Lübnan’ın el-Menar televizyonunun Ensarullah Hareketini konu alan araştırmasının birinci bölümünün çevirisini daha önce sunmuştuk. O bölümde Yemen direnişinin oluşumu, Husilere yönelik ilk savaş ve Seyyid Hüseyin el-Husi’nin şehit edilmesi ele alınmıştı. Şimdi Yemen direnişini konu alan dosyanın ikinci bölümünün çevirisini sunuyoruz.

Seyyid Hüseyin’in şehadetinden şimdiki lider Seyyid Abdulmelik’e kadar olan dönem

Lübnan’ın el-Menar televizyonunun Ensarullah Hareketini konu alan araştırmasının birinci bölümünün çevirisini daha önce sunmuştuk. O bölümde Yemen direnişinin oluşumu, Husilere yönelik ilk savaş ve Seyyid Hüseyin el-Husi’nin şehit edilmesi ele alınmıştı. Şimdi Yemen direnişini konu alan dosyanın ikinci bölümünün çevirisini sunuyoruz.  

Seyyid Abdulmelik el-Husi

Ülkeye olan büyük inanç ve Allah’a olan mutlak iman, bu hareketin Yemen’in en çok sözü edilen güçlerinden biri olarak ülkenin çağdaş tarihinde etkili olmasına yardım etmiştir. Yemen Ensarullah hareketi, şimdiye kadar Yemen ordusu ve Suudi koalisyonuyla 6 savaş yaşadı. Bununla birlikte Ensarullah üyeleri Allah’ın kendi dostlarına yardım ettiğine ve hareketin kurucusu Seyyid Hüseyin Husi’nin tabiriyle düşmanları da her kim olursa olsun onları en kısa sürede onlara karşı zafer kazandıracağına inanmaktadır.

Ensarullah savaşçıları, tüm bu çatışmalardan daha sağlam ve daha güçlü bir şekilde çıktı. 2004 savaşında Ensarullah Hareketinin kurucusu peygamberlik, mehdilik ve imamet iddia etmekle suçlandı. Yemen ordusu, Husileri katliamlara tabi tuttu. Suudi Arabistan’dan Merran’a sayısız füze atıldı.  10 Eylül 2004’te üç aylık bu savaş Seyyid Hüseyin Husi’nin şehadeti ve Yemen’in içinde ve dışında medyanın Ensarullah Hareketi aleyhine yaptığı propagandalarla sona erdi.

Ensarullah Siyasi Büro Üyesi Dayfullah Şami, 2004 savaşından sonra Ensarullah Hareketinin durumu hakkında şöyle diyor: Birinci savaş bittiğinde biz tek bir silaha bile sahip değildik. Şehitlerin ve yaralıların silahlarını yağmaladılar. İnsanları da esir aldılar. Biz dağlarda ve çöllerde mülteci durumuna düştük. Yiyecek bir lokma ekmeğimiz bile yoktu. Mecburiyetten ağaçların yapraklarını yiyorduk ve sürekli takip altındaydık.”

Şami şöyle devam ediyor: “Hareketin geriye kalan savaşçıları birliklerini yeniden yapılandırdılar. Sada ilindeki en-Neşur bölgesindeki dağlara sığındılar. Ensarullah savaşçıları dağlarda kaldı. Çarşıya pazara gidip gelmekten sakındılar; çünkü o dönemde izleniyorlardı ve takip altındaydılar.”

Baba Husi’ye suikast ve ikinci Sada savaşı

Öte yandan Seyyid Bedreddin el-Husi, zindandakilerin serbest bırakılması için çalışıyordu. Seyyid Bedreddin’in oğlu Yahya el-Husi Sana ilindeydi ve Ali Abdullah Salih’le irtibat kurdu. Salih de baba Husi’nin başkent Sana’ya gelmesini istedi. Husi’nin damadı Abdurrahim el-Hamran şöyle diyor: “Onlar bize dediler ki ‘Allame Bedreddin Sana’ya gelir gelmez tüm esirler serbest bırakılacak.’ Seyyid Bedreddin de Sana’ya gitti ve birkaç gün orada kaldı; ama onlar hiçbir adım atmadı.”

Yemen rejimi, Allame Bedreddin el-Husi’yi Sana’da ikamete mecbur etmek ve onu dağlardaki direnişçilere karşı bir baskı aracı olarak kullanmak istiyordu. Bazıları, Seyyid Bedreddin’in Sana’da suikasta uğradığını da söyledi. Ancak bu bilgi kesin değil. Ancak bizim için kesin olan bilgi şu: Seyyid Bedreddin gizlice Sana’dan geri döndü. Çünkü onlar onun dönmesine izin vermiyordu. Hatta Seyyid Bedreddin’in ailesinin bile onun dönüşünden haberi yoktu.  

