Emperyalizm, Martin Luther King’in hayatının son döneminde tanımladığı üzere “ırkçılık, kapitalizm ve militarizmin üçlü şeytanı” tarafından güdülenmektedir. Lenin, emperyalizmi “kapitalizmin en yüksek aşaması” olarak tanımlamıştı. Emperyalizm kitle katliamını meşru gördüğünden ABD 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana 20 milyon insan öldürmüştür. ABD halkı artık emperyalizme hayır demelidir.
Kevin Zeese / Margaret Flowers
Popular Resistance / Global Research
ABD’nin emperyalizm politikası İç Savaş sonrasından beri devam etmektedir. Amerikan savaş modeli ilk önce yerli halklar karşısında geliştirilmiş ve ABD askeri güç, ekonomik egemenlik ve diplomatik hegemonya yoluyla tüm dünyaya hâkim olmak istediğinden bu model tüm dünyaya yayılmıştır.
Emperyalizm, Martin Luther King’in hayatının son döneminde tanımladığı üzere “ırkçılık, kapitalizm ve militarizmin üçlü şeytanı” tarafından güdülenmektedir. Lenin, emperyalizmi “kapitalizmin en yüksek aşaması” olarak tanımlamıştı. Emperyalizm kitle katliamını meşru gördüğünden ABD 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana 20 milyon insan öldürmüştür. ABD halkı artık emperyalizme hayır demelidir.
Emperyalizm karşıtlığını savunmak Amerikan militarizmi ile karıştırılmamalıdır. ABD, emperyalizmini “kendi halkına karşı şiddet kullanan” sözde “diktatör liderlere” saldırma maskesi altında gizlemektedir. Bu durum Orwellyen “insani” savaşlarla neticelenmektedir: ülkelerin içindeki Amerikan vekillerin şiddeti, hükümet karşısında muhalefet yaratmak için muazzam fonlar kullanmak ya da kitlesel yoksulluğa yol açan ekonomik yaptırımlar.
Bu cürümleri haklı gösteren propaganda gerçek hedefi -Amerikan tekellerinin ABD dostu bir hükümet elindeki kaynakları ve ucuz iş gücünü sömürebilmesi için ABD hâkimiyetinin yayılması- gizliyor. Bu retorikle kafası karışan halk bazen Amerikalı emperyalistlerin propagandif iddialarını tekrarlayarak Amerikan müdahaleciliğinin meşrulaştırılmasına yardımcı olmaktadır.
Bugün Amerikan emperyalizmine niçin karşı olunmalıdır?
ABD emperyalizmi neredeyse her kara parçasında militarizm, rejim değişikliği, tekellerin ticaret anlaşmaları, ekonomik ambargolar ve borç bağımlılığı yaratmak suretiyle agresif bir şekilde faaliyet yürütmektedir. İllegal bir “insani savaş” ile Libya’nın yıkımı, yalan ile meşrulaştırılan bir savaş ile Irak’ın tahribi antiemperyalist olmanın gerekliliğini açıkça göstermektedir.
Bugün ABD emperyalizminin elinden acı çeken pek çok ülke var. İşte bunlardan sadece birkaçı:
Suriye
1940’lardan bu yana her ABD başkanı Suriye’ye hâkim olmaya çalışmış ve bir rejim değişikliği için özel planlar yürütmüştür. Hatalı bir şekilde iç savaş olarak tanımlanan Suriye çatışması ABD, Suudi Arabistan ve İsrail tarafından yürütülen saldırgan bir savaştır. George W. Bush döneminin belgeleri Esad hükümetinin terörizm, kaos ve diğer saldırılar ile zayıflatılmasının planlandığını göstermektedir. ABD, 2006’da Esad’ın dış muhaliflerinden bir grubu desteklemeye başlamıştır. 2007’de ise ABD, İsrail ve Suudi Arabistan arasında Suriye’de rejim değişikliği hedefleyen bir planda uzlaşıya varılmıştır. ABD, Suriye’de muhalefeti organize etmek, yerli gazetecileri eğitmek ve isyanı kışkırtmak şeklindeki renkli devrim araçlarını kullanmaya başlamıştır.
