Milli Gazete yazarı İsmail Hakkı Akkiraz, bugünkü yazısında Saadet Partisi’ne hakaret edenlerin yazdıkları ve söylediklerini irdeledi. Akkiraz, “Saadet Partisi mensuplarına AHMAK diyen bu adamlar, ahmaklık alametlerinden hangisini Milli Görüşçüler de gördüler de onlara “AHMAKSIN” diyorlar” diye sordu.
Adil düzene evet, faizci liberal düzene hayır
Bismillahirrahmanirrahim;
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a (C.C.) hamd ederim. Salât ve selâm, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (S.A.V.), âline ve sahabelerine olsun.
Saadet Partisi ile AK Parti arasında üç temel fark vardır. 1. AK Parti, ABD ve İsrail’i stratejik müttefik olarak görmektedir. Saadet Partisi ise, ABD ve İsrail’in stratejik müttefik olarak görülmesini yanlış ve tehlikeli bir macera olarak değerlendirmektedir. ABD ve İsrail, Türkiye’nin dostu değil düşmanıdır ve ülke toprakları üzerinde gözleri olduğu için Türkiye’nin stratejik müttefiki olamazlar. Saadet Partisi böyle bir ortaklığı reddetmekte İslam ülkeleri ile işbirliğini savunmaktadır. 2. AK Parti, AB’yi bir medeniyet projesi olarak benimsemiştir. Saadet Partisi ise, AB ülkeleriyle adil ölçüler içinde her türlü ticari ve komşuluk ilişkileri içinde bulunmayı uygun bulurken, onların medeniyet değerlerini ve onlar gibi olmayı reddetmektedir. Çünkü medeniyetler inanç ve ahlak esasları üzerine bina edilir. Batıya hâkim olan ise Hıristiyanlık ve Yahudilik inanışı ve ahlakıdır. Türkiye Müslüman’dır ve inanç ve ahlak olarak batıdan alacağı hiçbir değer yoktur. Saadet Partisi, İslam’ın inanç ve ahlak esaslarını üstün medeniyet kıstasları olarak görmektedir. Bunun için İslam Birliğinden yanadır. 3. AK Parti, faizci, liberal, kapitalist ekonomik düzene evirilmiş ve bu düzeni yürütmenin siyasetini yapmaktadır. Saadet Partisi ise, faizci, liberal, kapitalist ekonomik düzen ile ülkenin hiçbir meselesinin çözülemeyeceğine inanmakta ve bunun yerine adil bir ekonomik düzen teklif etmekte ve ülkede adil düzeni kurmanın ve yürütmenin siyasetini yapmaktadır. Saadet Partisi İslam Birliğine, Adil Düzene EVET, ABD ve İsrail stratejik ortaklığına, AB’ye ve faizci liberal kapitalist nizama HAYIR derken, AK Parti, ABD ve İsrail stratejik ortaklığına, AB’ye ve faizci liberal kapitalist nizama EVET, İslam Birliğine ve Adil Düzene HAYIR demektedir. Saadet Partisi ile AK Parti’yi birbirinden ayıran şey, ZİHNİYET farkıdır. Bu farkı görmek istemeyenler, Saadet Partisi’ni ve temsil ettiği manayı idrak edemezler.
SAADETLİLERE AHMAK DİYENLER
Adamın biri, “Hâlâ Saadet Partisi’ndeysen ahmaksın” demiş. AHMAK kime denir? Bilmekte fayda vardır. Ahmak; aklını gerektiği gibi kullanamayan, geri zekâlı, aklı kıt, görüşü kısa, basiretsiz, kârını zararını bilmeyen, hikmeti kıt, iyiyi kötüden, hakkı batıldan ayıramayan, aptal, bön, budala kimseye denir. İmamı Rabbani şöyle demiş: “Dünyayı ele geçirmek için ahireti satmak ahmaklıktır. Yaratıkların en ahmağı nefistir. Çünkü her isteği kendi aleyhinedir.” Bir arif ise şu tespitte bulunur: “Ahmaklığın alameti, kendi ayıbını bırakıp, başkasının ayıbıyla uğraşmaktır.” Ahmaklığın en kötüsü, “din ve düzen” olarak İslam’ı bırakıp, faizci, liberal ve kapitalist bir düzene meyletmektir. Saadet Partisi mensuplarına AHMAK diyen bu adamlar, yukarıda ifade edilen ahmaklık alametlerinden hangisini Milli Görüşçüler de gördüler de onlara “AHMAKSIN” diyorlar. Bu yakıştırmayı yapanlar, kaç tene Saadet Partili üzerinde laboratuarda inceleme ve araştırma yapmışlar da bu kanaate varmışlardır. Benim bildiğim bir şey var. Bir kimsenin; 45 yıllık geçmişinde söylediği her sözün toplum tarafından doğrulandığı bir dönemde, Saadet Partisi mensuplarına, “Hâlâ Saadet Partisi’ndeysen ahmaksın” diyebilmesi için, kendisinin katıksız ve kalitesiz bir AHMAK olması gerekir.
