İmam’ın ilkelerinden bir diğeri ilahi vadenin doğruluğuna itimat etmek ve müstekbirlere güvenmemektir. İmam’ın müstekbirlere hiçbir zaman güvenmemesi, onların vadelerine itimat etmemesine sebep oluyordu. Biz kendi meselelerimizde müstekbirlerin vaatlerine ve onların özel toplantısındaki sözlerine itimat edilmeyeceğini açıkça hissediyoruz.

İmam’ın ilkelerinin bir diğeri Muhammedin (s.a.a) halis İslam’ının ispatı ve Amerikancı İslam’ın nefyedilmedir. Saray mollalarının İslam’ı, IŞİD İslam’ı ve Siyonistlerin ve Amerika’nın cinayetleri karşısında büyük güçlere göz dikenlerin İslam’ı; bunların tamamı tek bir yerden yemlenmektedir. İmam’a göre bunların hepsi reddedilmiştir. İmam’a tabi olan kimsenin hem yobaz/basmakalıp/ gerici İslam ve hem de sekuler İslam’la sınırlarını belirlemesi gerekir.

İmam’ın tahrif edilme tehlikesi sorumluların, İnkılap ideologlarının, İmam’ın önceki öğrencilerinin ve İmam’a ilgi ve alaka duyanların kulaklarında bir uyarı olması gerekir. Ülke içinde de bazı kimseler İmam’ı tahrif ediyorlardı. Bu kimseler hatta İmam hayattayken bile kendilerinin beğendiği sözleri İmam’a nispet veriyorlardı. İmam’ın rıhletinden sonra da bu akım devam etti ve hatta İmam’ı liberal bir insan şeklinde tanıtıyorlar.

İran milleti hedefleri ve yolu devam ettirmek isterse değerli İmam’ın yol ve ilkelerini doğru tanıması ve İmam’ı tahrif etmelerine izin vermemesi gerekir, zira İmam’ın şahsiyetinin tahrif edilmesi onun yolunun tahrif edilmesi ve İran milletinin dosdoğru yoldan sapıtılmasıdır. İmam’ın yolunu kaybedersek veya unutursak veya Allah göstermesin kasten bir kenara bırakırsak İran tokat yiyecektir.

İmam’ın fikirsel bütünlüğü tam anlamıyla “Düşünsel, toplumsal ve siyasal bir mekteptir”. Öncelikle tevhidi dünya görüşüne dayanır. İkincisi bu mektep canlı, dinamik, hareket dolu ve uygulanabilir bir özelliğe sahiptir. Sözde güzel konuşan, ancak teorikte işlevselliği olmayan teorisyen ve aydınların mektebi gibi değildir. İmam’ın mantığı, düşüncesi ve yolu pratiğe uyarlanabilir özelliktedir. Başarıya ulaşıp ilerlemesinin sebebi budur.

İmam’ın asli şahsiyeti “Allah uğrunda hakkıyla cihat edin” ayetinde gerçeklik bulmuştur. İmam o seçkin ilmi alt yapılarıyla birlikte Allah uğrunda cihat etme meydanına girdi ve ömrünün sonuna kadar da devam ettirdi. Ülkemizin tarihinde İmam’ın vesilesiyle büyük ve benzeri görülmeyen iki iş gerçekleşti: Birincisi zalim ve mantıksız irsi saltanatın temelinin yerle bir edilmesi ve ikincisi Sadrı İslam’dan sonra tarihin tamamında benzeri görülmeyen İslam esasına göre bir hükümetin oluşturulmasıydı.

Bu gün sizlere İmam’ın (r.a) şahsiyetinin tahrif edilmesi hakkında konuşuyorum. İmam’a yalnızca tarihin büyük bir şahsiyeti gözüyle bakılmamalıdır. Bazıları böyle istemektedir. Bu yanlıştır. İmam İran milletinin başlattığı ve kendi tarihini değiştirdiği azim hareketin gerçek yansımasıdır. İmam fikri, siyasi ve toplumsal bir mektebin kurucusudur.

Teşeyyü toplumu sadece kendi geçmiş tarihine dayanmaz, geleceğine bakar. En zor şartlarda Mehdiliğe inanan birisi, ümidinin boş olmadığını bilir. Bu karanlık, zalim ve batılın sultası altındaki dönemin kesinlikle sona ereceğini bilir. Teşeyyü’nün Mehdiliğe inancı, burasıyla sınırlı değildir. Şia toplumlarındaki bu meşale geçmiş asırlarda vardı, olmaya devam edecek ve Allah’ın izniyle onu bekleyenlerin bekleyişleri sona erecektir.

tr.jamnews

0
Would love your thoughts, please comment.x