Şehit Nevvab Safevi, İslami ahkâm ve hükümlere amel edilmediğinden dolayı Dr. Musaddık hükümetine karşı muhalefet etmiş, bundan dolayı Musaddık’ın başbakanlık döneminde tutuklanmış ve Musaddık hükümetinin düşüşüne dek hapishanede kalmıştır.
Şehit Seyit Mücteba Nevvab Safevi 1924 yılında Tahran’ın “Haniabad” ilçesinde doğmuş, ilkokulu bitirdikten sonra Abadan’a gitmiş ve tahsilini sürdürmek için Necef’e giderek orada ilmi havzasının seçkin üstatlarından eğitim almıştır.
Necef’te dört yıl kaldıktan sonra Ayetullah Seyit Ebul Hasan İsfahani’nin emriyle Kesrevi’nin yapmış olduğu sapkınlıklara karşı durmak için İran’a gidip orada “İslam fedailer örgütünü” kurarak yanlış düşünce ve fikirlere karşı mücadele etmiştir.
Ahmet Kesrevi, Abdul Hüseyin Hujeyir, Ali Rezmara, Hüseyin A’la gibi sömürge sistemine bağlı şahıslara suikast girişimleri bu örgütün faaliyetlerindendir. Ayrıca şehit Nevvab Safevi İslami ahkâm ve hükümlere amel edilmediğinden dolayı Dr. Musaddık hükümetine karşı çıkmış, dolayısıyla Musaddık’ın başbakanlık döneminin ilk günlerinde tutuklanmış ve hükümetinin devrilmesine dek hapishanede kalmıştır.
Sonuç itibariyle bu yılmaz mücahit aynı dönemdeki üç arkadaşı, Halil Tehmasebiy, Muzaffer Ali Zulkadir, Seyit Muhammed Vahidi’yle birlikte Pehlevi hükümetinin zulüm ve sitemiyle sabah vakti 16 Ocak günü kurşuna dizilerek sayısız şehitler arasına katıldı.
Böylelikle on yıl süren İslami Fedailer Örgütünün siyasi ve toplumsal faaliyetleri noktalanmış ve Pehlevi hanedanının siyah dosyasına başka bir cinayet dosyası daha eklenmiştir.
Özgeçmişi
“Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma! Hayır, onlar diridirler rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.” (Ali İmran 169)
Seyit Mücteba Tahran-i, Nevvap Safevi olarak tanınmış 1924 yılında ruhani ve asil bir ailede Tahran’ın Haniabad ilçesinde küçük bir evde dünyaya gelmiştir. O, babası ve dedesinin yolunu devam ettirmek kastıyla ruhaniyete tanımlanamayan bir aşk ve ilgi ile 1937 yılının sonlarında ilkokul ve ortaokul öğreniminden sonra Necef havzasına müşerref olmuştur. Şehit Nevvab’ın seyitliği anne tarafında İsfahan Durçe ve baba tarafından da mir Luhiye seyitlerine ulaşır.
Şehit “Nevvap Sefevi” unvanını anne tarafından almıştır. Babası merhum Seyit Cevad Mir Luhi büyük bir âlim olmasına rağmen Rıza han hükümetinin baskılarıyla ruhani elbisesini çıkarmak zorunda bırakılmıştı ama o, var gücüyle mücadeleye devam ederek avukat olarak mazlumlara yardım ediyordu.
Merhum Seyit Cevad, 1935 veya 1936 yıllarında, Rıza Hanın adalet bakanının korumalarından biri ile atışırken (haksızlığa dayanamayıp) Alevilik gayreti coşar ve bu yargıca tekme tokat girer. Bu yüzden üç yıl hapse atılır.
Şehit Nevvab, Necef’e gittikten sonra ara vermeksizin mukaddime derslerine sıkı bir şekilde sarılır ve cana yakın, uyanık, mücadeleci büyük âlimlerden özellikle dünyaca tanınmış benzeri az olan El-Kadir kitabının yazarı Ayetullah Allame Emini (k.s) ile sıkı bir diyalog kurar.
İnkılâp Rehberi Ayetullah Hameneyi, Şehid Nevvab hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Bende ilk İslami inkılâp düşüncesi kıvılcımına sebep olan Nevvab olmuştur, hiç şüphesiz ilk olarak kalplerimizdeki ateşi yakan Nevvab’dır.”
