1992 yılında, Şubat ayının 25’ini 26’sına bağlayan gece, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde çok sayıda Azerbaycanlı sivil, Ermeniler tarafından soykırıma maruz kalmıştır.

İslam topraklarında zalim var oldukça yüzyıllardır süregelen zulüm devam etmektedir. İnsanlık tarihi birçok haksızlığa, zulme, katliama, soykırıma şahit olmuştur. Bunlardan bir de Karabağ Savaşı sırasında, Azerbaycan Cumhuriyeti’ nin Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan ve Azeri sivillerin Ermenistan’a bağlı kuvvetler tarafından toplu şekilde öldürülmesi olayıdır.

1992 yılında, Şubat ayının 25’ini 26’sına bağlayan gece, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde çok sayıda Azerbaycanlı sivil, Ermeniler tarafından soykırıma maruz kalmıştır. Stratejik bir öneme sahip olan Hocalı, Dağlık Karabağ bölgesinin en önemli tepelerinden birinde bulunan bir kasabadır ve coğrafi-stratejik konumu Ermeni silahlı birliklerinin buraya saldırmasına müsaittir.

“10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının 1.300 kişi olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dâhil olmak üzere siviller katledilmiştir. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürülmüş, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar ise 1.000’in üzerindedir…”

Bir insanın ya da bir topluluğun bir ırkın varlığına tahammül edememesi onu yeryüzünden silmek istemesi akıllara durgunluk veren bir ruh halidir ama bu tahammülsüzlüğün arkasında yatan sebepler ırk unsurundan ötede dini farklılıklar, siyasi ve ekonomik çıkarlardır.

20. yy.’dan bu yana Kafkasya bölgesinde Azerbaycan-Ermenistan sorunu devam etmektedir. Karabağ meselesi yeni değil, 200 yıldır sürmektedir. Bizlere çok uzak olmayan bu süreçte gözlerimizin önünde suskunluğumuza güvenerek bir ırk, bir toplum, bir nesil yok edilmiştir.

1990 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerilere yöneltmeye başlamışlar, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine kalkışmışlardır. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmıştır. Hocalı 1991 yılının Ekim ayından itibaren ablukadadır ve Ekim’in 30’unda kara yoluyla ulaşım kapanmış, tek ulaşım vasıtası olarak helikopter kalmıştır. Hocalı’ya son helikopter 1992 yılı Ocak ayının 28’inde gitmiştir. Ekim 1991’de ilk Azeri köyü, Ermenilerce ele geçirilmiştir. Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25–26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirilmiştir. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan askerlerce doğrulanmıştır.

19.yy’da Çarlık Rusya’sı Ermeni faktöründen yararlanarak Osmanlı ve İran’ı içsel faktörlerle çökertmek istemektedir. Bu amaçla 300 bin Ermeni’yi bu topraklara göç ettirdi ve onları Türkiye-Azerbaycan sınırındaki topraklara ve Dağlık Karabağ’a yerleştirmiştir. Ermeniler ise Türkiye, Azerbaycan ve İran sınır topraklarının önemli bir kısmını kapsayan Büyük Ermeni Devleti yapılandırmak istemişlerdir. Churcill şu sözüyle durumu özetlemektedir: “Kafkaslarda kurulacak bu bağımsız devletler, Bolşevik’lerin, İran’a ve Türkiye’ye yapacakları muhtemel müdahaleyi önleyecektir.” 20. yy’ın sonlarında SSCB’nin dağılma sürecine girdiğini anlayan Ermeni’ler, Karabağ üzerinde tekrar hak iddia etmeye ve artık harekete geçmeye karar vermişlerdir. Batılı devletler tarafından bu bölgede bir Ermeni devletini kurulmasının istenmesindeki diğer bir sebep de Türkiye ile diğer Türkî devletlerarasında tampon bölge oluşmasını sağlamaktı. Karabağ Azerbaycan’ın diğer bölgeleri, Ermenistan ve İran topraklarını kontrol edebilecek bir konuma sahip olması nedeniyle stratejik bir öneme sahipti. Hocalı kasabası ise bölgenin tek hava limanı için üs konumundaydı ve Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri tarafından kullanılmaktaydı. Yaklaşık 400 bin Azeri Türkün yaşadığı Hocalı’da acı dolu günler başlamıştı artık… 413 gün boyunca süren Ermeni kuşatmasına karşı direnmeye çalışmış, dünyayla tüm irtibatı kesilmişti. Dünyadaki uluslararası kurum ve kuruluşlar ise yalnızca batılı devletlerin çıkarına göre çalışan bir mekanizma görevi görmeleri sebebiyle her zaman olduğu gibi zulme seyirci kalıyordu, onların yasaları ve adaletleri(!) mazlumlar için geçerli değildi.

