Hizbullah’ın birçok hava caydırıcılık denklemini gizlediğini doğrulayan tanıklar vardır. Öyleyse, bu durumda Hizbullah “F-35” savaş uçaklarını düşürerek herkesi şaşırtabilir mi? Bu iş, Amerika’nın sınırsız desteğinin gölgesinde zor gibi görünüyor. Belki de, “Merkava-4” ve “Saar-5” efsanelerinde olduğu gibi “F-35” efsanesinin çöküşünü de görebiliriz.

Hizbullah, bugüne kadar daima hava savunma sistemlerine sahip olma ve kullanma hakkını savundu. Direnişin bu silahlara sahip olmasından söz eden haberlerin yayılması, Suriye Hava Savunma Sistemlerinin İsrail’e ait F-16’ları düşürdüğü olayına benzer sahneleri sona erdirmedi.

Birçok rapor ve analiz, Hizbullah’ın savaşın dengelerini değiştirebilecek bu tür silahlara sahip olduğunu vurgularken, bazıları hâlâ Hizbullah’ın hiçbir gelişmiş sisteme sahip olmadığını öne sürüyor. Öyleyse karada meydana gelecek olan gelecek savaşta, hava sahasının denklemi nasıl olacak?

Mesele karışık ve derin, tüm açıları ile bir veya iki makalede ele alınabilir. Bununla birlikte burada konu hakkında işaret etmemiz gereken birkaç nokta bulunuyor:

Birincisi: Hava silahları, İsrail rejimine ve bölgedeki diğer ülkelere karşı Hizbullah’ın en üstün kolunu oluşturuyor. Bu silahlar bugüne kadar tüm Arap – İsrail savaşlarında belirleyici bir rol oynamıştır.

Geçtiğimiz 22 Mayıs tarihinde, İsrailli bir hava kuvvetleri komutanının Beyrut hava sahasını deldikleri sırada çekilmiş bir fotoğrafı ortaya atmasının ardından, “F-35” savaş uçakları ile böbürlenen İsrail varlığı, günlük olarak Lübnan semalarını deliyor. Öyle ki bu durum karşısında İsrail uçaklarının gürültüsü, Lübnan’ın güneyinde ve Beka’nın bir kısmında günlük yaşanan normal bir olay haline geldi.

İkincisi: 90’lı yıllarda, Özellikle dış operasyonlarla ilgili konularda, bazı güvenlik birimlerinin yanı sıra “füze gücü” Hizbullah’ın en hassas askeri birimlerden biriydi.

Daha sonraki yıllarda, Hacı İmad Muğniye, “Merkava efsanesi” nin İsrail ordusunun en önemli güç noktalarından biri olduğunu fark etti. Bundan dolayı Muğniye, Merkava tankları ile başa çıkabilmek üzere başarılı bir yol arayışına girdi. Bu çalışmaların sonucunda 2006 Temmuz savaşında, İsrail’in hiç hesaba katmadığı bir şekilde bu efsane yıkılarak denklemden çıkarıldı.

Temmuz savaşının ardından, Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah konuşmalarında, Lübnan’ın hava sahasının İsrail tarafından neredeyse her gün delinmesinden korunmaya ihtiyacı olduğunu sık sık tekrarladı. Hizbullah İsrail’e yanıt vermedi ancak aklıselim olan herkes, işaret ettiği şeyin ne anlama geldiğini anladı. Hizbullah’a yakın olanlar, havacılık ile ilgili birimlerin hassasiyetinin, geçtiğimiz yüzyıldaki füze gücü hassasiyetinden daha üstün olduğunu düşünüyor.

Üçüncüsü: Hizbullah’ın 2006 yılında başardığı bir diğer sürpriz ise, nitelikli bir operasyondan sonra “Saar-5” yoluyla elde ettiği deniz denklemidir. O dönem Hizbullah savaşın ilk günlerinde Seyyid Nasrallah’ın konuşması ile eşzamanlı olarak hassas bir zamanlama ile bu operasyonu yürütmeyi başardı. İsrail Deniz Donanması, Lübnan kıyılarına yaklaşması durumunda beklenen zorluklar karşısında etkisiz hale geldi. Gel gelelim ki, Hizbullah’ın kara ve deniz denklemlerini oluşturmasına rağmen, İsrailliler Güney Lübnan’daki Meryemeyn Vadisi’nde helikopter düşürülmesi olayı dışında, Lübnan semalarında inisiyatifi elinde tutmaya devam etti.

