Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Salih Tuna, bugün yayımlanan ”Cübbeli Ahmet’in kafirleri” başlıklı yazısında, Cübbeli Ahmet’in Farabi ve İbn-i Sina’yı tekfir etmesini ele aldı ve 28 Şubat dönemindeki gibi Müslim Gündüz figürü olmadığı için de ihtiyaçtan Cübbeli Ahmet’in dolaşıma sokulduğunu ifade etti.

Tuna, Cübbeli Ahmet’e atıfla; “Fetullah’ı bugüne kadar niçin tekfir etmediniz; sapık, kafir diyerek milleti uyarmadınız. Üstelik, (parti kurun derse) Cebrail’i (yani, vahyi) bile dinlemeyeceğini söylediği halde. Şimdi kalkmış Farabi’yi, İbn-i Sina’yı mezardan çıkartıp tekfir ediyorsunuz.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Cübbeli’nin ‘Erdoğan’a itaat etmek’ farz ifadelerine değinen Tuna, ‘Erdoğan “Mezhepçilik fitnedir. Ne Sünni’yim ne Şii, Müslümanım” diye konuşmuştu buyrun itaat edin’ ifadelerini kullandı.

 Salih Tuna’nın yazısının ilgili kısımları şöyle:
Ellerinde 28 Şubat dönemindeki gibi Müslim Gündüz figürü olmadığı için de ihtiyaçtan Cübbeli Ahmet’i “dolaşıma” sokuyorlar.
Geçenlerde, “Cübbeli Ahmet Ali Şeriati’yi kafir ilan etti” şeklinde bir videolu haber yaptılar.
Birkaç gün geçti geçmedi, yine Cübbeli Ahmet’in ağzından bu sefer de, “İbn-i Sina ve Farabi kafirdir” ifadesini manşete çektiler.
“Bu dinciler kafayı yakmış” algısının yerleşmesine çalıştıkları besbelli.
İstiyorlar ki, geniş kitleler, “Erdoğan ve AK Parti’nin Türkiye’si bu. Laik yaşam tarzına müsaade etmeyecekler” zehabına kapılsın.
Tamam, Cübbeli Ahmet Hocamızın (kaddesallahu sirruhu) tekfir radarına yakalandın mı kurtuluşun yok.
Ali Şeriati vaktiyle Gulat-ı Şia tarafından “Sünnileşti” diye tekfir edilmişti; Cübbeli Ahmet “Şii” diye tekfir etmiş, çok mu?
İran dolayımında ona buna, “Şii, sapık, kafir” diyerek tekfir etmek zaten kolay.
Peki, Azerbaycanlı kardeşlerimizin yüzde 85’i Şii; Türkmen kardeşlerimizin de önemli bir yüzdesi öyle; bunlara da “sapık, kafir” diyebilecek misiniz?
Yoksa araya etnisite veya jeopolitik girince işin rengi değişiyor mu?
Ayrıca…
Rabbani’ye atıfla, “Muhammed eşittir Allah” diyen bile “tevil” ediliyor da, Farabi, İbn-i Sina, Ali Şeriati neden tevil edilmiyor?
Hayırdır, tekfir işinde de mi torpil var?
Cübbeli Ahmet, Kısıklı’da yaptığı konuşmada, ayetlerden hareketle, “Cumhurbaşkanımız’a itaat edilmesi farzdır” demişti.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, İslâm İşbirliği Teşkilâtı Zirvesi’ndeki açılış konuşmasında (İran ve Suudi Arabistan liderlerinin önünde) “Mezhepçilik fitnedir. Ne Sünni’yim ne Şii, Müslümanım” diye konuşmuştu.
Birkaç gün evvel de, “Tel Afer’de ne yazık ki Türkmen kardeşlerimiz ikiye bölündü. Bir kısmı Şia, bir kısmı Sünni. Orada mezhepler noktasında çatışma var, işte biz bunu istemiyoruz. Tel Afer’e sesleniyorum: Bırakın bu mezhep çatışmasını. Mezheplerin üzerinde İslam var. İslam’da birleşin…” demişti.
İşte size ölçü-mizan; buyrun hadi, itaat edin…
Farabi, İbn-i Sina, Ali Şeriati çoktan ölmüş gitmiş insanlar.
Kaldı ki, Fetullah Gülen gibi ne “beklenen salih zat” heyulasıyla kedilerine inananları mankurtlaştırdılar, ne de 15 Temmuz’da olduğu gibi halkın üzerine savaş uçaklarıyla bomba atın, önünüze çıkanı tanklarla ezin dediler.
Fetullah’ı bugüne kadar niçin tekfir etmediniz; sapık, kafir diyerek milleti uyarmadınız. Üstelik, (parti kurun derse) Cebrail’i (yani, vahyi) bile dinlemeyeceğini söylediği halde.
 
Şimdi kalkmış Farabi’yi, İbn-i Sina’yı mezardan çıkartıp tekfir ediyorsunuz.
İşgalcilerimiz, taşeronlarıyla birlikte, bölgeyi topyekûn işgale geldiği şu günlerde, biz hâlâ arkaik asabiyetlerin peşinde koşuyorsak işgale istemeden de olsa katkı sunuyoruz demektir.
İslami Analiz
0
Would love your thoughts, please comment.x