2011’deki Arap Baharı döneminde Esad karşıtı gençlerin tutuklanması Deraa’da protestolara yol açmıştı. Polis kalabalığı dağıtmak için tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz kullandı. Fakat üçüncü günde protestolarda şiddet görüldü ve Esad tutuklanan gençlerin serbest bırakıldığını ilan etti. Polis silahlı protestocularla çatıştı ve bunun sonucunda yedi polis öldürüldü. Protestocular mahkeme binasını ve Baas partisinin binalarını ateşe verdiler. Şiddetli gösteriler devam ederek yükseliş gösterdi ve Suriye hükümeti de buna şiddetle karşılık verdi.
Suriye’deki Amerikan elçisi Robert Ford rejim değişikliği talep eden protestocularla birlikte yürüdü. Tüm Suriye boyunca Esad karşıtı ayaklanmayı kışkırtmak için seyahat etti. Bu nedenle de en sonunda korkusundan ülkeden kaçmak zorunda kaldı.
Bu gidişat yüz binlerce kişinin ölümüne, kitlesel göçe, iki taraflı savaş suçlarına ve Suriye karşıtı ispatlanmamış kimyasal silah kullanımı ithamlarına yol açan yedi yıllık bir savaşa dönüştü. Geçtiğimiz hafta da Suriyeli 70 kabile, ABD ve İsrail’in Suriye karşıtı askeri kampanyalarını artırdıkları bir dönemde Amerika’ya savaş ilan etti.
ABD’nin Suriye’de pek çok emperyalist çıkarı vardır. ABD Rusya’nın Tartus’taki Akdeniz deniz üssünü kapatmak istemektedir. Katar’dan Türkiye’ye varacak bir doğal gaz hattı İran’dan Suriye’ye ulaşacak başka bir hat ile rekabet halindedir. İsrail ve Lübnan’ın kıyı sularında yer alan geniş metan gazı kaynakları muhtemelen Suriye sularında da mevcuttur.
İran
Suriye’deki Amerikan emperyalizmi İran ile de ilişkilidir. Suriye ile birlikte İran hâkimiyeti de, 1950’lerde CIA destekli bir darbeyle iktidara gelip 1979 İran Devrimine kadar tahtında kalacak diktatör Şahı koruyan ABD’nin hedefi olagelmiştir. ABD uzun süredir İran’ın geniş petrol ve gaz kaynaklarını kontrol etmeye çalışmaktadır.
ABD Suriye’de ve diğer ülkelerde kullandığı rejim değiştirme unsurlarının tamamını -hükümet karşıtı muhalefetin yaratımı için muazzam fonlar harcamak, protestoları desteklemek, inşa etmek ve manipüle etmek, ekonomik yaptırımlar ve askeri tehditler- İran’da da sahaya sürmüştür. Bu stratejiler kargaşaya yol açmakla birlikte hükümeti çökertmeyi başaramamıştır.
Yaptırımlar ve ABD’nin nükleer anlaşmayı ihlali ABD aleyhine dönebilir, zira ülkeler karşılık vermektedir ve ABD BM’de giderek yalnızlaşmaktadır. ABD ayrıca medyanın oyunlarıyla hiçbir zaman mevcut olmamış nükleer silah programı iddiası ve İran’ın terörü finanse ettiği şeklindeki yalanlarla bir propaganda kampanyası yürütmektedir. Bu durum, ABD’nin İran’da Suriye’dekine benzer bir savaşa yol açması ihtimalinin önünü açtığından dünya barışını tehdit etmektedir.
Venezüella
Geniş petrol kaynaklarına sahip başka bir ülke olan Venezüella da ABD’deki elitler tarafından desteklenen Amerikan emperyalizmi nedeniyle rejim değişikliği, darbe ve savaş tehdidine maruz kalmıştır. ABD; diktatörlük hakkındaki propaganda yalanları yağmuru, ekonomik yaptırımlar, muhalefetin inşasına dönük büyük fonlar, şiddet içeren protestolar, terörizm ve iç savaş çıkarma çabaları gibi aynı rejim değiştirme enstrümanlarını kullanmaktadır.
