Ramazan Ayı tüm İslam alemine hayırlar ve bereketler getirsin, mübarek olsun.
Allah’ın Ayı Olan Bu Ayda Neden Oruç Tutuyoruz?
Orucun felsefesi cisim ve ruhu tekamüle erdirmektir. Nitekim evliyalar sağlıklı akıl, sağlıklı bendendedir diye söylemiştir.
Bu konuda ister Müslüman ister gayrimüslim, birçok bilgin yazılar yazmış ve orucun bazı tesirlerini anlatmıştır. Örneğin oruç sindirim bozukluğunun giderilmesi, genel sağlığı geliştirme, apandisitin önlenmesi, idrar yolunun temizlenmesi, deri hastalıklarının iyileşmesi, aşırı yağların bertaraf edilmesi ve bir çok tedavisi zorlu olan hastalıkların tedavisinde etkilidir. Her halükarda orucun beden sağlığı ve ruhun gelişmesi üzerindeki etkileri inkar edilemez.
Yüce Allah’ın kullarına emrettiği hükümlerden biri oruçtur. İnsanlar oruç sayesinde bir çok fesat ve hastalıktan korunur ve ayrıca kendini şeytanın tuzaklarından kurtararak peygamberlerin ve masum imamların yoluna yaklaştırır. Kur’an-ı Kerim bu hükmü şöyle beyan etmektedir: Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. Oruç, takva edinme sınıfıdır, muttaki olmak için bir alıştırmadır. İnsan için oruç tutmakla dünya ahiret, saadetini güvence altına almasından daha güzel bir sonuç olabilir mi dersiniz?
Kudsi bir hadiste İslam peygamberi (sav) yüce Allah katından şöyle sorar: İlk ibadet hangisidir? Rabbimiz, oruç diye buyurur. Ardından Resulüllah efendimiz yine sorar: Ey Rabbim, orucun sonucu ve faydası nedir? Rabbimiz yine şöyle karşılık verir: Orucun sonucu, kalbî bilinç ve hikmete ulaşmaktır ve hikmetin sonucu, Rabbinizi tanımak ve marifete ermek ve marifetin ve Rabbinizi tanımanın sonucu mükemmel yakine ermektir. Bu yüzden ne zaman kul yakine erecek olursa, tüm varlığı ve yaşamı Rabbine bağlı olur ve yaşamında her türlü zorluk veya kolaylık onu etkilemez. Yakine eren böyle bir kul ölüm vakti yaklaştığında melekler yanı başında hazır bulunur ve onu Kevser suyu ve cennet şaraplarından doyurur ki, ölüm zorluğu bertaraf olsun. Ardından ona şöyle büyük bir müjde verilir: Ne mutlu sana ki çok güzel ve çok büyük bir mevkiye sahipsiz. Şimdi bir göz kırpmada ilahi kata kadar kanatlanacaksın ve artık seninle Rabbin arasında hiç bir perde kalmayacak. Varlığı, zamanı ve mekanı yaratan yüce Allah’tır. Ancak tevhid kültüründe bazı zaman ve mekanların özel değeri söz konusudur.
Ramazan ayı Allah’ın ayı olarak adlandırılır. Bu ayın başta hiç bir ayda bulunmayan eşsiz özellikleri vardır. Allah’ın ayının her gecesi, gündüzü, saatleri, anları diğer tüm zamanlardan üstündür. Nitekim İslam peygamberi (sav) şöyle buyurmuştur: Ey insanlar, uyanın ki Allah’ın ayı nimetleri, rahmetleri ve mağfiretleri ile size gelmiştir. Ramazan ayı, Allah katında tüm aylardan üstündür. Günleri en faziletli günler ve geceleri en yüce gecelerdir. Bu ayın saatleri en iyi saatler ve anlardır. Ramazan ayı, hepiniz Allah ziyafetine davet edildiğiniz aydır ve bu yüce Allah’ın en büyük nimetidir ki sizlere bu ayı idrak ettirdi. Aslında Allah Resulü’nün (sav) kelamından bu mübarek ayın neden üstün olduğunu anlamak mümkün. Yüce Allah’ın tüm nimetleri değerlidir, lakin hidayete erme nimeti, nimetlerin en yücesidir ve bu nimet, yüce Allah tarafından mübarek ramazan ayında müminlere sunulmuştur. Gerçekten de hangi nimet, insanın ilahi sofranın başında oturması ve solmuş ruhunu manevi ab-u hayattan doyasıya doyurmasından daha üstün olabilir? Hangi nimet insanın dünya ve maddiyat esaretinden kurtulup özgürlük zirvesine yerleşmesinden daha önemli olabilir? Hangi nimet, insanın tüm hayvani, nefsani ve şeytani vesveselerden kurtulup manevi yücelme yolunda ilerlemesinden daha yüce olabilir? Ve yine hangi nimet, insanın Allah’ı idrak etme yolunda tekamüle ermesinden ve Allah’ın en üstün değer olduğunu idrak etmesinden daha önemli olabilir? İslam dini nefis ve şehvet düşkünlüğü manasında vücut geliştirmeyi şiddetle kınamıştır. Lakin sağlık itibarı ile vücuda özen göstermek ve bakmak, İslam dininde vacip amellerden sayılır ve hatta vücuda zarar verebilecek her türlü amel haram kılınmıştır. Nitekim İslam dini vacip olan oruç ibadetini, vücuda zarar vereceği yerde haram ilan etmiştir.