CNN TÜRK PROGRAMINDAN
Saadet Partisi’nin bilge Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, CNN Türk televizyonunda 01.02.2017 Çarşamba akşamı katıldığı programda özetle şunları söylemiştir. “Birbirimizi dinlemeye mecburuz. Ancak birbirimizi dinlersek meselelerimizi çözebiliriz. Biz, başkanlık sistemi ile ilgili görüş ve tekliflerimizi başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Başbakan ve siyasi parti genel başkanlarına bildirdik. Güç bir yerde toplandığı zaman adaletin tepesine ve meclisin üstüne balyoz gibi çökebilir. Yargı üzerinde vesayet olmamalıdır. Menfaat hak sebebi olamaz. İmtiyaz hak sebebi olamaz. Çoğunluk da hak sebebi olamaz. Azınlığın hakkını kim koruyacak? Bizim derdimiz şahıslar değil, sistemin kendisidir, nasıl düzeleceğidir. Anayasalar yasa değildir. Bir mutabakat metnidir. Toplumun bütünün tatminini gerektirir. Biz her türlü fikre açığız ama münakaşaya girmeyiz. Münakaşa kutuplaşmaya ve gerginliğe yol açar.
Başkanlığa karşı değiliz. İstediğimiz şey, kontrol edilemeyen bir başkanlık sistemi değildir. Kuvvetler ayrımı kâmil manada gerçekleşmezse bu ülkeye bir fayda sağlamaz. Erbakan da başkanlık istiyordu, diyorlar. Erbakan Hoca denetlenmeyen ve hukukun üstünde bir başkanlık sistemi istemedi. Dikte edilerek, hukuk üstün tutulamaz. Sonuca göre TBMM’yi seçime götürmek, meclisi vesayet altına almaktır. Referandumdan ne çıkarsa çıksın erken seçim olmaz. 2019’dan önce de seçim olmayacağını düşünüyorum. %10 barajı kalkmalıdır. Baraj kalkarsa bütün kesimlerde rahatlama olur. Benim fikirlerimi tasvip etmeyebilirsiniz ama bu size HAKARET etme hakkını da tanımaz. Bir vatandaş sosyal medyada paylaşmış: ‘Bana referandumda ‘evet mi, hayır mı’ diyeceksin diye sorsalar, düşünmeden ‘evet’ derim. Düşünürsem ‘Hayır’ derim. Bunun için herkese karar vermeden önce bir ‘DÜŞÜNÜN’ diyorum. Düşünmeye, düşünerek karar vermeye ihtiyacımız var.
PARAYI TOPRAĞA GÖMÜYORUZ
Türkiye’de üretime yönelik yatırım yapılmıyor. Ben bu yapılanları, atı arabanın önüne bağlamak yerine arkasına bağlamak gibi görüyorum. Bugün yapılan yatırımların çoğu parayı toprağa gömmektir. Doğudaki fabrikaların hemen hemen hepsi kapandı. Tütün ekilemiyor. Fındık ağaçları sökülüyor. Pancara da kota konulup düşürülünce vatandaşın geçimi sıkıntıya düşürülüyor. Tarım ve hayvancılığı geliştirmeye, sanayileşmeye, madenlerimizi işletmeye mecburuz. Problemlerimizi çözmeye odaklanmalıyız. Türkiye›nin bir numaralı sorunu; iç gerginliktir. İkincisi terör sorunu ve üçüncüsü de ekonomik buhrandır. Bizim kendi değerlerimiz var. Bunlara yönelmeliyiz. ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ sözü ile sadece ‘insan’ kastedilir. Alın bu sözü BM’nin kapısına asın.” Selam hidayete tabi olanlara…
Milli Gazete