Rey el-Yevm Gazetesi, Hizbullah Genel Sekreteri’nin açıklamalarına ve el-Meyadin kanalına verdiği röportaja değinerek, bu açıklamaların önemli noktalarına değindi. Seyyid Hasan Nasrallah’ın 1300 dolar maaşı, Fetih Hareketinden bir heyet ile gerçekleştirdiği görüşme ve gelecekte Siyonist Rejimle yaşanacak bir savaşta Hizbullah’ın saldırı mevzileri, bu açıklamalardaki önemli noktalardan bazılarıydı.
Rey-el Yevm Gazetesinde, Arap Dünyasının tanınmış yazarlarından ve gazetenin Baş Editörü Abdel Bari Atvan’ın kalemiyle yayınlanan yazıda şu ifadeler yer aldı: ‘Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ın açıklamaları ve röportajları her zaman yeni bilgilerle doludur. Bu nedenle bu açıklamaları takip ve analiz etmek, gelişmelerin süreci, programlar ve özellikle işgalci rejim İsrail ile ilgili olmak üzere bölge savaşları hakkında bilgi sahibi olmak isteyen her yazarın ya da politikacının görevidir.
Seyyid Hasan Nasrallah’ın el-Meyadin kanalı muhabiri Sami Kelib ile gerçekleştirdiği röportajdaki açıklamaları çok şaşırtıcıydı. Bu açıklamaların en önemlilerinden biri, Seyyid Hasan Nasrallah’ın Hizbullah’tan 1300 dolar maaş aldığını açıklamasıydı. Bu haber birçok kişinin dikkatini çekti. Bu adam bu sözü tevazudan ya da alçak gönüllülükten dolayı söylemedi, o gerçeği söyledi. Çünkü eğer bu doru değilse, neden Fransa’nın Riviera sahillerinde tatil geçirmek için lüks araçlar ve gemiler satın almak ve yine dünyadaki sanat tablolarını almak için yeterli parası yok?
Bu adam yirmi yıldan fazla süredir lüks saraylarda değil, yer altında yaşıyor ve oğlu da Siyonist Rejime karşı savaşta şehit olmuştur. Seyyid Hasan Nasrallah’ın Güney Lübnan sokaklarında farzı misal Rolls Royce ya da Ferrari’ye binip gezdiğini bir düşünsenize!
Bu yazıya, mevcut Arap ülkeleri liderlerinin birçoğunu kapsaması için bu önemli şahsi bilgilerle başladım. Ama bu röportajda değinilen ve görmezden gelinemeyecek dört önemli siyasi ve askeri konu vardır:
Birinci konu: Seyyid Hasan Nasrallah’ın, Filistinli gruplarla gerçekleştirdiği görüşme çerçevesinde Fetih Hareketinden bir heyetle de görüştüğünü açıklaması. Bu heyetin intifadanın artmasını, bu hareketin de intifadanın asıl parçalarından biri olduğunu ve Fetih Hareketinin olayların içinde bulunduğunu vurgulaması, Filistinli grupların da kabul ettiği bir konudur.
İkinci konu: Seyyid Hasan Nasrallah’ın, gelecek savaşın sürprizle dolu olduğunu ve Filistin’in kuzeyindeki Celil bölgesinin direniş kuvvetlerinin hedefi olacağını vurgulamasıdır. Yani bu, Hizbullah’ın sadece savunma pozisyonunda kalmayıp, saldırıda da bulunacağı anlamına gelmektedir.
Üçüncü konu: Herhangi bir çatışmadaki kurallar, olaylara ve durumlara göre gözden geçirilebilir ve düşmanla savaşmanın en önemli unsurlarından biri, sürpriz unsurlardır ve direniş bu sürpriz unsurları savaş meydanında kendisi için korumuştur ve gece gündüz gelecekte yaşanacak herhangi bir savaşta kendisini zafere ulaştıracak tüm silahları elde etmeye çalışmaktadır.
Dördüncü konu: Seyyid Hasan Nasrallah’ın, Vahabi Siyonist IŞİD terör örgütüne karşı zafere ulaşan herkesin, İsrail ordusuna karşı da zafere ulaşabileceğini, çünkü IŞİD milislerinin savaşta daha zor olduklarını ve kendilerini patlatmaya hazır bulunduklarını vurgulamasıdır.
Fetih Hareketinden bir heyet ile gerçekleşen görüşme, bölgede stratejik değişiklikler meydana getirecek, direniş eksenine eşsiz bir siyasi ve askeri nitelik kazandıracak ve intifadayı Filistin içinde ve dışında güçlendirecektir.
Lübnan İslami Direniş lideri ile gerçekleşen bu görüşme, Fetih Hareketinin bütün barış atlarını yakma ve direniş eksenine bağlanma, Amerika ve bölgedeki müttefikleriyle bütün ilişkileri kesme ve sonuç olarak Oslo Anlaşmasından çıkma kararı aldığı anlamına gelmektedir ve bu, stratejik önemli bir gelişme sayılmaktadır ve belki de bu olay, Amerika Başkanı Donlad Trump’ın Filistin Devlet Yönetimine mali yardımları durdurmasını hızlandıracak ve Mahmud Abbas’ın Ramallah’taki liderlik makamından uzaklaştırılması ile sonuçlanacaktır.
Bu konuşmalarda değinilen diğer bir stratejik nokta ise “sürpriz” unsurla ilgilidir ve Hizbullah liderinin düşmanı yenilgiye uğratacak bütün silahları elde etme çabasıdır ve bu bize, Hizbullah’ın 2006 yılındaki 33 günlük savaşta Lübnan sahilleri karşısında Siyonist Rejimin askeri firkateynini gelişmiş bir füze ile hedef almasını ve ayı zamanda İsrail deniz kuvvetleri komutanı Ille Shellbat’ın askeri bir dergide yayınlanan “Hizbullah, çeşitli füzeleri taşıyabilen dünyadaki en iyi gemiyi yapmayı başardı” yönündeki açıklamalarını hatırlatmaktadır.
Aşdod Limanındaki deniz kuvvetleri komutanları da “Füzeler bizi tehdit eden tek tehlike değiller, biz, patlayıcı tekneler, intihar bombacıları, uzman dalgıçlar ve denize döşenmiş mayınlar gibi tehditlere de hazırlıklı olmalıyız” ifadesinde bulundular.
Direniş eksenin gücü ve kabiliyeti artmaktadır ve Donald Trump’ın Amerika Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı, bu eksenin uzun zamandır beklediği besic kuvvetlerini (gönüllü kuvvetler) onlara sunmuştur.
Seyyid Hasan Nasrallah konuştuğu gibi biridir. Eğer tehdit ederse uygular ve her zaman kesin bilgilere sahiptir ve Hizbullah ile Avrupa ülkeleri arasındaki istihbarat iş birliği hakkında söylediği şey de doğrudur. Hizbullah’ın silahlarının büyük bir kısmının Rusya’dan değil, İran ile birlikte Avrupa ülkelerinden geldiğine dair güvenilir bilgiler mevcuttur.
İşgalci Siyonist Rejim ve Arap müttefikleri büyük bir darboğazın içindedir ve Seyyid Hasan Nasrallah’ın Suriye’de doğu ve kuzey sınırlarda direniş kuvvetlerinin varlığını açıklaması, bu darboğazlardan biridir. Arap ve İslam ülkelerinin yıllardır süren aşağılanması fiili olarak sona ermediyse bile, sonlanmaya yakındır ve haysiyet, onur ve zaferler dönemi başlamıştır.’
tasnimnews