Türkiye’ye akın eden küresel yardımların hızla artmasına rağmen, uluslararası toplum  Suriye deprem felaketine siyasi yaklaşırken  bu ülkeye yönelik insani yardımlar da gönderilmemekte ve bu ülkenin insanları  yaptırımlara tabi tutulmaktadır.

Hiç şüphesiz bu felaket ve mağdurların çektiği acılar iki komşu ülke olan Suriye ve Türkiye’de de aynı, ancak insani ve ahlaki standartlar, özellikle Batı’da, Batı ülkeleri, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde hep bir araç olarak görülmüş ve ikili ve çifte standartlı bir muameleye maruz kalmıştı.  Suriye ve Türkiye’deki bu doğal afet ve kurbanları ile aynı şekilde davranmayan  Batı’nın bu çifte muamelesi yeni bir konu da değil. Bu, “Sezar Yasası” olarak bilinen abluka yasasını iptal etmeyen ABD’nin Suriye halkına karşı etik olmayan bir muamelesinde açıkça görülmektedir.  Bu yasa, Suriye’nin tüm ekonomik sektörlerini etkileyen yaptırımları içeriyor.  Deprem felaketi, Batı’nın düşünce ve pratiğini teşhir ederken, insanlıkla ilgili sahte sloganlarının gerçeğini ortaya çıkararak, siyasi engelleri aşamayan bazı Arap ülkelerini de skandala boğdu.

Depremin olduğu andan itibaren Türkiye ile dayanışma dalgası kendini hissettirmiş, uluslararası ve bölgesel düzeyde tüm ülkeler bu ülkeyi desteklemeye başlamıştır. Ancak bu insani olayın benzeri Suriye için tekrarlanmadı. Batılıların sözde insani pozisyonlarına gelince, denilebilir ki, bu pozisyonlar Suriye’nin mağdur halkına yardım sağlamak için değildir,  gerçek şu ki Suriye, kendisine karşı terör savaşının belasından ve zor ekonomik koşullardan de rahatsız olduğu bir sırada bu çifte muameleye tabi tutuldu. Aslında bu ülkeye yönelik uluslararası yardım çabaları yok denecek kadar az, Suriye felaketinin boyutlarına bakıldığında bölgesel çabalar çok düşük bir seviyededir. Bu yardımlar İran, Cezayir, Irak gibi bazı ülkelerle sınırlı kaldı. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler bildirisi, örgütün depremden sonra Suriye halkına destek verme taahhüdünü vurguluyor ve tüm bağışçılardan depremden etkilenen herkese acil destek sağlamasını talep ediyor.

Suriye Büyükelçisi Beşar El Caferi de Moskova’da Al-Alem ile yaptığı görüşmede, ABD ve Batı’nın ülkesine yönelik yaptırımlarının yardım çalışmalarını ve kurbanların kurtarılmasını engellediğini vurguladı. “Bu depremle birlikte Batılıların ‘insanlık’ anlayışı ifşa oldu, çünkü benzer bir kriz Suriye ve Türkiye’de yaşandı ama Batılılardan gelen yardımların çoğu Türkiye’ye gidiyor, yaralılar bizde de var.  Her yer yardıma muhtaç, onlar da bizimle aynı durumda, Türkiye’nin güneyi ile Suriye’nin kuzeyindeki depremden etkilenen insanlar da farklı değil. Önemli olan husus insani yardım alanında bile ahlak değil ayrımcılığın hüküm sürmesi!” dedi.  Aynı zamanda, Suriye Devlet Başkanı’nın özel danışmanı Buseyna Şaban, Suriye’nin uluslararası kuruluşlar ve diğer ülkeler tarafından depremin yıkıcı etkileriyle başa çıkmak için sunulan her türlü girişimi, bu işin siyasetsiz yapılması şartıyla memnuniyetle karşıladığını vurguladı.

Şaban şunları da sözlerine ekledi: “Batı’dan yardım kabul edebiliriz.  ABD ve Avrupa Birliği yardım teklif ederse kabul edeceğiz, ancak sorun şu ki, Dünya Kızılhaçı başkanının tüm ülkelere talebine rağmen onlar  Suriye’deki depremden etkilenen insanlara yardım etmek için harekete geçmediler. Hem de hiç yardım etmediler! Batı, teröristleri desteklemek için Suriye hükümetinin kontrolü dışındaki bölgelere yardım ediyor ve öncelikle IŞİD, Nusra Cephesi  ve Beyaz Baretliler’in korunmasıyla ilgileniyor.”  Suriye cumhurbaşkanının özel danışmanı şunları da kaydetti: “Batılı ülkeler, bu yardımların sağlanmasının Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ettiğini iddia ediyor; Ancak bu kararlarda açıkça insani yardımın herhangi bir yaptırıma tabi olmadığı ve insani felaket ve terör saldırıları ile karşı karşıya kalan ülkelere gönderilmesine izin verildiği açıkça ifade ediliyor ki bu da Suriye’deki mevcut durumla tamamen uyumlu.