Lübnan’ın önde gelen Sünni alimlerinden Şeyh Mahir Hammud bu haftaki Cuma hutbesinde İran İslam Devrimi’ni ele aldı.

Şeyh Mahir Hammud’un 8 Şubat 2019 tarihli hutbesi şu şekilde:

“İran İslam Devrimi bu ay 40. yıldönümünü geride bırakıyor. Şunu açıkça görüyoruz ki, bu devrim İslam alemini olumlu gelişmelerle dolu yeni bir aşamaya taşıdı. Ancak taassup sahibi olanlar, heva ve vehimlerinin peşinden sürüklenenler bunu göremiyorlar. Bu noktada ifade etmemiz gereken bazı hususlar var:

Birincisi; “İsrail’in yok olması” ilkesi başta olmak üzere belli başlı bazı ilkeler üzerine inşa edilen bu devrimin zafer kazanması Allahu Teala’nın Muhammed Suresi 38. Ayette ifade ettiği ilahi kanunun bir gereğidir: “…Eğer O’ndan yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar.”

Mısır 1978 yılının sonlarında Arap-İsrail Savaşından çekildi ve 1979 yılının Şubat ayında İran Devrimi zafer kazandı. Mısır’ın bu tarihi mücadeleden çekilmesi ve İran’ın bu mücadeleye dahil olması arasında yalnızca 4 ay var. İran, Filistin meselesine ciddiyetle ve kararlılıkla sarıldı.

İkincisi; bölgede Amerika’ya karşı mücadele etme hususu Allahu Teala’nın Nahl Suresi 36. ayetteki buyruğu gereği yalnızca İran’a mahsus olmayan bir sorumluluktu aslında: “Andolsun ki biz, ‘Allah’a kulluk edin ve Tâğut’tan sakının’ diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur!”

İslâmî Analiz/Haber Merkezi

İran bu zorlu ilkesinin arkasında durdu ve Amerika’nın karşı koyulamaz bir güç olmadığını kanıtladı. Nitekim İran’ı yıkmayı amaçlayan Amerika başarısız oldu. Lübnan’da 17 Mayıs Anlaşması başarısızla sonuçlandı. Amerika’nın Suriye ve Irak’taki planları başarısızlığa uğradı. Yemen’de de başarısız olacak inşallah.

Üçüncüsü; İslami vahdet çağrısı önemli bir meseledir. Ancak birçok ülkenin Amerika ile olan güçlü bağları böylesine büyük bir adım atmasına engel teşkil edeceğinden ümmet henüz genel olarak böyle bir hamlenin gereklerini yerine getirmeye hazır değil.

Öte yandan Müslümanların dinlerini ve mezheplerini muhafaza etme adına İran’a karşı savaşa girmiş olması ve İran’ı, Amerika ve Siyonizm’e rağmen en büyük tehlike olarak görüyor olmaları da zaten vahdet önünde büyük bir engel teşkil ediyor.

Dördüncüsü; Sünnetullah’a göre mustazafların müstekbirlere galip gelmesi ilahi bir vaattir. Bu devrimin tarihçesinde tam da bu vaadin gerçekleştiğine şahit oluyoruz.

Beşincisi; İran 40 seneden beri yola çıktığında ortaya koyduğu ilkeleri kararlılıkla koruyor. Şüphesiz bu ilkelerin başında da Filistin geliyor. Bugüne kadar Filistin ve vahdet sloganları atarken bu yoldan dönen çoklarına şahit olduk. İran’ın bu ilkelerini kararlılıkla koruması ve bu uğurda ortaya koyduğu çaba daha önceden Arap ve İslam dünyasında şahit olmadığımız türden…”

0
Would love your thoughts, please comment.x