Amerika ve İsrail gibi emperyalist güçlere düzenlediği büyük operasyonlarla tanınan, önce solcu sonrasında Müslüman olarak hidayet bulan Çakal Carlos, Ocak ayında kaleme aldığı yazısında Venezuela ve Suriye eksenli gelişmeleri değerlendiriyor.
Yazının tamamı şöyle:
Venezüella hükümeti, tüm şehirleri geliştirmek için milyonlarca dolarlık yatırım yapıyor. Özellikle büyük şehirlerde birçok bitki çeşidinin yetiştiği tarım alanları bulunuyor. İnsanlar, kendi topraklarında ticaret için değil, tüketim için uygun sebze yetiştirmek adına teşvik ediliyor. Bilhassa Karakas’ta bu iş için çok fazla denilebilecek bir bütçe ayrılmış durumda; fakat bu uygulama piyasanın içinde bulunduğu durum sebebiyle sabotajlar ve stokçuluğun önüne geçmek adına gerekli. Hükümet, sabotajları engelleyebilecek doğru kararlar almalı, kendi içindeki çürümeden başlayarak Venezüella halkının düşmanlarını ve emperyalistlerin ajanlarını toplumdan ayıklamalı. Bir çok insan ekonomik sıkıntılarla boğuşuyorken yavaş yavaş da olsa gelişim göstermeye çalışmalıdır. Maduro nüfusun çoğunluğu tarafından seçilmiş meşru bir devlet başkanıdır; Venezüella hükümeti de halk nezdinde meşru “Bolivarcı” bir hükümettir. Bugün sözde demokrasi talebinde bulunanlar, sanıldığı gibi haklarını savunan değil, kriminal Amerikan ve Siyonist ajanlarıdır. Bu insanlar, diğer Latin Amerika ülkelerinin boyunduruk altına girmesini sağlayan işbirlikçilerle dayanışma içerisindeler. Venezüella için en iyisini ümid edip, en kötü neticeye hazırlanmalıyız.
*
Halihazırda bulunduğum Fransa’da uzun bir süredir protesto gösterileri devam ediyor. Kendilerini “Sarı Yelekliler” olarak adlandıran işçiler, bilhassa Paris’te haftalardır meydanlarda ve her Cumartesi bazı aşırı grupların da desteğiyle protesto gösterileri düzenliyorlar. Fransız hükümeti, protesto gösterilerini durdurabilmek için bazı kararlar almıştı; fakat etkisi olmadı.
Cumhurbaşkanı Macron aptal değil, bilakis son derece akıllı birisi; fakat bazı ideolojik saplantılarından dolayı yanlış önlemler alıyor. Doğru adımları attıkları takdirde toplum ile barışabilir; ama bunu başaramıyor. Gösterilere hükümete karşı kitlesel bir kalkışma vaziyetine dönüşebilmiş değil. Macron seçimlerde toplumun ekonomik problemlerine vurgu yaparak iktidara gelmişti. Sözlerini yerine getirmesiyle insanlar evlerine dönecektir.
*
ABD’nin politikasına gelirsek… Gerçekten son derece enteresan; önce Suriye sınırlarını terk edeceklerini söylediler, sonra çekilmelerinin zaman alacağını… Öte yandan Türkiye İdlib bölgesine girdi. Ankara’nın bu tavrını anlıyorum; çünkü bu bölgede, kendisinin cihad ettiğini söyleyip de Ankara’nın düşmanı olan militanlar bulunuyor. Türkiye hükümeti, Kürtlerle olan problemini barışçıl yollarla çözmeyi denemelidir. Türkler ile Kürtlerin birlikteliği önemli… Kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, kontrolü eline henüz alamamıştı ve son derece tehlikeli olan Gülenistlerin devlette hâkimiyeti söz konusuydu. Orduyu kontrol ediyorlardı. Erdoğan cesaretli bir şekilde üzerlerine giderek kontrolü aldı. Şu an neler yaşandığını tam olarak bilemiyorum; bildiğim şey Suriye’de barışın tesis edilmesi gerektiği. Suriye’deki militanlar cihad ettiğini, doğru şeyler yaptıklarını düşünüyor olabilir; fakat Suriye’de bir çok hata yaptılar. Suriye’nin tarihini bilmedikleri bir gerçek. Suriye’de farklı bir yapı mevcut. Tüm çabalara rağmen Suriye hükümeti devrilmedi, iktidarı elinde tutmak için her şeyi yaptı ve devrileceğe de benzemiyor. Azınlıklar üzerine kurulu bir sistem var. İnanç açısından bir çok farklı yapı mevcut.
Araplar arasında, Lübnan ve Irak ile beraber bağımsız kalabilen bir ülkeydi Suriye. Lübnan’da bulundum, vatansever insanlar tarafından yönetiliyordu, cumhurbaşkanı da Marunî bir vatanseverdi. Bu ülkede Şiiler çoktur. Suriye’de de bulundum, Amerikan ajanlarının barınamadığı bir ülkeydi. Şii nüfusun yoğunlukta olduğu Irak, Amerikan müdahalesiyle işgal edildi ve parçalandı. Bu ülkeler Britanya ve Fransa tarafından birinci dünya savaşı sonrasında çizilen sınırlarla kurulmuş ve ona riayet eden ülkeler.
Şii İslâmcı ve devrimci bir rejim ile yönetilen İran ise bölgedeki enteresan bir misal; hem İslâmcı, hem devrimci olması bakımından… Bu sebeple İran toplumunun yüzde doksanı anti-Siyonist’tir. Buna mukabil İran’da yaşayan Yahudilere karşı dışlayıcı bir tutum sergilenmiyor; bu da enteresan. Diğer Müslüman ülkelere baktığımızda ise karşı devrimci olduklarını görüyoruz. Bilhassa bazı Arap devletleri ABD ve İsrail’e çok yakın duruyor.
İsrail bölgede kendisini rahatlatacak faaliyetlerde bulundu. Amerikan Başkanı Trump ise şu anda bölgeden çekilmek istiyor. İsrail’in bu konuda endişeleri var ve ABD içerisindeki Siyonist kanadın da…Gelecek günlerde neler yaşanacağını göreceğiz.
islamianaliz