez milletimizin birlikteliği bu büyük felâketin önüne geçmeyi sağladı. Bu küçümsenmemeli. İktidardakiler salt kendi güçlerini hesaba katmamalı. Bu darbeyi asıl boşa çıkaran milletin bütünleşmesidir. Ancak belli bir kesim bu sonuçtan hiç de mutlu değil. Darbe gecesi, darbe sürecinde karşıtların sevinç çığlıklarını duyuyor ve hissediyor gibiydik.
Yanılmamışız. Sonradan edindiğimiz bilgilere göre kanlı süreçten sevinç çığlıkları atmışlardı. “Tayyip öldü mü!” diye. Tabiî bu Türkiye’nin geleceği bakımından çok tehlikeli bir durumdu.
Eğer darbe başarılı olsaydı Türkiye Mısır gibi olacaktı ve çok daha ağır ve kanlı bir süreç olacaktı. Bir de AK Parti’nin o ayrımcı, çatışmacı, sert ve itici politikalarının zararları da bir bakıma kendini gösterdi. Nefret ile devlet yöneticilerinin ölümleri için çığlık atanların psikolojileri böylece daha iyi anlaşılmış oluyor. Demek ki, düşmanı sadece dışarıda değil içeride de üretiyoruz.
Evet, Batı’ya rağmen, emperyalizme ve içerideki ihanet içinde olanlara rağmen birlikteliği sürdürmenin zamanıdır. Yeniden daha güçlü, daha sevgi dolu ve kucaklayıcı olarak.
İslami Analiz 
0
Would love your thoughts, please comment.x