Modern dönemde küresel emperyalizmin suratına vurulmuş en büyük şamar olarak kayda geçen İran İslam Devrimi’nin üzerinden 43 sene geçti.

‘Ne Doğu, Ne Batı, Sadece İslam’ diyerek dünyadaki emperyalist sömürüye karşı başkaldırının sembolü haline gelen İran İslam Devrimi, dünya Müslümanlarına umut aşıladı.

Devrim ile birlikte Amerika ve İsrail’in kuklası Şah devrildi, Amerika ve İsrail’in bütün diplomatik temsilcilikleri ülkeden kovuldu.

 

İSMAİL HENİYYE KUTLAMALARA KATILDI

İran’ın Katar Büyükelçiliği, İslam Devrimi’nin yıldönümünde resepsiyon düzenledi. Resepsiyonda Hamas adına lider İsmail Heniyye başta olmak üzere Halid Meşal, Musa Ebu Merzuk gibi isimler de yer aldı.

Hamas heyeti, İran İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşunu tebrik ederek İran’ın refah ve ilerlemesinin devamını diledi.

 

İRAN İSLAM İNKILABI, ERBAKAN HOCA VE FETHİ ŞİKAKİ’NİN YORUMLARI

İran İslam İnkılâbı şüphesiz 20. asrın en mühim olaylarından biridir. 1979 yılında İmam Humeyni öncülüğünde gerçekleşen ve İran’ın adını İran İslam Cumhuriyetine dönüştüren İran İslam İnkılâbı, İslam dünyasında ciddi bir heyecan ve umut dalgası yarattı.

 

“İnkılab, mustazafları sevindirdi İslam düşmanlarını da çileden çıkardı”

İslam İnkılâbı, mustazaf ve mazlum halkları sevindirirken İslam düşmanlarını da adeta çileden çıkarmıştı. Dışarıda tezgahlanan suikastlar sonucu İslam İnkılâbı’nın öncü ve alim kadrolarından birçoğu aralıklarla şehit edildi. İran, iç karışıklıklara karşı uğraş verirken,  Büyük Şeytan Amerika ve diğer batılı emperyalistler de boş durmuyordu. Bir yanda Şii Sünni ihtilaflarını körüklüyor, bir yanda da sahaya Irak diktatörü Saddam Hüseyin’i sürerek, İran’a savaş açtılar. Sekiz yıl süren bu savaşta karşılıklı bir milyonu aşkın insan hayatını kaybetti, milyonlarca kişi de yaralandı. Büyük yıkımların yaşandığı bu dayatmacı savaşta Batı’nın ekonomik yaptırımlarına ve diplomatik tecridine rağmen İslam İnkılâbı’nın zaferinden bu yana çarpıcı ekonomik başarılar elde edildi.

İran İslam İnkılâbı, bütün devrimlerden farklıdır. Bu farklılık, kendisini hem İnkılâbın oluşum ve ortaya çıkışında, hem savaşımının niteliğinde, hem de İnkılâba hâkim olan amaç ve ideali de gösterir.

 

“Batılılaşma çabaları devrimi hızlandıran nedenler arasında yer alır”

Şah Rıza Pehlevi tarafından başlatılan ve oğlu Muhammed Rıza Pehlevi tarafından devam ettirilen batılılaşma çabalarına ile sosyal adaletsizlik ve siyasi baskılara karşı Müslüman toplumun tepkisi İran İslam İnkılâbı’nı hızlandıran nedenler arasında yer alır.

 

” Ulemanın öncülüğünde 1963’de muazzam bir kıyam başladı”

İmam Humeyni’nin mücadele hayatı, gençlik döneminin ilk yıllarından itibaren başlar ve kendisinin ruhi ve ilmi erdemlilik ve yetişmesine paralel olarak sürer. İran ve diğer İslam ülkelerindeki sosyal ve siyasi gelişmeler de bu mücadelenin akışına etkide bulunmuştur. 1960-1961 yıllarında baş gösteren olaylar onun, ulemanın kıyamında lider olarak bilfiil sahnede görünmesine neden oldu. 5 Haziran 1963 de baştanbaşa bütün İran’da ulemanın öncülüğü ve liderliğinde despot rejime karşı muazzam bir başkaldırı ve kıyam hareketi başladı.

 

“İmam Türkiye’ye sürgün ediliyor”

İnkılâba giden süreçte İmam’ın ismi Kum’da, 1963 yılındaki pek çok kişinin şehit olmasına yol açan Şah karşıtı olaylarda öne çıkar. İmam, ulemayı ve halkı açıkça şaha karşı tavır almaya çağırır. Sonunda ise hapis ve sürgün hayatı vardır. Önce Türkiye’ye, sonra da Irak’a sürgün gider.

 

“İmam ulemanın suskunluğunu zorba rejimle aynı safta olarak nitelendiriyor”

1963 baharında yaptığı konuşmasında, şah rejiminin işlediği son cinayetler karşısında hala sessizliğini bozmayan Kum, Necef ve diğer şehirlerin âlimlerini sert bir dille eleştiren İmam, “Bugün susmanın anlamı, zorba rejimle aynı safta durmaktır!” diye haykırıyordu.