İnkılâbı Bir Şekilde Kesrevi’nin İdamı ve İslam Fedailerinin Ortaya Çıkışları:
Eylül 1937’den sonra ve 2.dünya savaşının yayılmasında İran çok zor şartlar altındaydı; bir taraftan müttefiklerinin tecavüzüne uğrarken, diğer yandan başıboşluktan yararlanan satılmış kalemler batı kültürünün yayılması için Müslümanlara saldırarak Rıza hanın zorbalıkla yapmak isteyip de yapamadığını, yazılarıyla İslam tarihinde şüpheler oluşturarak yapmak istiyorlardı.
Ahmed Kesrevi, İslami Şia mektebi karşıtı ve aleyhine çalışan saldırgan muhaliflerdendi. O “Şia’ya yöneliş” isimli kitapta sadece ruhaniyete, mukaddes İslam dini, Teşeyyü (Şia) mektebinin önderlerine ve masum imamlara (Allah’ın selamı onlara olsun) saldırmakla kalmayıp, ‘‘Sofilik, Bahailik, materyalist düşünce, tarihi meşruiyet” kitaplarıyla dindeki mukaddesata ve ruhaniliğe karşı çıkıp, saldırıda bulunuyordu.
Nevvab, Kesrevi’nin Kitaplarıyla Necef’te Tanışır ve Onun Mezhebi ve Dini Duygularını Harekete Geçirir
Kesrevi’nin kitaplarını âlimlerin yanına götürerek onlardan görüş ister. Onlarda bu kitapların yazarı hakkında “kanı helaldir “hükmünü verirler.
Seyit,1941’de Tahran’a gelir ve hiç beklemeden Kesrevi’nin evine giderek onu; İslam, Ehli Beyt imamları (Allahın selamı onlara olsun) ve ruhaniyete yapmış olduğu saygısızlık ve küçümsemelere karşı uyarır. Ama onun yola gelmeyeceğine yakin edince ilahi ahkâmı uygulama hazırlığına girer.
Şehit Nevvab, 1941 Mayısında “Haşmet Oldulh” dört yolunda Kesrevi’ye saldırıda bulunur ancak polislerin yakalamasıyla hapse atılır. Hapisten çıkınca resmi bir açıklamayla İslam Fedailerinin varlığını “O Azizdir” cümlesiyle ve “Din ve İntikam” başlığıyla açıklar ve Kesrevi’nin idam edilmesi arayışına girer.
Nevvab Safevi, Şehit Seyit Hüseyin İmami gibi gençleri yavaş yavaş kendisine cezp etmeye başlar. İmami 20 Mart 1941 yılında Kesrevi’ye yapmış olduğu saldırıda tıpkı kahır meleği gibi onun canını alır.
İslam fedaileri ve ilahi hükmü icra edenler yakalanırlar. Kesrevi’nin idam haberi her yere yayılır buda bütün Müslümanların sevinç gösterilerine neden olur.
1944 yılından sonra, Petrol sanayisinin milli olması için yapılan gösteriler son haddine ulaşmıştı. Buda rejime karşıt olan grupların faaliyetlerin aleni olmasına sebep oldu. Mecliste azınlığı oluşturanlar (ges gulşaiyan) antlaşmasına mani oldular. Şahın diktatör rejimi bu azınlığı meclisten kaldırmak için, seçimlerde hile yapması için Hujeyri’yi görevlendirerek ve şaha suikast ihtimalini öne sürerek bu suikast hareketinin başında da Ayetullah Kaşani’nin parmağı olduğu bahanesiyle tutuklatarak Lübnan’a sürgün ettiler.
İslam fedaileri,” Hujeyr”i hamasi bir şekilde idam ettiler. Ayetullah Kaşani ile Musaddiki aday seçerek yeniden azınlığın meclise girmesini sağladılar.
İslam Fedaileri İkinci Defa Mecliste
Nevvab, milliyetçileri sevmediği halde Ayetullah Kaşani’nin önderliğine dikkat çekerek aynı zamanda milli birlik ve beraberlikten dolayı ve İslami mücadeledeki vahdet sebebiyle onlarla aynı cephede olmaktan pişmanlık duymuyordu.
Rezmara’nın Öldürülüşü
Rezmara, Pehlevi rejiminin başbakanı aynı zamanda da İngilizlerin uşağı ve petrolün millileştirilmesine karşı çıkan kimsedir. O, İran halkının bu denli önemli bir sanatı idare etme kabiliyetleri yoktur diyordu ve çeşitli yollarla bu yasanın millet meclisinde onaylanmasına sürekli karşı çıkıyordu.
