Hürriyet yazarı Fuat Bol’un kaleme aldığı “Orada bir İran var Uzakta” başlıklı köşe yazısında Şia’larla ilgili kullandığı ifadeler büyük tepki çekti. Ehlibeyt Alimi Ersan Baydemir de Bol’un yazısına tepki göstererek şu ifadeleri kullandı:
Wattsapp grubunda bir yazı linki gördüm. Tıkladım Hürriyet gazetesinden bir köşe yazısı. Yazan Fuat Bol.
Birkaç paragraf okuyunca bu gerçekten Hürriyet gazetesi mi, diye bir daha baktım. Çünkü bırakın iftirayı, hakareti seviyede yerlerde…
İlerledikçe şaşırıyorum. Bu ne bilgisizlik, bu ne taassup…
Tarih bilgisi kıt, taassup çıtası yüksek birçok kişiden duyduğumuz yalanı burada da görüyoruz: “İran, tarih boyu hep Müslümanlarla savaşmıştır, hiçbir gayrimüslim devletle savaşmamıştır.” diyor.
Burada İran’a çatıyor gibi görünse de az sonraki cümleleriyle aslında İran’la değil İran’ın mezhebiyle derdi olduğunu belli edecek. Bu yüzden bu iddiaya da birkaç madde halinde özet olarak cevap verelim:
İlk cevap:
İran’ın Gayrimüslimlerle savaşları tarihin açık gerçekleridir:
>> 1 Kasım 1856 ile 4 Nisan 1857 arasındaki İngiltere-İran Savaşı
>> 1796’da Kaçarlar hakimiyetindeki İran ile Rus İmparatorluğu arasındaki savaş.
>> 1804-1813 Rus-İran Savaşı
>> 1804-1813 Rus-İran Savaşı
>> 1826-1828 İran-Rus Savaşı
>> Hizbullah üzerinden gerçekleşen ve Güney Lübnan’dan İsrail’i kovan ve hala devam eden savaş.
>> Hamas ve İslami Cihad gibi örgütler üzerinden Gazze’de İsrail’e karşı devam eden savaş.
>> İran, Bosna’ya gıda diye silah ve gazeteci diye asker gönderen hatta şehit veren tek İslam ülkesi olma iftiharını da ilelebet taşıyacaktır. Merhum Ali İzzet Begoviç’in bu konuda net ifadeleri bulunuyor.
İkinci cevap:
Haritaya bakan her cahilin kolaylıkla anlayacağı bir şey var, günümüz İran’ının hiçbir gayrimüslim ülke ile sınırı yoktur.
Üçüncü cevap:
Bir savaşı eğer başlatan sizseniz suçlanırsınız. Birileri sizinle savaşmaya geliyorsa mesela Saddam birkaç şehrinizi alıp Tahran’a doğru geliyorsa buna karşılık vermek bir suç sayılabilir mi?
Geçelim. Asıl mesele burası değil, çünkü bizim asıl meselemiz İran değil bizim asıl meselemiz bu ülkenin asli unsuru olan milyonlarca Şii ve Alevi’nin itikadına, kimliğine alçakça saldırılmasıdır.
Fuat Bol İran ile yetinmiyor ve İran’a saldırmasının asıl sebebinin Ehlibeyt Mektebi olduğunu açığa vuruyor ve diyor ki:
“İran Şia inancındadır, bu inanca göre sahabe (Peygamberimizin arkadaşları) bütünüyle kâfirdir. İmamlar (ayetullahlar) tıpkı peygamberler gibi masumdur. Nitekim İran anayasası kaynak olarak kitap, yani Kuran-ı Kerim’i (ki, o da eksiktir!) ve Peygamber’in sünneti yerine imamların sünnetini esas alır.”