1991 Yılında Sovyetler Birliği dağılınca Dağlık Karabağ bölgesi Parlamentosu bağımsızlığını ilan etmiştir. Öte yandan 1988 yılından beri Azerbaycan ile Ermenistan arasında süren çatışmalar sonucu bir milyona yakın Azeri kendi topraklarında göçmen durumunda yaşamak zorunda kalmıştır. Azerbaycan topraklarının % 20’si işgal edilmiştir. İşgal, Birleşmiş Milletler tarafından alınan kararlarda da onaylanmış, bu kararlarda Ermeni kuvvetlerinin Yukarı Karabağ’daki işgale son vermeleri istenmiştir. Ancak Amerika, Rusya gibi devletlerin BM kararlarında çekimser kalmaları, işgalin ortadan kalkmasını engelleyen en önemli faktör olmuştur.

Katliam sonrası cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başları kesildiği görülmüştür. Hamile kadınlar ve çocukların da maruz kaldığı tespit edilmiştir. Bir ırk kirli duygularla canice katledilmiş ve hastalıklı bu ruhlara rağmen dünya susmuştur.

1994 yılında iki taraf arasında ateşkes ilan edilmiştir. Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civarı Azeri’dir. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları dâhilinde yaşamaktadırlar. Azerbaycan nüfusunun %10’undan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine geri dönmeyi beklemektedirler.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan veya başka ülkelerden Azerbaycan’a gelen Azerbaycan vatandaşları, Azerbaycan hükümeti tarafından “göçkün” olarak adlandırılmaktadır. Sorunlarına hâlâ kalıcı çözümler bulunamayan göçkünler; mesken, iş, yiyecek, sağlık, eğitim ve can güvenliği gibi birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Bu kişiler Bakü ve çevresinde, zor koşullar altında çadırlarda, barakalarda, okul ve yurtlarda, pansiyonlarda, dükkânlarda, yük vagonlarında, hatta yol kenarlarında yaşam mücadelesi vermektedirler.

İnsan Hakları İzleme Örgütü olayı Dağlık Karabağ Savaşı içerisinde yapılan en büyük katliam olarak nitelemiştir. Azerbaycan Parlamentosu 1994’te Hocalı’da yaşanan katliamı “soykırım” olduğunu ilan etmiştir.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 30 üyesi 12 Türkiye, 8 Azerbaycan, 3 Birleşik Krallık, 2 Arnavutluk, 1 Bulgaristan, 1 Lüksemburg, 1 Yugoslavya Federal Cumhuriyeti, 1 Makedonya Cumhuriyeti, 1 Norveç, 1 Polonya, tarafından imzalanan, “Ermenistan tüm Hocalıları öldürdüler ve tüm şehri harap ettiler” ifadesinin de yer alan ve 19. yüzyılın başlarından beri Ermenistan tarafından Azerilere karşı işlenen soykırım olarak tanınmaya adım atılması gerektiğini bütün parlamento üyelere söyleyen 324 nolu bildiri yayımladı.

51 ülkenin parlamenterlerinden oluşan “İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamentolar Birliği” olayları soykırım olarak tanımıştır. Bizler ise suskunluklara da sessizliklere de dertlenmelere Allah’ın kelamı ile cevap buluyoruz…

“…Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır.” [Maide Suresi, 32.Ayet]

“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.” [Ali İmran Suresi, 103.Ayet]

islami analiz

0
Would love your thoughts, please comment.x