İslam dininde vücudun sağlığının korunması için bir çok hüküm belirlenmiştir. Bazı insanlar sağlıkla ilgili olan vücut bakımı ile nefis düşkünlüğü manasında vücutla ilgilenme arasında ayrım yapmayabilir ve İslam dini vücut sağlığına karşı olduğunu düşünebilir. Oysa İslam vücut sağlığı konusunda her türlü laubali davranışa karşıdır ve vücudun sağlığına zarar verebilecek her türlü ameli reddeder. Hani nefis ve şehvet düşkünlüğü ruhun hastalanmasına sebep olduğu gibi, vücuda da zarar verir ve cismî hastalıklara yol açar. Evet, Orucun felsefesi cisim ve ruhu tekamüle erdirmektir. Nitekim İslam peygamberi (sav) sağlığınızı güvence altına almak için oruç tutun, diye buyurmuştur. Belki bu yüzden orucun kazası farzdır, öyle ki adet gören kadına kılamadığı namazların kazasını yerine getirmek farz kılınmazken, tutmadığı orucun kazasını yerine getirmek farz kılınmıştır.
Oruç, vücuttaki tüm dokuların, damarların, sinirlerin ve organların yorgunluğunu giderir, çünkü gerçekte insan vücudu gece gündüz faaliyeti yüzünden zayıf düşer. Ancak oruç tutmakla insan vücudu dinlenmiş olur. Bunun anlamı insan vücudu her türlü faaliyetten el çektiği anlamına gelmez. Bunun anlamı şu ki insan vücudu temposunu kısman düşürür ve dinlenerek yıl boyunca yaşadığı yorgunluğu giderir. Oruç bir çok hastalığın tedavisi için de birebirdir. İşte bu yüzden orucun insan ömrünü uzattığı, vücudu canlandırdığı ve durgunluktan ve tembellikten ve türlü hastalıklardan koruduğu ifade edilir. Son zamanlarda bir çok Avrupa ülkesinde, hastalıkları oruçla tedavi eden hastaneler açılmıştır. Gerçekte ramazan ayı geldiğinde insanların yaşam programı değişir ve bu değişiklik insan ruhuna yeni bir canlılık ve neşe kazandırır. Çünkü insan ruhu yemek, uyumak ve benzeri programların değiştiğini hemen algılar. Bu konu psikoloji biliminde de ispatlanmış bir konudur.
Oruç tutan insanlar iftar vakti hiç kimsenin idrak edemeyeceği bir mutluluğa kavuşur. Çünkü oruçlu insan gün boyunca bazı konular uymak zorunda kalmıştır ve iftar vakti geldiğinde artık her türlü kısıtlamadan kurtulduğunu hisseder ve bu özgürlük hissi ona ayrı bir mutluluk armağan eder. Rivayetlere göre oruç tutan kimse için iki mutluluk söz konusudur. Biri, iftar vakti mutluluğu ve diğeri, Allah katına çıktığı vakit yaşadığı mutluluktur.
Oruç insanlara özgüven ve huzur kazandırır, çünkü oruç tutan insan, bu ameli ile yaratanla irtibat kurduğunu hisseder. Kur’an-ı Kerim de insanlara Allah’ı zikretmekle kalplerinde büyük bir güven duygusu yaşayacaklarını buyurur. Kuşkusuz bu güven, insanları her türlü ıstırap, korku ve panikten korur.