Alınyazıları artık çok açık, hem de büyük ve kalın harflerle yazılmış. Fakat bazıları bunu görmezden gelmeyi ve tüm yumurtaları ABD ve Arap müttefiklerinin sepetine koymayı tercih ediyor. Özür dilemeden geçtik, gerçeği kabul etmeyi reddetmeyi hâlâ sürdürüyorlar.

Raialyoum

Abdel Bari Atwan

2 Haziran 2018

Suriye muhalefetinin liderleri taraftarlarını soktukları trajik durumu nasıl açıklayacaklar?

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, geçen hafta Suriye’den başlayıp Yemen’de biten tüm bölgedeki durumun Direniş lehine seyrettiğini ilan ettiğinde temelsiz konuşmuyordu.

Suriye’de ordu güney cephesindeki hızlı ilerleyişini sürdürüyor, merkezi hükümet Deraa ve Suveyde’deki pek çok köy ve mevzideki egemenliğini tekrar tesis etti. Yemen-Hudeyde’deki çatışmaları komuta eden Birleşik Arap Emirlikleri, ülkenin başlıca limanını işgal etme amaçlı askeri operasyonlarını BM elçisi Martin Griffith’e güya şehrin şartsız olarak teslimini sağlamak için bir şans vermek amacıyla “geçici olarak durdurduğunu” ilan etti. Deraa’nın Busr-eş Şam bölgesindeki savaşçıların, bir çatışma olmadan ordunun kasabaya girmesi yönünde Suriye hükümeti ile anlaştığı yönündeki haberler de bu trendi doğruluyor.

Bir Rus askeri delegasyonu silahlı muhaliflerin temsilcileriyle müzakereleri tekrar başlatmak için Deraa’ya geri geldi. Muhalifler kendilerine sunulan, savaş suçlarına karışanlar haricindekiler için af karşılığında silahlarını teslim etmek şartını reddettiklerinden müzakereler çökmüştü. Bu durum silahlı grupların bu şartların tamamını olmasa da çoğunu kabul ettiğini, diğer seçenekleri tükettiklerini ve Arap, Amerikan ve İsrailli destekçileri tarafından yüz üstü bırakıldıklarını gösteriyor.

Ürdün ve İsrail işgal devleti bazı silahlı muhalif güçleri destekleyen başlıca iki unsurdu. Ürdün, örgüt üyeleri için topraklarında eğitim kampları kurdu. Amerikalı, Suudi, Ürdünlü ve diğer istihbarat subaylarını bünyesinde barındıran ve görevi Suriye savaşını gözlemlemek olan Askeri Operasyonlar Merkezi’ne (MOC) topraklarından ev sahipliği yaptı. İsrail ise bu gruplara istihbari, tıbbi ve insani yardım sağladı. Fakat şimdilerde Ürdün ve İsrail’in her ikisi de sınırlarını çatışmadan kaçan sivillere ve savaşçılara kapamış durumda.

Ürdün bu pozisyonunu ekonomik ve güvenlikle ilgili mülahazalarının kendisine 1.5 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapma imkanı tanımadığı iddiasıyla savunuyor. Ürdün bu yolda, sınırlarını kapatarak sızmaya çalışanlara ateş etmek suretiyle pek çok kişiyi öldüren Türkiye’yi izliyor. Türkiye sınırlarındaki 3.5 milyon mülteciyi, kısmen ya da tamamen askeri işgali altında tuttuğu kuzey Suriye’nin Afrin, el-Bab, Cerablus ve sonraki süreçte belki de İdlib bölgelerine geri göndermeyi planlıyor.

İsrail’e gelince Suriye muhalefetinin silahlı silahsız bazı fraksiyonlarına olan sempatisini bugüne dek defalarca izhar etti. Bunların bazı liderlerini TV programlarına çıkardı, konferans ve forumlarına çağırdı ve Suriye’deki yüzden fazla hava savunma merkezi ve askeri tesise hava saldırısı düzenledi. Fakat sınırlarını mühürlemek ve tek bir Suriyeli mülteciyi bile kabul etmemekle oportünizmini ve ırkçı kinizmini bir kez daha ispat etti. Bu mülteciler arasında bir zamanlar İsrail rejiminin cömertliğini ve insaniyetini öven kişiler de var. İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu “ülkesinin savaştan kaçan Suriyeli mültecilerin İsrail’e girmesine izin vermeyeceğini fakat onlara sadece Suriye sınırlarında olmak üzere insani yardım sağlamaya devam edeceğini” söyledi.

Biz bazı silahlı-silahsız muhalefet fraksiyonlarının destekçilerini soktukları trajik durumu ya da kendilerini koruma ya da birkaç ay içinde Suriye rejimini devirerek küllerinden erdemli bir Suriye devleti kurma sözü veren Amerikan, Arap ve hatta İsrailli müttefiklerince sepetlenişlerini nasıl açıklayacaklarını bilmiyoruz.

Bugünlerde kendilerini savunmayacağını resmi olarak bildiren ve yüz çeviren ABD’nin önderlik ettiği bu müttefikler yenilgiyi kabul ettiler ve bu dosyayı kapatarak kayıplarını önleme kararı aldılar. Destekçilerini terk ettiler ve Suriye devletinin ve Rus müttefikinin toplu bir teslimiyet ile aynı anlama gelen şartlarını kabul ettiler. Nasrallah konuşurken muhtemelen bunları aklından geçiriyordu.

“Suriye devrimi” Deraa’da başladı ve öyle görünüyor ki aynı şehir yedi uzun yıldır devam eden yalanlar, dezenformasyon ve öncelikleri hiçbir zaman kendilerini desteklemek değil Suriye’yi tahrip edip parçalamak olan –tıpkı Irak ve Libya’da ve halihazırda Yemen’de yaptıkları gibi- müttefiklerinin aldatmalarından sonra trajik sonunun en önemli sayfalarından birine tanık olacak.

Alınyazıları artık çok açık, hem de büyük ve kalın harflerle yazılmış. Fakat bazıları bunu görmezden gelmeyi ve tüm yumurtaları ABD ve Arap müttefiklerinin sepetine koymayı tercih ediyor. Özür dilemeden geçtik, gerçeği kabul etmeyi reddetmeyi hâlâ sürdürüyorlar.

Çeviri: Medya Şafak

0
Would love your thoughts, please comment.x