16 Mart 1946 yılında Rezmara’nın otomobili “İmam” camisinin önünde Ayetullah Feyzin baş sağlığı için durur, caminin avlusuna girerken Halil Tehmasbi hiç beklemeden arkasından üç kurşunla onu öldürür ve kendiside polisler tarafından yakalanır.
O sorgulamasında:
Ben semender ya kelebek ol demiyorum
Eğer yanma fikrindeysen, erkek ol
Evet, ben Tehmasbi ‘yim ve ölümden korkmuyorum. Çünkü Allah buyurmuştur: ‘‘Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın onlar diridirler ve Rableri katında rızıklandırılıyorlar.’’Sizler, kesin olarak bilin ki, eğer biri dinine ve memleketine karşı hain bir şahsiyetin durumundan haberdar olursa ölmekten korkmaz, çünkü onlar ölü değillerdir. Bizler böyle bir hakikate inanırız.
Rezmara’nın öldürülmesi rejimde dehşet etkisi yaptı öyle ki sonraki devlet (Hüseyin Ala) petrolün millileştirilmesi konusunda muhalefet edemeyerek istifa etmek zorunda kaldı, meclis Musaddık’ı başbakan olarak atadı.
Ayetullah Kaşani ile Rezmara’nın öldürülmesi hakkında yapılan röportajda şöyle buyurur; Bu olay İran halkının yararına olmuştur. Onun bedenine sıkılan kurşun, İran milletinin sömürgecisine ve düşmanına vurulan en güzel ve faydalı darbe olmuştur.
Ve başka bir röportajında ise: ‘‘Öldürülen başbakan döneminde, güneydeki petrolleri gelirlerini ve sömürgeci İngilizleri aşırı bir şekilde destekliyordu. İran halkı ciddi duruşlarıyla, sömürgecilerin elini güneydeki petrollerden çekmeleri için kıyam ettiler. Rezmaran mukavemet için, milli ortak düşünce karşısında zorlamalarda bulunuyordu ve millet genelinde petrol şirketlerinin desteklenmesi halkın kızmasına sebep oldu ve halk arasından şahsiyetli, dindar ve vatansever bir genç kalkarak yabancılaşmayı seven bir başbakana yapmış olduğu amellerin cezasını verdi…
Ağustos 1948 de mecliste onaylanan bir kanun gereği, Hacı Ali Rezmara’nın İran milletine yapmış olduğu ihanetinin ispatlanmasıyla, onun katili olan öğretmen Halil Tehmasbi bu kanundan af şeklinde yararlanarak aynı yılın 23 Kasım Tehmasbi 2 yıl hapisten sonra özgürlüğüne kavuşur.(4)
Ayetullah Kaşani, şehit Temasbi’nin serbest bırakılışından sonra “İslam’ın keskin kılıcı” ve “İran milletinin iradesini uygulayan” bir kişi olarak ona övgüler yağdırır.(5)
İslam Fedaileri Sona Yaklaşıyor
İslam Fedaileri, Şia mektebini esas alarak Kur’an tefsiri ve İslam’ı tanıma dersleri faaliyetlerini yeşil ve beyaz bayrakları altında süslenilen “La ilahe illallah Muhamme’den Resullullah ve Aliyen veliyullah” kelimesiyle sürdürüyorlardı.
Hüseyin Elanın hükümeti döneminde Bağdat anlaşmalarına katılma durumu vardı ki gerçekte İran, Amerika’nın ve İngiltere’nin bölgedeki uydularından biri konumundaydı. İslam Fedailerin den Muzaffer Zulkadir Kasım ayının 25’de, Ela’nın merhum Seyit Mustafa Kaşani’nin başsağlığı için gitmiş olduğu İmam camisinde onu öldürmek istemiş ama hedefine ulaşamadı.
1951 yılının Aralık atında Nevvab, Halil Tehmasebi, Abdulhüseyin Vahidi ve diğer İslam Fedailerinden birçoğu tutuklandı. Nevvab, Seyid Muhammet Vahidi ve Muzeffer Zulkadir mahkemedeki ifadelerine binaen idama mahkûm edildiler ve hepsi bir ağızdan ezan okurken kurşuna dizildiler.