Bu adam sokaktan geçen herhangi bir eli yüzü düzgün genci çevirip danışsa bu kadar bilgisizce yazı yazmazdı. Daha Ayetullah ile İmam arasındaki farkı bilmiyor. Daha Ehlibeyt ile ters düşmeyen, onlara haksızlık etmeyen Selman, Ebuzer, Mikdad, Ammar ve daha nice sahabelerin Şia için baş tacı olduğunu bilmiyor. Bilmiyor ki Şia’nın sahabeyle bir sorunu yoktur; Ehlibeyt’e haksızlık edilmesiyle sorunu vardır.
Avam ve cahil dahi olsa hiçbir Şia Ayetullahları masum veya İmam olarak kabul etmez.
Avam ve cahil dahi olsa hiçbir Şia bütün sahabeyi körü körüne tekfir edip Peygamberimizin dostlarına karşı saygısızlık etmez. Şia bütün sahabeyi değil sadece Ehlibeyt ile çatışan, onlarla ters düşen hatta onlarla savaşan (Muaviye gibi), Peygamberimizin sahabelerini ve evladını öldürüp öldürtenleri kabul etmiyor.
Fuat Bol, bol bol iftira atmaya devam ediyor, çevresindeki mutaassıp insanlardan duyduğu yalan yanlış söylentileri bilgi gibi sunup Şia’yı Kuran’ın tahrif edildiğine inanmakla suçluyor. Halbuki 1400 yıldır Ehlibeyt mektebinin otoriteleri sayılan Şia alimleri Kuran’ın tahrif edilmediğini savunmuş; aynı bugün elimizde bulunan Kuran’ı okumuş, aynı Kuran için tefsirler, tercümeler yazmış ve hem Sünni hem Şii kaynaklarda Kuran’ın tahrifine dair aktarılmış olan zayıf rivayetleri reddetmişlerdir.
Her yüzyılda yaşayan büyük hadis alimleri, fıkıh alimleri, tefsir alimleri gizli saklı olmaksızın kitaplarında Kuran’ın elimizde bulunan Kuran olduğunu bildirmiş hatta kelime kelime, ayet ayet Kuran için tefsirler yazmışlardır. (Bakınız: http://tr.wikishia.net/view/%C5%9Eablon:%C5%9Eia_Tefsirleri)
Fuat Bol hakkında az bir bakındığınızda ciddiyetten çok uzak biri olduğu, yazılarının sırf yazı yazmak için yazıldığını kolayca anlarsınız. Bu yüzden ben kendisini ciddiye aldığım için bu yazıyı kaleme almadım, nitekim kendisi eski mekanı olan Türkiye gazetesinde bu yazıyı yazsa haberimiz bile olmazdı. Bizi asıl üzen şey böyle bir yazarın, böyle bir yazıyı ülkemizin sayılı gazetelerinden biri olan Hürriyet’te yayınlayabilmesidir. Bu ülke bu kadar sahipsiz olmamalı.
Her yerinden kalkan mezhep fitnesi yapamamalı, istediğine istediği gibi sövüp sayamamalı.
Fuat Bol Şia’ya Kuran tahrifi iftirasını attıktan sonra bakın ne diyor: “Allah’a bu denli bir isnatta bulunan İslam dairesinde kalabilir mi?” Yani açıkça ülkemizde yaşayan milyonlarca Müslüman’ı tekfir ediyor.
Biz böylelerini Sünni olarak görmüyoruz. Anadolu Sünniliği Hanefi ve Maturidi inancının “Kıble ehli tekfir edilmez” esasını benimseyen, bırakın başka mezhepleri başka dinlerle bile hoşgörü ile yaşamaya müsait bir anlayıştır.
Fuat Bol ve türevleri “Suudi-Selefi-Vahhabi-İşidî” anlayışın ülkemize sıçramış parçalarıdır ve inanıyoruz ki bu bünye bu fitneci anlayışı sindirmeyecektir.
Her zamanki sloganımızı tekrar ederek bitirelim:
Sünnni Şii kardeştir fitneciler kalleştir!