 

” İnkılâbın başlangıcı 15 Hordad (Haziran) Kıyamıdır”

Bu kıyamın en belirgin iki özelliğinden biri İmam Humeyni’nin liderliğini vurgulaması diğeri ise kıyamın sebep, şiar ve hedeflerinin tamamen İslâmi olmasıydı. Daha sonra bütün dünyada “İslam İnkılâbı” adıyla tanınacak olan çağın emsalsiz İnkılâbının başlangıcı işte bu 15 Hordad (Haziran) kıyamıdır.

 

“İmam tutuklanıyor”

15 Hordad sabahı, İslam İnkılâbı Rehberi’nin rejim tarafından tutuklandığı haberi Tahran, Meşhed, Şiraz ve diğer şehirlere de yayıldı. Kum’da yaşanan facianın bir benzeri de bu şehirlerde de yaşandı.

 

“Müslüman milletler Amerika’dan çekiyor”

İmam Humeyni 25 Ekim 1964’de yayınladığı inkılâbı bir bildiride şöyle diyordu: “Dünya şunu bilsin ki İran ve diğer Müslüman milletler ne çekiyorsa hep yabancıların elinden çekmektedir. Amerika’dan çekmektedir. Müslüman milletler, başka Amerika olmak üzere, yabancılardan nefret etmektedir! İsrail ve yandaşlarını destekleyen, Amerika’dır. Müslüman Arapları evinden barkından, yerinden yurdundan edip avare hale getirmesi için İsrail’e güç veren, Amerika’dır.”

Kapitülasyon tasarısının kabulünün İmam tarafından ifşa edilmesi 1964 Aban ayında İran’ı yeniden kıyamın eşiğine getirdi.

İngiltere, Amerika, Rusya ve hatta diğer ülkelerin İran’ın içişlerine karıştığını gören İmam’ın, bu çirkin oyunda şah rejiminin güttüğü hedefleri halka açıklayıp ifşa etme ve ulemayla dini ilmiye medreselerinin ağır sorumluluk ve rolünü gündeme getirme hususunda İmam’ın o günkü şartlar altında ne kadar etkili bir rol oynadığı bugün herkesçe bilinmektedir.

 

Ulemanın İslam İnkılâbı üzerindeki etkisi

Şah rejiminin gerçek yüzünün ortaya çıkarılması ve din uleması ile ilim havzalarına bu konuda düşen ağır görevin gündeme getirilmesinde İmam’ın rolü son derece etkiliydi İmam Humeyni’nin Şah’a ve dönemin başbakanına çektiği açık telgraflar çok sert ve uyarıcı nitelikteydi. Bu telgraflardan birinde İmam ,” Allah Teala’ya itaat etmeniz ve anayasaya saygılı olmanız için size bir kez daha nasihatte bulunuyorum; Kur’an’a ve Müslüman milletin güvenip dayandığı İslam ulemasının hükümlerine ve anayasada belirtilen maddelere aykırı davranmaya yeltenmemenizi öğütlerim!… Gereksiz yere ve bile bile memleketi tehlikeye düşürmeyin; aksi takdirde İslam uleması sizin hakkınızda görüş bildirip gerekli fetvayı vermekten çekinmeyecektir!” diyerek ulemanın İran toplumunun üzerindeki etkiye işaret ediyordu.

 

İmam her seferinde, Şah’ın Amerika ve İsrail’in dostu olduğunu dile getiriyor

İmam Humeyni kendisini ziyarete gelen Müslümanlara yaptığı konuşmalarda hiç çekinmeden bizzat şahı suçluyor ve bütün bu cinayetlerden sorumlu tuttuğu şahın  Büyük Şeytan Amerika ve Siyonist İsrail’in dostu ve müttefiki olduğunu vurgulayarak açıkça herkesi şaha karşı kıyam edip başkaldırmaya çağırıyordu.

 

“Herkes, hiç çekinmeden açıkça kıyam etmelidir”

İmam Humeyni 1977 yazında yayınladığı bir bildiride şöyle diyordu: “Yurtiçi ve yurtdışında vuku bulan son gelişmeler ve şah rejiminin işlediği cinayetlerin yurt dışındaki çevrelere ve medyaya yansımış olmasına binâen; yurtiçi ve yurt dışındaki ilmi ve kültürel çevreler ve vatansever insanlar, üniversiteliler ve İslam dernekleri için bulundukları yerlerde hiç vakit geçirmeden değerlendirmeleri gereken bir fırsat doğmuş bulunmaktadır: Herkes, hiç çekinmeden açıkça harekete geçmeli, kıyam etmelidir şimdi!”

 

İmam Humeyni’nin Irak’tan Paris’e hicreti

Şah ve Saddam’ın Dışişleri Bakanlarının Newyork’ta yaptıkları görüşmede İmam’ın Irak’tan çıkarılması kararı alındı. Bunun üzerine İmam Paris’e hicret etmeye karar verdi. 6 Ekim 1978 günü İmam Paris’e giriş yaptı. Bu arada İran’da giderek yayılan halk protestoları ve ülke genelinde devam eden grevler ve ayrıca İmam’ın, Şah rejiminin giriştiği sindirme politikaları ile mücadele konusunda verdiği mesajlar, onun lider bir şahsiyet olduğunun her kes tarafından anlaşılmasında rol oynayan önemli unsurlardandır.