Dördüncüsü: Direniş Ekseni’ni yakından tanıyanlar, anlamsız sinyaller vermediğini çok iyi bilir. Bu güne kadar edindiğimiz tecrübeler, Seyyid Hasan Nasrallah’ın basına bir silah hakkında demeç vermesinin, Hizbullah’ın kısa zaman önce bu silaha sahip olduğu anlamına geldiğini gösteriyor. Bugün, Seyyid Hasan Nasrallah’ın hava caydırıcılığı denkleminden ilk söz ettiği Şubat 2009’un onuncu yıldönümüne doğru yaklaşıyoruz. Eğer Hizbullah, o dönemden bu yana hava sahası hedefi olarak İsrail uçaklarına gözlerini diktiyse, öyleyse bu yeterlilik bugün nereye gitti?

Beşincisi: Hava denklemlerini kurmak hiç kolay değildir. Belki de İsrail’in Beyrut’ta yüksek irtifadaki “F-35” uçağının resmini göstererek böbürlenmesi, Hizbullah’a gönderilen; “Siz “F-16”, “F-18”, “F-22” gibi savaş uçaklarını devre dışı bırakan hava savunma sistemlerine sahip olsanız bile, hava üstünlüğünü arttırmayı amaçlayan “F-35” uçağına dokunamayacaksınız” içerikli bir mesaj olabilir. Bu bağlamda, karada uzun menzilli operasyonlar, İsrail hava silahlarına herhangi bir zarar verirse, İsrail’in üstünlük stratejisinin kısmen çöküşüne veya en azından devre dışı kalmasına yol açacaktır.

Altıncısı: Hizbullah’ın niçin bu bağlamda bir adım atmadığını merak edebilirsiniz. Cevabı çok açık; Hizbullah, bu sürprizi gelecek savaşa saklıyor. Nitekim Siyonistlere ait tüm raporlar, Hizbullah ile girilecek gelecek savaşa dair İsrail tarafından geliştirilen stratejinin, mümkün olan en kısa zamanda banliyö stratejisi (kapsamlı yıkım) olduğunu vurguluyor.Gelecek savaşta, F-35 savaş uçakları haricindeki İsrail hava kuvvetlerinin diğer silahlarının hizmet dışı kalması durumunda, füze gücü ile Kiyat Şamona’dan başlayan, Tel Aviv ile devam eden ve İylat ile sonlandırılarak tüm işgal altındaki toprakları hedef alan Hizbullah için stratejik bir zafer olacaktır.

Gelecek savaşta hava denklemi de dâhil olmak üzere Lübnan’ı bekleyen zorluklar, ekonomik ve siyasi yolsuzlukla mücadele etmeye çalışan tüm güçleri, Lübnan’a hava sahasını, karasını ve yer altındaki servetini korumaya izin veren bir savunma stratejisi geliştirerek siyasi yolsuzlukla mücadele etmeyi gerektiriyor. O zamana kadar, Hizbullah’ın elleri bağlı bir şekilde kalacağına inanmıyoruz. Zira Hizbullah, hiçbir savaş meydanında bir gün bile pasif kalmadı, aksine daima dizginleri elinde bulundurmaya çalıştı.Hizbullah’ın birçok hava caydırıcılık denklemini gizlediğini doğrulayan tanıklar vardır.

Öyleyse, bu durumda Hizbullah “F-35” savaş uçaklarını düşürerek herkesi şaşırtabilir mi? Bu iş, Amerika’nın sınırsız desteğinin gölgesinde zor gibi görünüyor. Belki de, “Merkava-4” ve “Saar-5” efsanelerinde olduğu gibi “F-35” efsanesinin çöküşünü de görebiliriz.

Kaynak: Al-Waght
Çeviri: Merve Soydaş
İntizar.web.tr
0
Would love your thoughts, please comment.x