Ondan sonra Yemen güvenlik güçleri, Seyyid Bedreddin’in peşinde düştü. Allame Bedreddin Husi’nin bazı yakınlarının şehit olduğu Suk el-Tarah pususu, durumu patlama noktasına getirdi. Bu olayın ardından güvenlik güçlerinden bazı paraşütçüler, Seyyid Husi’yi kaçırıp öldürmeye çalıştı. Bu yüzden onunla birlikte olan çok sayıda kişiyle çatıştılar ve bunun neticesinde de ikinci savaş başladı.

Onlar geri kalan Husi direnişçilerin silahlarıyla birlikte teslim olmasını istiyor ve Ensarullah’ın sloganlarından vazgeçmesini ve Seyyid Husi’nin konuşmalarının yasaklanmasında ısrar ediyordu. Yemen rejimi Gadir-i Hum bayramı törenlerini yasakladı ve rejim o yıl Gadir-i Hum bayramı törenlerine uçaklarla saldırdı.

Bunun ardından Yemen, Zeydi Şiiliği karşıtı yazılar ve pankartlarla doldu, Yemen Vakıflar Bakanlığı da bu fırsattan yararlanarak Vehhabiliği yaymak için okullar kurdu. Özetle hedefleri Ensarullah’ın kimliğini tamamen ortadan kaldırmaktı. Abdurrahim el-Hamran ve Dayfullah Şami, bu konuda görüş birliği içindedir. Bu faktör ise daha sonraki savaşların başlaması için bir sebep oluşturdu ve Ensarullah, bu savaşlarda yok olma tehdidinden istikrar kazanma aşamasına ulaştı.

İkinci savaş 18 Mart 2005’ten, 4 Nisan 2005’e kadar sürdü. Bu savaşta Husilerin liderliğini Abdullah bin Ayda er-Rezzami üstlendi; bu da Yemen rejiminin Bedreddin el-Husi’nin öldüğünü açıklamasına sebep oldu.

El Hamran’ın dediğine göre Yemen rejimi, Seyyid Bedreddin’in ikinci savaşta öldüğüne inanıyordu. Onlar, Seyyid’in camisine saldırdıklarında onun sarığını ve bazı eşyalarını bulmuşlardı; bu yüzden de onun öldüğünü düşünüyorlardı.

Şami de şöyle diyor: “Onların Seyyid Bedreddin’i şehit ettiklerine dair düşünceleri yanlıştı. Daha çok Yemen’deki Ensarullah güçlerinin morallerini zayıflatmaya çalışıyorlardı. Sürekli olarak Seyyid Bedreddin ve Seyyid Abdulmelik’in öldürüldüğüne dair söylentiler yayıyorlardı. O dönemde her türlü iletişim aracı yasaktı, hatta Sada iline gitmek dahi bütünüyle yasaktı. Ensarullah’tan bahseden bir gazete veya televizyon hemen kapatılıyor ve ihanetle suçlanıyordu.

Seyyid Bedreddin’in damadı Abdurrahim el-Hamran, şöyle diyor: İkinci savaşta cinayetlerden ve toplu mezarlardan başka bir şey hatırlamıyorum. Onlar kabirleri ateşe verdiler ve şehitlerin temiz cenazelerinin üzerinden tanklarla geçtiler. Onlar, masum halkı öldürüyordu.

Üçüncü savaş ve sonrası

İkinci savaş sonra erdi ve hiçbir bölge güvende değildi. Ensarullah savaşçıları, Arabistan sınırı yakınındaki es-Safra bölgesine gittiler ve Naka’ya sığındılar. Naka, dağların derinliklerinde birçok mağaranın bulunduğu, dağlarla örtülü olan ve bedevi insanların yaşadığı bir bölgeydi. Gençler orada Seyyid Bedreddin el-Husi’nin etrafında toplandı. Ancak güvenlik güçlerinin takibi onların Safra bölgesinden Matra’ya, ardından da Naka’ya sığınmaya mecbur etti. Böylece Ensarullah bir kez daha güçlerini yeniden yapılandırma fırsatı buldu ve bu bölge Ensarullah’ın operasyon komuta karargâhı haline geldi.

2006 yılında Temmuz ve Eylül ayları arasında üçüncü savaş yaşandı. Bu savaş güvenlik güçlerinin Sada’nın Hacce kentindeki merkez cezaevinde bulunan tutuklulara saldırması ve onlardan 3 kişiyi öldürmesiyle başladı. Çatışmalar sokaklara taşındı. Çok zorlu bir savaştı, taraflar ilerleme kaydedemiyordu ve müzakerelerle sona erdi. 2004 yılında Sana Camisi’nde tutuklanan kişiler, illerideki umumi cezaevlerinden, merkez cezaevine nakledildi. Rejim de ortamı sakinleştirmek için Sada valisini değiştirdi. Savaş durdu ve biz de savaşı durdurmayı kabul ettik.