Venezüella, Hugo Chavez’in seçilmesinden sonra sürekli olarak darbelerle yüzleşmiştir. 2002’de Chavez karşıtı bir darbe halk protestolarıyla savuşturulmuştu. O günden bu yanaysa ekonomik bir savaş yürütülüyor. Wikileaks belgeleri Hillary Clinton’un Chavez-Maduro hükümetlerini zayıflatıp devirmeye çalıştığını göstermektedir. 2016’da da bu yöndeki bir darbe etkisiz kılınmıştır. 2017 yılında ise ABD tarafından desteklenen utanç verici başarısız bir darbe gerçekleştirilmiştir. Trump da ABD’nin Venezüella’ya hâkim olmaya dönük uzun vadeli politikasını aynen sürdürmektedir.
Ekonomik savaş Venezüella hükümeti için büyük problemler doğuruyor. Amerikan ekonomik savaşı yemek, ilaç ve diğer temel ihtiyaç maddelerini kısıtlarken Venezüella içerisindeki zengin sınıftan hain bir grup da aynı şeyi yapmaktadır. Bu dahili hainler yaptırım ve savaş çağrısı bile yapabilmektedirler. ABD, halkın petrolünü ve doğal kaynaklarını çalabilmek için yaptığı müdahaleyi haklı gösterme amacıyla yanlış bir şekilde insani bir krizin varlığını iddia etmektedir.
Maalesef bu durum Amerikan emperyalizmine karşı çıkmada net olmayan pek çok kişiyi aldatmaktadır. Öte yandan aynı durum Venezüella’daki pek çok insanı Amerikan emperyalizmi karşısında birleştiriyor. Amerikan destekli iç hainler, Ulusal Meclisi kontrol ettikleri dönemdeki bir af kanunu teklifinde 17 yıllık suç ve cinayetlerini itiraf etmişlerdi.
Latin Amerika’da, özellikle de Venezüella için Kolombiya, ABD’nin savaş tehdidinde kullandığı İsrail rolü oynamaktadır. Kolombiya Venezüella’daki rejim değişikliği için CIA ile uzun dönemler boyunca birlikte çalışmıştır. Gerçekte Kolombiya, emperyalizmin askeri aygıtı NATO’nun Latin Amerika’daki işlevini görüyor. ABD ve müttefikleri savaş peşindedir, askeri tatbikatlar düzenler ve ordu darbesi için çağrıda bulunurlar. Dünya ise Venezüella karşısındaki savaşa tıpkı Latin Amerika karşısında olduğu gibi hayır demektedirler.
Venezüella’da demokratik seçimlerin Başkan Maduro için ezici bir zaferle sonuçlanması Amerikan emperyalizmi için gerçek bir yenilgiydi. Seçim Venezüella’yı tehdit eden Kanada ve Avrupa Birliği için de önemliydi ve Bolivarcı Devrimin sürmesi için hayati bir adımdı.
Ve dahası da var. Bunlar pek çok örnek arasından sadece üçüydü. Latin Amerika’da ABD, sivil toplum kuruluşları ve kurumları aracılığıyla oligarşiyi ve demokrasi muhaliflerini finanse etmekte ve neoliberal politikaları desteklemektedir. Bölgedeki Amerikan darbelerinin tarihi de çok eskiye gider. Nikaragua’da da aynı rejim değiştirme unsurları kullanılmaktadır. Brezilya ve Honduras’ta ise yakınlarda Amerikan destekli yumuşak darbeler gerçekleşmiştir.
