Filistin’in özgürlük mücadelesinin ölümsüz önderi Şeyh İzzeddin El Kassam’ı şehadetinin 81. yıl dönümünde Filistin’de ve İslam dünyasında farklı etkinliklerle anıldı.
Şehid İzzeddin Abdulkadir Mustafa el-Kassam, 1882 yılında Suriye’nin bir sahil şehri olan Cebele’de dünyaya geldi. Cenin’de İngilizler işgalcilerine karşı yürütülen cihadın öncülüğünü yapan liderler arasında yer alan el-Kassam, ümmetin büyük alimlerdendir.
Babası sufi olan el-Kassam’ın ailesi asil aileler arasında yer almaktadır. El-Kassam’ın babası, evlerindeki özel bir bölümde, çocuklarını eğitirdi. Babası, 1896 yılında el-Ezher Üniversitesi’nde eğitim alması için Kahire’ye gönderdi. Yaklaşık olarak 10 sene orada yaşadı. İslami eğitimini orada tamamladı. Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Abdurrahman Kevakibi gibi devrimci alimlerin fikirlerinden etkilendi. El-Kassam edindiği bu eğitimle siyasi baskılara, topluma yapılan zulme, ilmi geriliğe ve batının emperyalist politikalarına karşı çıktı. El-Kassam Muhammed Reşid Rıza’nın kurduğu cihad okulunda aldığı eğitimden de etkilenmişti.
El-Kassam, eğitimini tamamladıktan sonra 1906 yılında Cebele’ye döndü ve halkını bilinçlendirmek için çalışmalara başladı. Büyük ve küçüklerden herkese öğrettiklerini eylemlerinde de gösterirdi. Cebele’de bir müddet kaldıktan sonra Türkiye’ye de geldi.
Mansura mescidinde verdiği vaazlar da insanların kalplerine ve akıllarına işeyecek derecede güçlüydü. Bundan dolayı da çok sayıda insan etrafında toplanırdı. Örnek bir alimdi. Mazlum ve mustazafları evlerinde ve iş yerlerinde ziyaret eder, onlara yardımcı olurdu. Onların mütevazi sofralarına oturur düğünlerine ve matemlerine iştirak ederdi.
1911 yılında İtalya, Trablusgarb’ı işgal ettiği zaman Cebele’de İtalya aleyhinde gösteriler düzenledi. İnsanları Trablus’u savunmak için dayanışmaya, gönüllü olarak Trablus’u savunmaya çağırdı. 250 civarında gönüllü seçti. Mücahid ve aileleri için maddi destek topladı. Sonra bu mücahidlerle beraber İskenderiye limanına kadar gitti.
Kendilerini Libya’ya götürecek gemiyi 40 gün beklediler. Bu süre zarfında İskenderiye’de kaldılar. O günlerde Osmanlı devletine hükmeden İttihatçılar, şeyhin ve mücahidlerin Libya’ya ulaşmasına engel oldular. Bu durum karşısında şeyh ve mücahidler, Cebele’ye geri dönmek zorunda kaldılar. Mücahidler için toplanan paralarla okul inşa ettiler.
1918 yılında Fransızlar, Suriye sahilini işgal ettiği zaman, halkını Fransızlara karşı harekete geçmeye çağırdı.
Şeyh, satabileceği başka bir şey olmadığı için evini sattı. Elde ettiği parayla 24 tane silah aldı. Ailesine Huffe köyüne bıraktı. Kendisi de Lazukiye’deki Ömer Baytar liderliğindeki mücahidlerden oluşan guruba katıldı. Fransız askerleri ile savaşmak ve ayaklanmaları için halkı cihada teşvik ediyordu.
1920’li yılların sonunda Beyrut’a geçti. Hayfa’daki Müslüman gençler birliğinin başkanlığına seçildi. Bu birliğin, köy ve kasabalarda şubelerinin açılması için yoğun çaba sarfetti. İşleri organize etmek için sık sık farklı köy ve kasabalara giderdi. Gittiği yerlerde işgalci İngilizlere karşı vatanlarını, kendilerini ve dinlerini nasıl savunabileceğini anlatır, yardımcılarını güvendiği, Allah yolunda feda olmayı sevdiği kişilerden seçer, onları cihada teşvik eder, gizlice aldığı silahlarla onları eğitirdi. 15 yıl hutbe, sohbet ve vaazlar ile böylece geçti.
Şeyh, 5 Nisan 1931 yılında resmen fiili cihadı başlattı. Şeyh cihadı başlatmasıyla, üç hedef belirlemişti:
1. Filistin topraklarını, Filistinlilerin ve diğer Müslümanların birinci düşmanı olan İngiliz işgalcilerinden temizlemek. Çünkü İngilizler, Yahudilere Filistin’de devlet kurma vaadinde bulunmuşlar, binlerce yahudinin Filistin topraklarına göç etmesine sağlamışlardır.
2. Yahudilerin, Filistin’de Yahudi devleti kurma emellerinin gerçekleşmeden engel olmak.
3. Filistin’de bütün arap ve Müslümanları koruyacak İslam Arap devleti kurmak. Şeyh’in sloganı da “İşte Cihad Zafer ve Şehadet” Bu slogan, Hayfa ve diğer yerlerdeki mücahidlerin ağzından hiç düşmemiştir. Bu mücahidlere, şeyhe nispetle “kassamiler” denilmekteydi.
Şeyh, gizlice çalışmaya gayret ederdi. Planlarını sadece yardımcıları ve eylemleri düzenleyen kişiler bilirdi. İngiliz gözü, Filistin halkının üzerindeydi. Sonra, şeyhin üzerine odaklandı. Şeyh, bir çok defa soruşturma için çağırıldı.
20.11.1935 tarihinde şeyh ve mücahidler bulundukları bir dağda, üç taraftan da kuşatıldılar. Şeyh ve mücahidlerin kaçma imkanı vardı. Fakat onlar, üzerlerine farz kılınan cihadi uygulamayı tercih ettiler.
Kuşatma altındayken, teslim olduklarında ölmekten kurtulacakları teklifini aldı. Şeyh, teklife karşı “Bu, Allah ve vatan yolundaki bir savaştır. Allah’tan başka hiç kimseye teslim olunmayacaktır” dedi.
Bunun ardında şeyhin yanında bulunan mücahidler yüksek sesle “şehidler olarak ölün!” şeklinde slogan attılar. Bu kuşatma sonrasında şeyh ve 4 yardımcısı şehid düştü.
Şeyhin yaşamı kadar şehadeti de tüm müslümanlar için örnek oldu. Yaşamlaştırmayı istediği bugün çocukları ve torunları tarafından eylemleştirilmektedir.
Şeyh, Hayfa yakınlarındaki köyüne defnedildi.
Şeyh büyük edebiyatçılar, alimler ve şairleri ümmetine miras olarak bıraktı. İngiliz liderleri dahi ona olan hayranlıklarını, kahramanlığını ve cesaretini ifade etmekten geri duramadılar.
Şeyh, Filistin’in kurtuluşunun sadece İslami cihad ile olacağına inanmaktaydı.
Kaynak: isra haber