Bundan sonra Yemen rejimi, Sada’daki Beni Salim Yahudilerinin kovulması meselesini Ensarullah’a karşı yeni bir savaşın bahanesi olarak kullandı. Bu savaş 2007 yılının Ocak ayından Haziran ayına kadar sürdü ve Ensarullah, bu savaşta rejim tarafından altı ay önce tutuklanmış bin tutuklunun serbest bırakılmasını sağladı. Savaş bir an dahi durmadı. En zorlu savaşlardan biriydi ve rejim ağır bir yenilgi aldı. Bu yüzden de Katar’ın arabuluculuğuyla bu krizi sonlandırmaya çalıştı. Bu çerçevede taraflar, 83 dağın ve askeri üssün kontrolünün Yemen ordusuna devredilmesi konusunda anlaşmaya vardı.

Abdulmelik Husi liderliğindeki ilk savaş olan dördüncü savaş da sona erdi. Bu savaştan sonra Abdulmelik Husi, Ensarullah’ın lideri olarak tanındı.”

Abdulmelik Husi kimdir?

1979’da doğan Abdulmelik Husi, Seyyid Bedreddin el-Husi’nin Âl-i el-Acri kabilesine mensup olan eşinden doğan üç çocuğunun ikincisidir. Seyyid Abdulmelik, babasının dini eğitim vermek için köylere ve çeşitli bölgelere yaptığı yolculuklarda ona eşlik ediyordu. Allame Bedreddin her zaman Abdulmelik’in cesaretini överdi. Çocuklarının ilim tahsil etmeye olan eğiliminden memnuniyet duyardı. Bu da ilmi eğitimin daha ilk yıllarda ona verilmesini sağladı. Abdulmelik bu çerçevede hadis, şiir, tefsir, kelam, fıkıh ve Zeydi mezhebine dayalı diğer ilimleri öğrendi.

Abdulmelik’in yakınları, çocukluk döneminden beri onunla ilgili olarak hayâ ve sükûnetten başka bir şey hatırlamıyor. Cesaret ve kahramanlık ise onun yirmili yaşlarında ilk savaş sırasında gösterdiği sıfatlarıydı.

Seyyid Abdulmelik’in kardeşi Seyyid Muhammed şöyle diyor: İlk savaş günlerinde yani 2004 yılında Seyyid Abdulmelik, Cuma bin Fadıl köyündeki bir savaşçı birliğinin liderliğini yapıyordu; kardeşi Seyyid Hüseyin, ailesi ve dostlarıyla birlikte şehit olmadan önce ona katılabilsin diye Curf Salman kuşatmasını kırmak için tüm çabasını gösteriyordu.

Künyesi Ebu Cebrail olan Seyyid Abdulmelik, ikinci savaşa katılmak için Merran’dan Neşur’a gitti. Ondan sonra da Sada ilindeki Naka bölgesine gitti, orada onlarca Ensarullah savaşçısına katıldı. Onlardan bazıları aileleriyle birlikte gelmişti. Onların çoğu rejimin eziyet, işkence ve takibinden kaçmıştı ve çok basit evlerde yaşıyorlardı.

Seyyid Abdulmelik’in kardeşi Muhammed şöyle diyor: İkinci savaşta Seyyid Abdulmelik’in yaşının küçük olması ve savaşçıların onu çok fazla tanımıyor olması, onun daha çok dini ilimlerle meşgul olmasına ve Ebu Cebrail’in dikkatlerin odağında olmamasına neden oldu. Ancak liderlik kabiliyetinin yanı sıra onun bilinci, irade gücü, siyasi bilgisi ve savaş zekâsı, Ensarullah savaşçılarının onu kardeşinden sonra lider olarak görmesine neden oldu.

Bu genç liderin siması güvenlik gerekçeleriyle bir müddet gizli kaldı. Daha sonra hareket, 2008 yılında onun resimlerini yayımlamaya karar verdi ve o günden sonra dünya az sayıdaki arkadaşıyla birlikte babasının yanında büyük zaferler kazanan bu genci tanıdı.

Seyyid Abdulmelik Husi, Yemen rejimi ve müttefikleri için öncelikli hedeftir. Hatta 2010 yılındaki altıncı savaş sırasında Yemen basını ve yabancı basın Seyyid Abdulmelik’in Suudilerin hava saldırısında öldüğünü duyurdu. Ama bilmiyorlardı ki kurucu lider Seyyid Hüseyin Husi’nin macerası, dünyanın beklediği uzun bir maceradır.   

Çeviri: Hüseyin Mahir

Medya Şafak

http://hawzahnews.com/detail/News/347295

0
Would love your thoughts, please comment.x