İslam Fedaileri Hareketi ve özelliklede bu hareketin rehberi olan Nevvab Safevi ve yardımcısı olan Seyyid Abdulhüseyin Vahidinin, milli cephenin güçlenmesinde, İran petrolünün millileştirilmesi, milli cephe üyelerinin meclise girmelerinde, Ayetullah Kaşani’nin sürgünden döndürülüşünde çok etkili rolleri olmuştur.
Şehit Nevvab’ın Doktor Musaddık’a mektubu (6)
Şehit, 28 Ağustosta 1949 ihtilalından önce Doktor Musaddık’a yazmış olduğu mektubunda, devletin düşeceğinden haber verir ve onu gerçekleşecek ilahi ahkâmla uyarır.
“ O Azizdir هوالعزيز
Başbakan Doktor Muhammed Musaddık Beyefendi;
Selam, Memleket ve siz, çok kötü bir düşüştesiniz. Hissettiğiniz ve inandığınız gibi, sizin ve memleketin kurtuluşu Peygamber Ekrem ,(sallallahi aleyhi ve alih)’in programını uygulamanıza bağlıdır. Geçmişteki tüm olaylardan sonra, mukaddes İslam kanunlarının uygulanmasında hazırlık yapın. Ben söz veriyorum ki, memleket ve siz, Allahın yardımıyla ve yüce İslam ahkâmının eğitim ve öğretisiyle her türlü kötü durumdan, düşüşten ve fesattan korunur, manevi ve iktisadi saadete ve izzete ulaşırsınız.”
8 Şevval 1372
19 Haziran 1949
Hanımının Dilinden Şehit Nevvap
“Neyyirul Saadet İhtişam Rezevi”şöyle der: “…Allah rahmet etsin, annesi şöyle derdi; Nevvab özel bir yeteneğe sahipti… O kadar yetenekliydi ki her yıl iki sınıf atlardı.
İlkokulunu bitirdikten sonra “İran-Alman” sanat lisesinde ders okumaya başlar… Ve o yıllarda İslami faaliyetler ve pehlevi hükümetinin aleyhinde çalışmalar başlatır. O şaşırtıcı bir savaşçı ve cesur ruha sahipti. O yıllarda mecliste kabul edilen bir kanuna karşı çıkarak ve öğrencilerden 1500 -1600 kişi toplayarak isteklerinin kabulü için meclis önünde yürüyüş başlatırlar. Ama onlar sözlü müdahaleyi yeterli göremeyince konuyla ilgili yazılı bir açıklamanın kabulünü isterler. Ancak rejim memurları onlara olumlu bir yanıt verecekleri yerde ateş açarlar ve neticede bir kişi şehit olur…
Lise diplomasını aldıktan sonra Abadan’a giderek petrol şirketine girer. Onun çalıştığı bir yerde İngiliz bir ustanın işçiye tokat atması onu çok etkiler ve orada bulunanlara şöyle der: Sizlere yazıklar olsun ki kendi ülkemizde olan bir İngiliz milli gelirlerimizden yararlandıkları halde, İranlı bir işçiye vuruyor ve sizler sesinizi çıkarmıyorsunuz. Daha sonra işçilerden bir gurubu onların aleyhine kışkırtır İngiliz işçi gelerek özür diler ama şehit Nevvap bunun yeterli olmadığını söyleyerek kısas olmasını talep eder bu istek ayaklanmaya sebep olur, bunun için Nevvab’ı ortadan kaldırmak isterler ama Nevvab’ın dostları onu gizlice Basra’dan Irak’a gönderirler.
Şehit Nevvab’ın Oğluna Mektubu
Şehit Nevvap, Mart / Ferverdin 1951 de oğlu Mehdiye hitaben bu mektubu yazar: Sevgili oğlum Mehdi! Kalbin bir ayna gibi olsun ki Kur’an hakikatlerini yansıtsın ve oradan da kendi etrafın ve uzak, yakın toplumlara nur saçsın. Bu Kuran ve o senin temiz kalbin.
Kalbimden sana daimi selamlar.
Kalbinde de Allah, Muhammet ve Ehli Beytine ebedi sevgi!
DİPNOTLAR:
1)Ali İmran:169.
2)Ponzdeh Hordad Dergisi,s.5,6,7.
3)Gozeşte Çırağı Ayende est,s.570.
4)Mesayili Siyasi-İktisadi Nefti İran, Doktor İrçzuki, 6. Fasıl s.261.
5)Mecelleyi ponzdeh hordad,şumare 3,s.36.
6) Ponzdeh Hordad Dergisi sayı:17,s.128.