 

14 Yıllık sürgünden sonra İmam’ın İran’a Dönüşü

1979 Şubat ayının başlarında İmam’ın İran’a dönmeye karar verdiği haberi bütün ülkeyi sevince boğarken,  herkes sevinç gözyaşları içinde birbirini kutluyordu. 14 yıldır süren hasret artık sona eriyor, İmam halkın bekleyişleri içerisinde İran’a dönüyordu. İmam verdiği mesajlarla bu zor günlerde İran halkının yanında olmak istediğini söylemişti. Kukla Şah rejimi Amerikalı General Hayzer’in talimatı ile İmam’ın İran’a gelişini engellemek için ülke hava yollarının dış hat kapılarını kapatmıştı.

Nihayet İmam Humeyni 14 yıllık bir sürgünden sonra kendi iradesi ve uğruna can vermeye hazır milyonluk kitlelerin davetleriyle 1 Şubat 1979′ da vatanına döndü. Ülkenin dört bir yanından İmam’ı karşılamaya gelen coşku ve heyecan o kadarda umut  dolu milyonluk kitleler bütün dünyayı şaşkına uğratmış ve İslam inkılâbının gerçeklerini örtbas edebilmek için elinden gelen gayreti sarf eden Siyonist güdümlü medya bile İmam’ı karşılamaya gelenlerin 4 ila 6 milyon kişi civarında olduğunu belirtmek mecburiyetinde kalarak kısmen de olsa gerçeği itiraf etmişti.

 

“Şah gitmeli” dedi ve öyle oldu

İmam’ın Fransa’dan İran’a gönderdiği mesaj çok açık ve netti: “Şah gitmeli!..” Nitekim öyle oldu; 1 Ocak 1979’da Şah ülkeyi terk etti. 1 Şubat 1979’da da İmam Paris’ten uçakla İran’a döndü.  İmam’ı on dört yıl önce sürgüne gönderen Şah, geri dönmemek üzere İran’ı terk etmişti.  İmam, İran’a geldiğinde yaptığı ilk iş; Beheşt-e Zehra Mezarlığı’ndaki,  İslam kıyamında şehit olanların mezarlarını ziyaret etti.

 

İran İslam Cumhuriyeti resmen kuruldu

İmam’ın dönüşüyle İslam İnkılâbı doruk noktasına ulaşmış ve İslam İnkılâbı, Dehei Fecr (Şafakta On Gün) olarak adlandırılan 10 günlük gibi bir zaman diliminde zafere ulaşmıştır. İmam,  İran halkının gerçekleştirdiği İslam İnkılâbının ardından bundan 43 yıl önce, yani 11 Şubat 1979 tarihinde halkoyu ile İran İslam Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuştur.

1 Nisan 1979’da halkın şahlıktan mı, yoksa İslam Cumhuriyeti’nden mi yana olduğu konusunda referandum yapıldı ve İran İslam Cumhuriyeti ilan edildi. 2 Aralık’ta da hazırlanan anayasa taslağı referandumla kabul edildi. 4 Kasım tarihinde bir grup öğrenci ABD’nin Tahran Büyükelçiliği’ni işgal ederek, çalışanları rehin aldı, olay 444 gün devam etti.

 

İmam’ın cenazesine 15 milyon kişi katıldı

İran İslam İnkılâbı Rehberi İmam Humeyni 1989’da vefat ettiğinde, cenazesine katılan ve gözyaşı döken insan sayısının 10-15 milyon civarında olduğu belirtiliyordu. İmam; tebliğ, hicret, fetih ve devrimle görevini ifa etti. İmam’ı mezheplerin dar kalıpları içinde değerlendirmek büyük bir haksızlık olacağı gibi emperyalizmin ekmeğine de yağ sürülmüş olacak. İmam, antiemperyalist duruşu, tavizsiz kişiliği ve feraseti ile ümmete ve mustazaf halklara örnek bir önder olmuştur. O dünyanın hemen hemen her tarafında İslam’ı yaşamanın çok zor olduğu bir dönemde İslam’ın sesini yükseltmiş, gerçekleştirdiği inkılâp, İslam âleminin uyanmasına, silkinmesine büyük katkı sağladı.

 

Gelinen süreç düşmanın bütün hayallerini boşa çıkarttı

İslam İnkılâbı kurucusu İmam Humeyni (r.a) vefat ettiğinde, İnkılâbın kendisiyle beraber son bulacağını iç ve dışta birçok insanın taşıdığı temenni düşüncesiydi. Gelinen süreç düşmanın bütün hayallerini boşa çıkarttı. 43 yıldır halen şiddetli bir şekilde devam eden Batı’nın gayrimeşru yaptırımlarına, dış saldırılara ve kitlesel iç sabotajlara rağmen gerçekten dikkat çekici olan İslam Cumhuriyeti’nin sadece ayakta kalmayıp iyi ilerlemeler kaydetmesidir.