Darbeler ve militarizm Latin Amerika ile sınırlı değildir. Obama döneminde Ukrayna ve Ortadoğu’da darbeler ve darbe girişimleri gerçekleşmiştir. ABD’nin uzun zamandır emperyal hedefi olagelen Rusya ile sınır olduğu için Ukrayna özel bir önem arz etmektedir. ABD dışişleri yetkilisi Victoria Nuland ABD’nin burada muhalefet inşası ve darbe için 5 milyar dolar harcadığını söylemişti. Şimdi de Ukrayna’nın Rusya karşısında silahlandırılması teklif edilmektedir ve dolayısıyla tehlike büyümektedir.
Demokratik yollarla seçilmiş Başkan Viktor Yanukoviç karşısındaki 2014 yılının dramatik gösterileri de şiddet yanlısı neo-Nazilerin öncülük ettiği bir Amerikan darbesiydi. Bu Obama dönemi darbesi CIA şirketi Stratfor’a göre tarihin en karanlık darbesiydi. ABD bu şekilde gaz sanayilerini ele geçirdi (Joe Biden’in oğlu ile) ve John Kerry’in eski bir arkadaşını tarım bakanlığına atadı. Eski bir dışişleri görevlisini maliye bakanlığına getirdi ve başbakanlarını alıp yerine “Ukraynalı adamımız” dediği kişiyi başkan yaptı. ABD’de medya propagandası hiç hız kesmedi ve Kırım’ın Rusya’ya döndürülmesine odaklanılarak Putin sürekli şeytanlaştırıldı.
ABD emperyalizmine hâlihazırda pek çok başka örnek olmakla birlikte Afrika ile ilgili kısa bir değini ile bitireceğiz. ABD burada da toprağı, kaynakları ve işgücünü kontrol etmek istemektedir. ABD tekelleri, 21. yüzyıl teknolojisi için hayati önemdeki doğal kaynakları ve petrolü barındıran bu kıtada her yıl 100 milyar dolarlık hırsızlık yapıyor. Öte yandan Obama döneminde AfriCom çok büyük oranda yayılmıştır ve ABD bugünlerde tüm kıtada iki taraflı askeri anlaşmalara, askeri üslere, drone merkezlerine, özel operasyon kuvvetlerine ve 53-54 ülkedeki konumlanışıyla emperyal bir askeri varlığa sahiptir.
Avrupa ve Amerikan emperyalizmi elinden 500 yıldır acı çeken ve 4 milyon insanı son dönemlerde yerlerinden göçen Kongo da özel bir dikkat gerektiriyor. Kongo’nun doğal kaynakları AB’nin gayrisafi yurtiçi hasılasından daha çoktur. Teknoloji şirketleri, 7 yaşındaki çocukları lityum bataryalarında kullanılan kobalt madenini çıkarmada çalıştırarak insan haklarını ihlal etmektedir. Afrika 21. yüzyılın emperyal Amerikan savaşlarının merkezinde yer almaya başlamıştır.
Anti-emperyalizm: Adil bir dış politikanın temeli
Bu çatışmaların tamamı Latin Amerika, Ortadoğu, Afrika ve Asya’daki kaynaklara hâkim olma çabasından kaynaklanıyor. Bu ülkeler kendi doğal zenginliklerinin sahibi mi olacaklar yoksa Amerikan emperyalizmi bunları onlardan çalacak mı? Barış ve adalet hareketleri emperyalizm karşıtlığı temelinde inşa edilmelidir ve bu hareketler seçilmiş yetkililerin, militaristlerin ve şirket medyasının yalanlarına kanmamalıdır.
…
Eğer kendimizi anti-emperyalizm zemininde sabit tutarsak kolayca kandırılmamız mümkün olmayacaktır. Diğer ulusların egemenliklerine saygı duymalı ve Amerikan müdahaleciliğini değil halkların mücadelelerini desteklemeliyiz.
Pek çok ülke halkı Amerikan emperyalizmi, ekonomik savaş ve militarizmin tehditlerine karşı çıkmada birleşiyor. ABD içindeki bizlerin görevi de onlarla dayanışma içerisinde olmak ve Amerikan emperyalizmine “hayır” demektir.
Çeviri: Medya Şafak